Pişmanlıklar ve HAYALLER...

131 6 0
                                    



İzmir de büyüyüp muğla'ya alışmak zor olmandı minicik bir şehir. Her yer öğrenci. Her şey öğrenciye yönelik. Güzel ve keyifli maceralarım oldu. çok içtim, çok eylendim ,çok risk aldım, aslında çokları yaşadım bok yere. Bir gün geldi çattı veda ettim şehire . Üniversite için gittiğim 10 bavulluk şehirden 1 bavul ve tonlarca ani bir de lise diploması ile. Üniversite okuyan bir liseli olarak okulu bitirdim. Bu da sevdiğim yalanlardan biri. Bence mezun oldum. Okuldan olmasa da oradaki hayatımdan , yaşantımdan, şehirden, arkadaşlarımdan.
Ailesiz gecen 3 senenin ardından tekrar aile evine girip çıkmam bir oldu. Sağ ayak ile girdim sol ayak ile çıktım. Bodrumda kendimi agresif bir koşuşturmanın ortasında buldum. Geçim kaygısı diyorlar kimileri. Para sevimli ama can yakan bir şeymiş. Yoksa paran hiç oluyorsun benim gibi. Hayallerine hayatına sevgiline her şeye veda ettiriyor hayat.

Hayaller...

Hayaller yatmadan önce yaptığım, tuvalete girmek, su içmek gibi bir şey benim için. Hayal kurmayı çok seviyorum. Hata gerçekleşsin diye elimden geleni yapar bazen gerçekmiş gibi kendi kendime hareket dahi ederim. Ama gözümü açtığımda gerçeğe dönmek can sıkıcı. Hatırlıyorum da bazen gerçeklik kavramım kayboluyor, sanki hayal ettim bir takım olgular, olaylar gerçekmiş gibi davrana biliyorum.
Hafızamdan silinmeyen inatla keşki hayal olsa ve uydurmuş olsam dediğim bilmiyorum belki de beni etkilediğine inandığım olaylar oldu. Mesela annem ve babam gibi. Teyp, kablo, boğulan insan, yatak, çığlık, yardım et..Anlamsız kelimeler gelse de benim için ilk korktuğum andı o. Sonra un kurabiyesi ve biraz fazla pişmiş yumurta.
Karşı komşumuz vardı kızı bizim yaşımızda. Ailesi benimkiler gibi kavga ederdi. Birbirimize kimin evinden daha yüksek ses geldiyse
-''aaa dün sizde ne oldu ya? ''
der sanki bizim evde tv sesi açık kalmış gibi hava yapardık. Çocukluk işte. Bir keresinde pazara giderken şemsiyenin sapını kaybetmiştim. Sadece şemsiye sapı. Ama sanırım altındandı çünkü ilk ve en korkunç dayağımı o zaman yemiştim.

Küçükken kocaman pofunduk montlarımız vardı. renklerini tam hatırlamıyorum ama sumo güreşçisi gibiydik kardeşimle ama aslında evde boks vardı biz sumocuyduk.
gerçekten çok fakir olmalıydık ki hiç evde kahvaltı yapmazdık. Uyanınca annem çay içer ve biz okula giderdik. Ama okulda annem sabahları kahvaltının önemini anlatırdı. Arkadaşlarımın harçlıkları vardı ama benim yoktu. Hep param olsun istediğimi hatırlıyorum amacım harcamak değildi ne alabilirdim ki sadece bakın benim de var demek isterdim. Bu sebepten annemin çantasından çaldığım parayı hatırlıyorum. Marketten yiyeceğimiz çikolataya bile annem karar verirdi ama ben arkadaşımın yediğinden isterdim ve yine çantasına dadanırdım. Gel zaman git zaman annemin bunu fark etmediğini anladım ve işleri büyüttüm. Daha çok para alıp, kırtasiye alışverişine başladım.
Hatırlıyorum kardeşim anneme öğretmen günü hediyesi aldı diye annem paralamış, mahvetmişti bizi, sanırım örnek ailesi idi hediye. Biz sadece arkadaşlarımızın ailelerine yaptıkları ve bize anlattıkları gibi anılar biriktirmek
- '' bak bizde yapıyoruz' demek isterdik ama kapitalizm denen şey ki annemin kötü bir  arkadaşı sandım yıllarca hep engeldi. Ne yaparsak hep kapitalizm yaptırırdı aklımızı o çelerdi. Ah bu siyasi ideolojileri küçük yaşlarda öğrenmek iyi bir şey miydi kötü mü hiç bilemedim. 6 mayıs akşamı yaşım 10 civarı ateşten atladım die yediğim dayak paha biçilmezdi. Sıcak bir gece idi. Tüm mahalle arkadaşlarım anneleri ateş yakıp atlıyorlardı beni de atlattılar heyecanla anneme anlatmak için eve çıktım. Annem ağlıyordu mutlu olur sandım. Üstümde sinek olsa gerek onları öldürmek istedi sanırım yoksa bana vurmazdı ( işte bu tarz yalanlar) bana idam denen şeyden, gencecik insanlardan , ölümden , bahsetti, sinekleri öldürürken. Siyasi ideolojileri yüksek bir ailede büyüdüm evet. Ama babam ne idi hala bilmem. Okuduğum hiç bir kitapta o tarz bir siyasi ideolojiye rastlamadım.sıcak bir yaz günü kamptayız ve ben çadırlar arası koşarken yere düşüp damağımı yarıyorum dikiş atılıyor. Huzursuzum ağzımda ip var, uyuyamıyorum. Annem ablam ve kardeşimle ilgileniyor dolayısıyla ben babam ile kafeterya gibi bir yerde diğer ideolojileri ne olduğunu bilmediğim, kendilerine solcu diyen bir takım adamla sigara dumanları arasında tartışma programı izliyorum. Yaş 5-6 . İçeri bir adam giriyor. Kızı ile oynardım hemen tanıdım. Üzerinde hafızam yanıltmıyorsa kurşunlar silahlar bir ton malzeme. Selam vermeye gelmiş olamazdı. Ve faşit olduğunu söyleyen arkadaşımın babası silahını çekti ve babam adamın üstüne atladı. Yalnızdım korkmuştum. Nasıl saklandım hatırlamıyorum ama altıma yaptığımı mecazi anlamda değil cidden yapmak iyi hatırlıyorum ve bir  ton polis toplanın kalabalık ve yalnızlık. Ne işimiz vardı ne yapıyorduk bilmiyorum ama o kampta hayal-meyal babamı takip ederdik bir kadınla uzaklara yürürdü bizde gizlice takip ederdik sebep hiç bilmiyorum anneme söyledik mi onu da bilmiyorum. polisi görünce hep korkmuşumdum bu olanlardan mıdır yoksa gülmediklerinden midir bilmem. ama bazen hayal ederim üniformaları pembe olsa yine aynı derecede korkar mıydım acaba? şekilcilik her şey miydi?
Birde ablam var ipe sapa sığmaz afacan bir şey. Hatırlıyorum su almaya giderdik, hemen arkada bir park vardı. Babam bizi oraya salardı. Ablam parkın en yüksek yerine çıkardı. Ve tabi ki çıkması ile inmesi bir olurdu oradan doğruca kaşa dikiş attırmaya. Eğlenceli idi ablam. Bizi ablam ve arkadaşlarına bırakırlardı. Uyku saatimiz geldiği için deniz ve beni yatağımıza tabi. Ablamlar yüzlerini boyar ve bizi korkuturdu. Hala o tadı hiç bir korku filminden alamam. Oda da kardeşimle ağlaya ağlaya sonunu merak ederken uyuyakalırdık. Ama anemin filimi daha iyiydi. Yaramazlık yaparsak bizi odaya kitlerdi. Sanırım bir kaç kere kilitledi. Çünkü sonuncusunda kardeşim karanlıkta üstüme düştü ve kafam şişti. Kafam şişti die ağladığımı annemden yardım istediğimizi onun ise yalan söylediğimizi sandığı için kapıyı açmayışını hatırlıyorum. Sonra başka ceza yöntemleri denedi tabi. En sevdiğim ceza yöntemi öğlen uykusu cezası idi.  Benim için ceza gibiydi. Tüm arkadaşlarım sokakta oynarken uyumak. Babama bir keresinde hemen uyuyacağım kızma çünkü ben hızlı hızlı uyuyacağım demişim. Çocuğum olursa uyutmayacağım he. Babamın ailesi de böle yapmış olmalı ki bir gün babam iyi tamam uyumak yok sabahlayacağız dedi. Ay ne sevinmiştik aradan zaman geçti tabi gözler bört uyumak için yalvardığımı hatırlıyorum. Uyku sorunum hep vardı kısaca. Uyusam az gelir, uyumasam çok yada tam tersi. Üniversitede 48 saat uyuduğumu, bodrumda 3 gün uyumadığımı hatırlıyorum.
Küçükken balerin olmak istedim ama babam meze olursun dedi. Annem diretti sınavlarına soktu
-''baban kızsa da kazanırsan ben seni ne pahasına olursa olursun yollayacağım'' demişti. Sonra manken ama babam için hala meze kategorisi vardı. Bir ara ressam, sonra başka bir şey ama hepsinin sonu meze olmak idi. Sonunda bir şey olamadım tabi. Babam rakı da içmezdi ama meze severdi sanırım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 15, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İçimdeki Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin