Multi: Shawn mendes- treat you better
(Abi bu çocuğa hastayım)Hata yapmıştım. Açelya bu yaptığımı yanlış yorumlaya bilirdi. Olası bir kazayı engellemiştim.
Açelya'yı omuzlarından tutup geriledim. Sesimin yumuşak çıkmasına özen gösterdim.
"Özür dilerim." Belki bu durumda söylenecek en saçma şeyi söyledim. Yüzünde hayal kırıklığı veya üzüntü barındıran bi şey yoktu. Yanı sıra mutlu gözükmüyordu.
"Ben üzgünüm. Kafam karıştı" dedi. Sorun yok dercesine gülümsedim ama içimde kötü bir his vardı.Uzaklaşmak için arkamı dönmüştüm. Bir kaç adım attıktan sonra karşıda duran Damla'yı gördüm. Bizi izliyordu. Yüzü ifadesizdi. Benim onu gördüğümü farkedince önüne dönüp yoluna devam etti. Yanlış anlasın istemiyordum bu yüzden peşinden gidip açıklama yapacaktım. Koridoru dönünce hiç biryerde göremedim. Sonra anlatırdım. Omuz silktim.
Tuhaf bir günü daha arkamızda bıraktık. Zor bir gün geçirmiştim ve haliyle çok yorgundum. Yatağımda uzanıp karanlıkta gözükmeyen tavana baktım. Çok az gözüken avizeye baktım. Uzun zamandır birşey düşünmeden sadece baktım. Uykum vardı ama uyuyamıyorum. Birden bire ampul yandı. Oda ışıkla dolarken yerimden sıçradım. Kapıya doğru baktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Ne yani bunu ben mi yapmıştım? Işıkları açtıysam kapatabilirim. Tekrar aynı pozisyonda uzandım. Sırt üstü yatarken ellerimi kafamın arkasında birleştirdim. Gözlerimi ampüle diktim. Bekledim ve bekledim...
Sonuç mu? Söverek ve söylenerek yataktan kalktım. Paşa paşa ışığı kapadım.
Üşürken tüylerim diken diken oldu ve nefes alamadım. Yatağımdan hızlıca doğruldum. Gözlerimi kocaman açarak odamın içini taradım. Elinde boş bardakla başımda dikilen Doğuyu gördüm. Tamamen ıslanmıştım. Üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Kaçmalıyım galiba" arkasına bakmadan koşmaya başladı. Bir saniye sonra geri döndü ve kapıyı kapatıp geri çıktı. Arkasından gülerek baktım.***
Okulun arka bahçesinde 30 derece bu mevsimin en sıcak havasında güneşin altında ben ve on arkadaş dizildik. 'Neden?' Sorusunu duyar gibiyim. Amaç yarın olucak futbol maçı için hazırlık yapmak. Anlarım antrenman yaparızda güneşin altında deli danalar gibi koşturmak niye?
Yanımdan geçerken ayağıma vuran arkadaşa baktım. Fazla acımamasına rağmen kendimi yere attım. Herkes ne yaptığımı anlamıştı. Beden hocası yanıma geldi. Batu kolumun altına girerken konuştu.
"Kötü gözüküyor. Revire gitmelisin. Yardım edeyim canım arkadaşım."
"Evet. Ağrıyor" diyip yüzümü buruşturdum.
"Peki gidin ama geçince çabuk geri gelin" dedi beden hocamız. Doğu ve Egehan pis pis bakarken biz sırıtıp okul binasına girdik.Koridorda koşarken kahkaha atıyorduk. Kantine doğru yol aldık.
"Egehan'ın suratını gördün mü?"
"Kıpkırmızıydı, belki terdendir" dedim. Yeni duran gülmemiz tekrar başladı.Bir ders boyu kantinde oturup dinlenmiştik. Kantinin boş olmasıda cabası.
Bir anda başımdan aşağı ve kıyafetlerimden içeri boşalan soğuk suyu hissettim. Küfredip ayağı fırladığımda sandalyem düşmüştü. Batu'nun kız gibi çığlığıyla oraya döndüm. Egehan başından aşağı soğuk su dökmüştü. Yanımda yavaş yavaş geriye giden Doğu'yu gördüm.Kaçarken soluğu beden hocamızın yanında aldılar. Bu sefer pis pis sırıtan onlardı.
"Bir maç yapıp bitirelim" diyen beden hocasını onayladık. Beşer kişiden oluşan takımlara ayrıldık.Sağanın ortasında topun sağında ben solunda Batu birbirimize gözümüzü kısıp kötü kötü baktık. Kendimi kovboy filminde gibi hissetmiştim. İkimizde terden batmış, yorulmuş ve bir o kadarda hırslıydık. 6-6 durum vardı ve süre çok azdı. Düdük çalınca birbirimize omuz atarak topu almaya çalıştık. Topu ayağımla sürmeye başladım. Önüme Mert çıkınca yanımdaki Doğu'ya pas attım. Topu sürdükten sonra önüne çıkanlar yüzünden tekrar bana attı. Önümdeki bana doğru koşan Egehan'a sırıttım. Çalım atarak ilerlemeye devam ettim. Kaleye yaklaşırken önüme Kaan çıktı. Şaşırtıp topu ayağımın altından aldı. Yanımdan geçerken çelme taktım.
Amacım kesinlikle ayağını yan basıp burkması ve ayağını sıyırmak değildi. Endişe ile yanına çöktüm.
Doğu'dan
Kaan'ın ayağını burkma sonucu tüm takım kantine inip yerine kimin oynayacağını konuştuk. Bir masanın etrafına bir sürü sandalye çekmiştik. Maç günü oynayamazdı ve onun yerine geçecek iyi biri lazımdı. Çağrı kendini kötü hissettiğinden üstüne gitmedik. Gitmedik mi dedim? Beden hocası dövmekten beter etti.
"B sınıfında Emir var."
"Olmaz. İyi oynayamıyor."
"Yiğit'e ne dersiniz?"
"Koşarken özürlü gibi ve çok yavaş" dedi Batu.Masaya vurulan ellerle hepimiz oraya baktık. Ekin ellerini masaya dayamış bize bakıyordu.
"Duydum ki Kaan salağının ayağı burkulmuş." Amacını anlamadan suratına baktık.
"Dalga geçmenin sırası değil" diyen Batu'yu onayladık. Ekin başını onaylamaz anlamda salladı.
"Kaan'a az bile iyi yapmışsınız ama dalga geçmek için gelmedim. Yerine geçmek istiyorum." Masada birkaç kişi gülmüştü ve bende gülenlerin arasındaydım.
"Farkında mısın sen bir kızsın? Bizim için sorun yok ama hakemlerin kabul edeceğini sanmıyorum" dedi bir çocuk.
"İyi oynuyorum. Sizi kurtarırım bir düşünün" dedi. Ayağa kalkınca herkes bana baktı.
"Seni deneyelim" dedim.Sürü gibi bahçeye çıkmıştık. Egehan konuşmaya başladı.
"Kolay birşeyle başlayalım. Korner ne?" Dedi. Cevabı bilmediğinden eminim. Futbolun f'si olamaz. Ekin gözlerini devirdi.
"Sahanın en köşesinden vurulan top" deyince büyüyen gözlerimizle ona baktık. Peki biraz futboldan anlayabilir.Ekin çok iyi futbol oynuyor. Hepimizi ezip geçmişti. Abartmıyorum kafamıza bastırmıştı.
"Abi düzgün oynasanıza!" Ekin bize bağırıp taktikler veriyordu. Bizde iyi oynuyorduk ve kesin kazanıcağıyız.Bu okula çabuk alışmış, kaynaşmıştık. İlk defa okulumuzdan memnunduk. Buradakiler bize çok sıcak kanlı davranıyor ve aralarına alıyordu. Özellikle Batu ve Egehan. Aslında Ekin ve Damla ile iyi anlaşıyorduk ama bugün Damla'yı görmedim. Çağrı ve benim yapabildiklerimi bilseler bizden kaçabilirler ya da arkamızda durarlar.
"Burada bitirelim. Yarın görüşürüz ahali" dedi ve asker selamı verdi bizde gülerek aynı şekilde tekrar ettik. Çağrı'nın yanında toplandık.
Konuşmaya başlayınca herkes beni dinledi.
"Kanka eğer kalma çelme takmasaydım ben takardım" dedim. Tüm takım gülerek onayladı. Çağrı rahatlamış gözüküyordu.****
Maç günü tüm takımı önceden gelmişti. Kendimizi hazırlayıp motive etmiştik. Şimdi tribünler tamamen dolmuştu. Hatta tezahürat yapmaya başlamışlardı. Fakat çok büyük bir sorunumuz vardı. Takımda çok iyi oynayan bir kişi eksikti. Ekin.
Fena oyuna getirilmiştik. Biz yüzüstü bırakmasından korkuyorduk. Hayal kırıklığı yaşadık. Gelmeyecekti. İhtimalle omuzlarımız çöktü.
Kapı açılınca bir umut oraya döndük. Ekin değil gelen Damlaydı.
"Rahat olmaya çalışın Ekin'e ulaşamıyorum ama geleceğine eminim. Hissedebiliyorum"
ne kadar inanmak istesekte ortalıklarda yoktu. Ayaklandık ve sahaya doğru yol aldık. Tam dışarı çıkarken Ekin geldi. Siyah kep ve ceket giyiyordu. Heyecanla konuştu.
"Bensiz nereye?!"
"Nerede kaldın sen çok korktuk. Vazgeçtik sandık" dedi Batu.
"Cidden üzgünüm. Maçı kazanarak telafi edeceğim" dedi kendinden emin bir şekilde.
"İyi şanslar millet" diyip gitti Damla.Ekin ceketini çıkarınca formayla kaldı. Dışarı çıkarken durdurdum. Elim kepine gitti.
"Bununla oynamayı düşünmüyorsun değil mi?"
Kepini çıkardım. Belinden aşağı dökülen sarı saçlarına hayranlıkla baktım. Sonra aklıma dank etti. SARI SAÇLARI.Süs balığı gibi açık kalan ağzımla Ekin'in sarı saçlarına baktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ GÜÇ
Contoİnsanlık için büyük, Benim için çok büyük bir adım. Yani sanırım. Kolay şeyler yaşamıyorum. Belki de delirdim ama yalnız değilim. Birbirimizi bulduk. Sonra? Amacımız ne? Süper kahramancılık mı? Bitti sanarken hâlâ fragmandaydık. Başrollerin biz oldu...