2.BÖLÜM 2.KISIM

74 8 5
                                    

Beste'ye en uygun sanatçı Birdy. Ben ona Birdy ile can verdim.

Dikişlerim çıkarılırken tek dileğim bu gereksizin artık yanımda dolaşmaması yaşadıklarıma tanık olup benim hakkımda daha fazla bilgi sahibi olmaması ve ayağımın dibinde pürüz çıkarmamasıydı. Benim nasıl biri olduğumu şahit olmuştu fakat bir an bile yanımdan ayrılmıyordu. Onu yüzsüz kalıbına yerleştirmek yerine geri zekalı kalıbına yerleştirmiştim. Dünyanın en kötü insanı tabi ki de değildim ama normal biri de değildim. Ben bir annenin yerinde olsam çocuğumun benim gibi biriyle takılmasına izin vermezdim. İçimdeki ben büyük bir kahkaha patlattı. Nasıl bir takılma ama! Platoniklik böyle görülmedi.

Dikişlerim nihayet çıkarılmasıyla kendimi açık havaya atmam bir oldu. Yapacak bir çok işim vardı, ne yazık ki dikiş işi yapacaklarımın önüne koca bir çelme takmıştı. Sonuç; yerden kalkma çabası, zaman kaybı...

"Devamsızlıktan kalacaksın biliyorsun değil mi? Sayende ben de kalacağım. Lise bitti diye sevinirken sınıfta kalacağım, hatta sen de kalacaksın. Sahi nereye gidiyoruz." Bunu soran gereksize ölüm bakışlarımdan birini yolladım. Gözlerini kısarak bana bakınca akıllanmayacağını anlayıp yoluma devam ettim, peşimdeki bedenle beraber.

"Bir şey dicem-" diye başlayacakken onu durdurup konuşmaya başladım. Laftan anlamıyordu, fazla konuşuyordu, yüzsüzdü, gereksizdi. Onu uyarmadan laftan anlamayacaktı.

Parmağımı ona doğrultum öfkeyle ona baktım. "Neden peşimdesin bilmiyorum. Açıkçası böylesine gereksiz bir bilgiyi araştırmayacağım. Sen ne kadar susarsan sana dayanma sürem o kadar artar. Şimdi çeneni kapayacak mısın? Yoksa başka yöntemler deneyeyim mi?" Öfkeyle kurduğum bu cümleye yarım dakika kadar donuk bakıp cevap vermeyince yürümeye devam ettim. Umarım kendimi anlatabilmişimdir.

"Neden kendimi bilmece çözüyormuş gibi hissediyorum." Ona cevap vermeden telefonumu çıkardım ve rehbere girdim. Babamın yanında çalışan, her işte yardımcı olan, sağ kol, bir o kadar da babamın dostu olan Oğuz'un ismini bulup tıkladım. Annemin ölümü hakkında bana tek yardımcı olabilecek kişi oydu.

Telefonu kulağıma götürüp telefonun açılmasını bekledim. Üçüncü çalışta telefon nihayet açıldı ve Oğuz'un sesi kulaklarımı doldurdu.

"Buyurun."

"Oğuz babam yanındaysa sakın belli etme. Konuşmamız gerek." Bir kapı açılıp kapandı ve yeniden sesi duyuldu.

"Az önce yanından çıktım. Bir sorun mu var?" Derin bir nefes aldım. Oğuz'a güvenmeliydi. O çok sır tutan, her işten anlayan biriydi.

"Senden bir şey isteyeceğim. Çok acil hazır olsun."

"Ne isteyeceksiniz."

"Bornova'daki barların sahiplerinin tüm bilgilerini bulmanı istiyorum. Kullandığı arabalara, evlere, özel hayatlarına, adreslerine kadar her şeyi. Çok kısa süre içinde hazır olması gerekiyor."

"Beste Hanım. Neden-"

"Dediğimi yap Oğuz. acil lazım. Sana güvenebileceğimi biliyorum. Önemli bir konu değil." Haha dedi iç sesim ne kadar da önemli değil.

"Tamam Beste Hanım."

"Ne zamana hazır olur?" diye sordum. Bilgiler elime ne kadar hızlı ulaşırsa o kadar rahat eder, her şeyi yerli yerinde planlar ve tek hamlede işi bitirebilirdim.

"Yarın akşama yetiştirebilirim. Akşam beşte elinizde olur."

"Sağ ol." Telefonu kapatıp bana sorgularcasına bakan bir çift kahverengi gözlerle karşılaştım. Ona cevap verecek miydim? Hayır. Onu umursuyor muydum? Hayır. Gitmesini istiyor muydum? Kesinlikle.

SIRADANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin