Camlara vuran minik damlalar yavaş yavaş pencerenin camından süzülüyor ve yere damlıyor. Şiddeti gittikçe artınca damlalar yere hızlıca düşüp birikintiler oluşturuyor. İnsanlar birikintilere basmamak için direnmeye çalışıyor fakat üzerilerine sıçramasından kurtulamıyorlar. Kimi insanlar söyleniyor, bazı çocuklar bilerek su damlasının üzerine basıyorlar Onlar için eğlenceli bir şey olarak görünse de anneleri kızarak onları birikintinin üzerinden alıyorlar ve sürekli söyleniyor. Çocuk aldığı zevkten o kadar memnun ki annesini dinlemiyor bile. Gülerek yoluna devam ediyor.
Daha fazla eski anılarımı hatırlamamak için perdeyi sonuna kadar kapattım. Derin bir nefes aldım. O günü hatırlayıp canımı sıkmamalıydım. Aksi halde dayanamayıp bir şeyleri elden geçirecektim ve bu benim için hiç de iyi olmayacaktı.
Bugün yağmur yağdığı için okula gitmemekten gayet memnundum. En azından camdan dışarıyı izliyor, resim çiziyor ve sessizliğin tadını çıkarıyordum. Bu benim için iyi bir şeydi. Bir nevi tatil gibi. Devamsızlıktan kalmayarak şu seneyi de tamamlasam iyi olacaktı. Bir sene daha fazladan okuyarak zehir olan hayatımı daha da zehir etmek istemiyordum. Az da olsa gayret gösterip bu okuldan bu sene kurtulmam gerekiyordu. Bitirdiğimde ise buradan tamamen def olup gideceğim. Anılarımın olduğunu bile bile lanet şehirden kaçacağım. Aptal insanlardan hiçbir zaman kaçamayacağımı zaten biliyorum. Çünkü insanlar her yerde. Aslında başka dilin konuşulduğu bir yere gidersem bu benim için fırsat olur. Dilini anlamadığım insanların düşüncelerini anlamayarak bir şey kaybedeceğimi sanmıyorum.
Tostun piştiğini kokusundan anladıktan sonra makineden tostu aldım ve tabağa yerleştirdim. Hiç iştahım olmasa da ayakta kalmak için bir şeyler yemeye ihtiyacım vardı. Tostumdan ilk ısırığımı aldıktan sonra uzun zamandır duymadığım melodi odada yankılandı. Evet, aylardır çalmayan telefonum çalıyordu. Cebimden çıkardığım telefonun ekranına baktım. Yazıyı görünce içimde garip bir his oluştu. Babam uzun zaman sonra beni arıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım ve telefonun kenar tuşuna basıp melodiyi susturdum. Babamla konuşmayı annem öldükten sonra azaltmıştım. Hatta konuşmayı kestim de denebilir. Babama kızgındım. Babam annemin ölümünden benim kadar etkilenmemişti. Bir hafta süren kuru üzüntünün yerini yine eski sevinci almıştı. Onun bu kadar kısa sürede atlattığından beri anneme olan sevgisini sınar olmuştum. Anladığım kadarıyla annemi o kadar da sevmiyormuş.
İştahım kaçtığı için tabağı alıp tezgahın üzerine bıraktım. Yemek istemiyordum.
Babamı daha fazla düşünmemek için odama çıktım ve camın kenarındaki berjere kuruldum. Yağmurun sesi kesilmişti. Oturduğum yerden perdeyi çekip içeriye sokak lambalarının ışığının vurmasına izin verdim. Odanın karanlığının bir kısmı turuncu sokak lambalarıyla örtüşüyordu. Yağmur dinmişti, hiç yağmıyordu. Sadece yerdeki birikintiler önceden yağdığının izlemini uyandırıyordu. Yağmur durduğuna göre biraz gezintiye çıksam iyi olacaktı. Bugün fazla evde oturmuştum ve dışarıya çıkmaya ihtiyacım vardı. Deri ceketimi elime alıp kendimi evin dış kapısının önüne attım. Kısa siyah deri botlarımı giydim. Elimi cebime atıp anahtarların orada olduğundan emin olduktan sonra kapıyı çektim. Toprak kokusunun muazzam kokusuyla nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Bu kokuyu çok seviyordum. Yağmur sonrası toprak kokusu...
Kaç caddeden kaç ıssız sokaktan geçtim bilmiyorum ama şuan bir gece kulübünün önündeyim. Hani şu zengin aptalların olduğu gece kulüplerinden. Okuldakiler yetmiyor şimdi de bir zenginlerin eğlence yuvasındayım.
Garip bakışların üzerimde olduğunu hissedince sahiplerine kısa bir bakış attım. Birkaç zengin aptal ve yanında gökkuşağı aptal kızlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRADAN
Fiction générale"Kaçıyorsun. Tek yaptığın kaçmak. Sen nesin biliyor musun Beste? Tam bir korkaksın. Yüzleşmekten korkuyorsun! Bu şekilde korkarsan acıların daha çok üstüne gelecek! Yapayalnız hayatında düşünceler beynini kemirecek, içindekileri tuttukça katlanamaya...