Tanıtım

1.1K 21 2
                                    

ARKADAŞLAR ÖNCELİKLE SÖYLEMEK İSTİYORUM BU HİKAYEYİ BEN YAZMIYORUM SADECE ÇOK BEĞENDİĞİM HİKAYELERDEN BİRİ ADMİNDEN İZİN ALDIM VE BURDA PAYLAŞIYORUM UMARIM SİZDE BEĞENİRSİNİZ . :D <3

"Sevgili Justin,

Öncelikle, bir önceki mektubunda söylediğin destekleyici şeyler için çok teşekkür ederim, gerçekten iyi hissetmemi sağladın. Benden kilometrelerce uzaktasın, her seferinde yüzümü güldürmeyi nasıl başarıyorsun? Bu senin özel yeteneğin olmalı.

Sana hayatım hakkında çok şey anlatmak isterdim ama bunu okurken sıkılacağından korkuyorum... Bilirsin, İngiltere'de yaşayan, herkesin görmezden gelmeyi tercih ettiği, sıkıcı bir hayata sahip olan bir kızdan başka bir şey değilim. Bu yüzden, Bayan Heather'ın -Tarih öğretmenim- tavsiyesine uyarak bir mektup arkadaşı edindim. Seni bulduğum için çok minnettarım, bu yüzden tarih öğretmenime ne kadar teşekkür etsem az.

Benim hakkımda gereğinden fazla şey biliyorsun ama sorun şu ki, kendinden hiç bahsetmiyorsun. Bende seni tanımak istiyorum. Hobilerini, en sevdiğin yemeği, izlediğin en güzel filmi bilmek istiyorum. Bir sonraki mektubunda belki benim için bunlardan bir kaçını -mümkünse daha fazlasını- cevaplarsın.

Ve Justin, isteğime saygı duyarak beni araştırmadığın için çok teşekkür ederim, sana güvenebileceğimi biliyordum.

Sevgiler, Jolene Green."

Mektubu yazmak için kullandığım dolma kalemin kapağını kapatarak, postanenin kalemliğinin içine geri bıraktım. İçimdeki çocuksu heyecan kalp atışlarımı hızlandırıyordu. Okul çıkışında koşarak postaneye kadar gelmiş, gizemli -ben öyle olmasını tercih ediyorum- mektup arkadaşıma mektubumu yazmıştım. Sonunda işimi bitirmiş olmanın verdiği rahatlıkla omuzlarımı dikleştirdim ve derin bir nefes aldım.

Beyaz kağıdı parmaklarımın arasında birleştirerek, yazının dağılmaması için düzgünce katladığımda ellerim heyecandan titriyordu. Elime aldığım zarfı yırtmamaya özen göstererek açtıktan sonra mektubu katlı bir şekilde içine yerleştirip zarfı kapattım. Mektubuma gelecek cevap için şimdiden çok heyecanlıydım.

**

"Jolene!" Kardeşimin aşağıdan bana bağırdığını duyabiliyordum ama içimden kalkmak gelmiyordu. Bugün cumartesi, yani haftanın en sevdiğim günü ve ben sadece akşama kadar yatağımda uzanıp, Sherlock izlemek istiyorum. Tabii, beni rahat bırakırlarsa. "Jolene! Buraya gelmen gerek!"

Olduğum yerde hafifçe kıpırdanarak, üşüyen ellerimi birbirine sürttüm. Klasik Londra. Her zaman yağmurlu ve soğuk.

Parmaklarımı saçlarımın arasından dolayarak, bileğime taktığım tokamı elime alıp saçlarımı gelişi güzel bir topuz yaptım. Ayağa kalkıp mutfağa inmek ve abur cubur bir şeyler almak istiyordum. Parmaklarımı yavaşça zemine bastırarak, ayağa kalktım. Daha aşağıya inmeye cesaret edemeden odamın kapısı hızlı bir şekilde açılmıştı. Tıklanmadan.

Jonah.

"Sana bir kez daha kapımı tıklamadan girmemen gerektiğini söylemek zorunda kalacak mıyım, Jonah?" Tek kaşımı havaya kaldırarak, sinirli bakışlarımı üzerine diktim. Beni umursamadan omuzlarını silkti. Bana bu hareketi yaptığında, kafasını duvara vurup bütün ev kanıyla dolana kadar vurmak istiyordum. Dişlerimi sıktım.

"Odana meraklı olduğumdan gelmedim buraya." Elindeki zarfı bana doğru uzatarak birkaç adım attı. "Bu sana gelmiş."

Hızlı bir şekilde ayağa fırlayarak elindeki zarfı yakaladım. Ani hareketimi şaşkınlıkla izlerken gülmemek için zor durduğunu görebiliyordum.

"Bunu okumadın değil mi? Eğer okuduysan tanrıya yemin ed-" Ona tehditler yağdırmak üzereyken lafımı kesti.

"Özel hayatın umurumda değil Jolene. Gerçekten. Sıkıcı mektuplarını okumak zaten işkence olurdu. Tanrım! Mektup mu kaldı artık?" Kafasını arkaya atarak kıkırdadı.

"Senden anlamanı beklemiyordum zaten." Dudaklarımı ağzımın içine çekerek elimdeki mektuba sevinçle baktım. "Odamdan çık ve kapıyı da kapat."

Bana söylemek için ağzında saçma sapan birkaç şey geveledikten sonra kapıyı sert bir şekilde kapatıp odamdan çıktı. Sonunda mektubumla yalnız kalabilmiştim.

Kardeşler... Kardeşler... Kardeşler...

Her zaman sinir bozucu olmanın bir yolunu buluyorlar. Jonah'ı bir süreliğine aklımdan çıkartarak elimdeki mektuba sevinçle baktım. Daha ona mektubu göndereli üç gün bile olmamıştı, bu kadar hızlı nasıl yazabilmişti? Sanırım beni gerçekten önemsiyordu. Bu düşünce gülümsememe sebep olduğunda, mektubun zarfını açmıştım bile.

Beyaz kağıdın üzerinde özensizce yazılmış erkek yazısına odaklandım. Yazısı gerçekten çok kötüydü, sol eliyle yazıyor olmalıydı. Heyecandan titreyen ellerimi kontrol altında tutmaya çalışarak, mektubu okumaya başladım.

"Sevgili Jolene,

Senden ne kadar uzakta olduğum inan bana hiç ama hiç umurumda değil. Görünüşe bakılırsa seninle aynı şeyi hissediyoruz ve buda aramızdaki mesafeyi unutturuyor. Berbat hayatımda doğru olan tek şey de bu sanırım.

İnan bana bende sana hayatımla ilgili çok fazla şey anlatmak isterdim ama bende bundan korkuyorum. Beni asıl korkutan şey, senin benden korkman. Ben tahmin ettiğin gibi biri değilim Jolene, gerçekten. Belki gerçek hayatta beni tanıyor olsaydın, yanıma bile yaklaşmak istemezdin. Bu yüzden benim hakkımda ne kadar az şey bilirsen o kadar iyi olur. Bunları seni düşündüğüm için söylüyorum.

Bana kendinden bahsetmeye devam et, seni senden dinlemek hoşuma gidiyor. Gönderdiğin mektupları yazarken ve ben sana mektup gönderdiğimde yüzündeki ifadeleri bile tahmin etmeye çalışıyorum. Tamam belki biraz çatlak olabilirim. İşte sana benimle ilgili bir şey, ben gerçek bir çatlağım!

Bana daha fazlasını anlat. İleride belki bir yerlerde karşılaşırız, kim bilir?

Ve Jolene, isteğine saygı duyuyorum. Hem böylesi daha güzel.

Sevgiler, Justin Bieber."

Mektubun sonuna geldiğimde yüzümdeki anlamsız sırıtış yüzünden yanaklarım acımaya başlamıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra kağıdı katlayarak zarfın içine geri yerleştirdim. Biliyorum, gerçekten saçmaydı. Onu daha önce hiç görmedim, neye benzediğini bile bilmiyorum. Sadece hislerime göre hareket ediyorum. Ama bir şekilde ona ihtiyacım varmış gibi hissediyorum.

Yüzümdeki gülümsemenin kaybolmasına izin vermeden çalışma masama doğru ilerledim. Üst üste yığılmış beyaz kağıtlardan bir tanesini tutup önüme çektim. Bir sonraki mektubu için sabırsızlanıyordum. Cevabını ne kadar hızlı gönderirsem, onun cevabını o kadar hızlı alabilirdim. Dolma kalemimi parmaklarımın arasında sıkıştırdım ve düşüncelerimin kağıda akıp gitmesine izin verdim.

While Your Lips Are Still RedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin