SY1 Bölüm 18: İki Yıl

292 14 5
                                    

-Bir şeyler yemek ister misin Jessy?

-Ben istemiyorum ama anlaşılan bizimki istiyor. En iyisi kendime bir çorba yapayım.

-Hop! Dur bakalım. Siz bayan hiç bir yere gitmiyorsunuz ve hiçbir şey yapmıyorsunuz. 

-Cass ciddiyim. Yeter artık. Kendi çorbamı kendim yapabilirim.

-Hayır. O çorbayı ben yapacağım ve sana ben içireceğim.

Jessy bana minik bir kız çocuğu gibi cevap vererek şöyle dedi;

-Ben bebek değilim.

-Evet ama karnında bir bebek var. Bu yüzden o çorbayı ben yapacağım ve siz bayan sadece yatacak ve dineleneceksiniz.

-Öffff...

Jessy ile kavuşmamızın ardından tam 2 yıl geçti ve şuanda ben baba olma yolundayım. Her saniye onu düşünüyorum, her saniye. Bu olanlar başladığından beri bu kadar mutlu olabileceğimi asla tahmin edemezdim. Bir ailem olacaktı, kendi ailem. 

Knock,knok,knock...

Kapı çaldı.

-Evet asker.

-Komutan toplantı için sizi çağırıyor efendim.

-Tamam. Birazdan geliyorum.

Kapıyı kapattım ve Jessy'ye çorbasını verdim. 

-Kendin içmek zorundasın.

-Bunu kötü bir şeymiş gibi söylüyorsun. Sanki buradaki bebek benim.

Alnına bir öpücük kondurdum ve veketimi giyip evden çıktım. Bu 2 yıl içinde çok büyük bir şeyi başarmıştık. Bir şehrin 4'te 1'ini ele geçirdik. Bu sırada 2 tane çeteyle birleşmiştik. Başka türlü bu iş imkansızdı. Hayatlarımız hiç olamayacağını sandığımız bir düzene girdi. Arabalardan ve odunlardan faydalanarak duvarlar ördük. Bolca cephane bulmak için sürekli askeri kamplara keşif düzenledik. Olaylar başladığından bu yana bir çok askeri kamp yapılmıştı lakin eskiden küçük bir grup iken o kadar şanssızmışız ki hiçbirine denk gelmemişiz. Sokakta yürümeye devam ettim ve yönetim kurulunun bulunduğu binanın önüne geldim. Düşünmeye başladım. Acaba şimdi ne olacaktı? Toplantılara çok nadiren çağrılırdım. Belki de yeni bir keşif. Kim bilir? 

-Toplantı hangi katta acaba?

-3.Kat efendim.

-Sağol.

-Merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Keşke asansörler çalışsaydı. 3 kat merdiven çıktıktan sonra iki tane askerin korumalık yapığı kapıya doğru ilerledim. Toplantı burada olmayıldı.

-Toplantı yaklaşık 5 dakika önce başladı efendim.

- Desene geç kaldık.

Odaya girdim. Bütün üyeler birden sessizliğe büründü. Biri fısıldıyarak "Sonunda geldi" dedi.

-Geciktiğim için özül dilerim.

-Şöyle buyur Cass.

-Beni neden çağırdınız. Ortalıkta aksiyon içermeyen bir konu yoksa çağrıldığımı hatırlamıyorum.

-Bize katıldığından buyana iyi işler çıkarttın Cass. Bu görev için güvenebileceğimiz başka biri yok. Sadece sen ve Lux bunu başarabilirsiniz. 

-Yoksa başka bir lord daha mı?

-Evet. Bizim için tehlike oluşturuyor. Eğer bize katılmazsa ölmeli.

-Anlıyorum. Onu nerede bulabileceğimi söyleyin yeter.

-Gözcüler onu şehrin ilerisinde araziyi aleve verirken gördü.

Alev. Bu... Bu Alexander'ın gücüydü. Onca zaman sonra yine karşılaşacaktık. Bu kez birimiz hayata veda etmeliydi. Gözümün intikamını alacaktım.

-Bu işi bu akşam bitireceğim.

-Neden bu kadar acele ediyorsun? Bu saatten sonra dışarısı tehlikeli.

-Kendimce sebeplerim var.

Komutan bakışlarımdan tırsmış gibiydi. Bugüne kadar yaptıklarımı ve yapabileceklerimi biliyordu.

-Pekala...

Binadan dışarı çıktım. Hava soğuktu hatta buz gibiydi. Ceketimi içeride unuttuğumu farkettim. Sonra dedimki "boşver". Duvarlara gelip askerlere kapıyı açmalarını söyledim. Bana tereddütlü gözlerle baktılar. Gözleri "ne işler çeviriyor bu" diyordu sanki. Sonunda kapıyı açtılar ve ben de yaya olarak dışarı çıktım. Arkadan bir asker gelip bana "durun lütfen" dedi.

-Ne oldu asker?

-Bu saatte dışarıda yaya olarak dolaşmamalısınız efendim. Size bir at getireyim.

Asker gitti. Onu bir süre bekledim. Gelirken yanında bir at getirdi. Simsiyah bir attı. 

-Efendim bu ata binin. Çok hızlıdır. Acil bir durumda en büyük avantajınız olur.

-Teşekkür ederim asker. Adı nedir bu atın?

-Ona ilk binen siz olacaksınız efendim. Adını siz koyun.

-Öyleyse ne kadar hızlı olduğunu nereden biliyorsun?

-Onu yakalamak için neler yaptık bir bilseniz.

-Demek öyle. O zaman adı bundan sonra Nigrum.

-Anlamı ne efendim?

-Latince'de siyah anlamına gelir

-Sizi daha fazla meşgul etmeyeyim efendim. Duyduğuma göre başka bir lord daha belirmiş.

-Evet. Onun canını alıp geri geleceğim!

Genç asker bana korkmuş gözlerle baktı. Çok mu korkutucu konuşuyordum? Konu Alexander ve benim intikamımdı. Bu normal bir şey olmalıydı. Nigrum'a binip yola koyuldum. Bana bu kadar çabuk alışacağını sanmazdım. Sanki yıllardır sahibi benmişim gibiydi. Gerçekten de hızlıydı. Çok hızlı. Neler olup bittiğini anlayamadan ileride bir duman göründü. Daha da yakına gidince gördüm ki bir adam ateş başında duruyordu. Attan indim.

-Burada kal oğlum yoksa senin için fazla ateşli bir ortam olabilir.

Adama doğru yürümeye başladım. Adam başını kaldırıp bana baktı ve sonra ayağa kalktı.

-Gölgeler Lordu?

-Alevler Lordu Alexander. Bugün için çok uzun zamandır bekliyordum. Sonunda seni öldürebileceğim. Savaşmak istiyor musun yoksa senin işini hemen bitirmeme izin verecek misin?

-Şu tesadüfe bak.

-Ölmeye hazırlan Alexander.

  Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyiniz ve bölümü beğendiyseniz vote veriniz :)

                                                                         SON YAKLAŞIYOR 

Son YaklaşıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin