Bölüm 5: Damla'nın Sırrı

159 54 5
                                    



Damla'dan Devam

Parmak uçlarımdan saç tellerime kadar tedirginlikle gerildim. 17 yıldır sakladığım sırrı açığa çıkartacak değildim. Aklıma gelen ilk bahaneyi söyledim.
"Şu an rüyadasın. Yatağına dön ve uyumaya devam et velet." Bana bakışını sanırım asla unutamayacağım. Dediğim şeyi kafamda tarttım ve kendime küfretmeye başladım. Yalan söyleyemiyordum.
"Sen ciddi misin?"
"Şa-ka." Cidden bakışları altında ezilmiştim. Derin bir nefes aldım ve konuştum.
"Ben bir..." bir süre düşündüm "medyumum." Bana inanmıyormuş gibi baktı. Bende inanmazdım. En azından kanıtlayana kadar.

Kenarda duran sandalyeyi ters çevirip karşıma oturdu. Gözlerini bana dikti.
"Hadi inandım diyelim. Bizi kilitleyen kimdi değerli medyum?"
"Çok basit. Tabiki Açelya." Çağrı gülmeye başladı.
"Eminim öyledir."
"Gerçekten bizi kilitleyen Açelya. Beden hocası kutuyu bodruma götürmemi istediğinde oradaydı. Bana yardım ederken seni görmemiş olmalı."
"Kendinden büyük kişilerle neden uğraşsın?"
"Aynı yaştayız. Sadece o sarı kafalı yaratık sınıfta kaldı." Çağrı oturduğu yerde dikeldi.
"Hadi buna da inandım. Bana medyum olduğunu kanıtla."
Bana inanmamış olması beni kırmıştı. Saçmaydı ama en azından inanmış gibi yapabilirdi. Peki sanırım kafayı yiyorum.

Sorun şu ki istediğim zaman ileriyi göremiyordum. Sanırım birşeyler sallayabilirim.
"Tamamdır." Ellerimin iki parmağını şakağıma koydum. Gözlerimi kapattım. Bir yandanda düşünüyormuş gibi sesler çıkarıyordum.

"Okulun bahçesinde birinin elini tutarak yürüyorsun. Bu kişi bir kız. Kahve rengi saçları ve kahve rengi gözleri var."
"Nedense bu kızı sana çok benzettim." Gözlerimi birden açtım. Ne anlatıyordum ben böyle.
"Sadece şakaydı." Sahte bir şekilde güldüm.
Abartılı bir şekilde göz devirdi.
"Bu kadar yeter. Şuradan kurtulalım sonra mantıklı bir bahane bulursun." Üzülmüştüm ama belli etmedim.

Birkaç saattir buradaydık. Çok fazla konuşmamıştık. Kitaplığa sırtımızı yaslayıp oturmuştuk. Sıkılmıştım. En kötü yanı ise telefon çekmiyordu. Kapının arkasındaki sesle kapıya yapışıp bağırmaya başladık.
"Kilitli kaldık!"
"Çıkarın bizi buradan!"
"Buradayız!"
"Orada biri var mı?!"
"Uzaylı saldırısına uğradık!!!" Son cümleyi tabiki ben söyledim. Çağrı bana döndü. Kaşlarını kaldırıp bana tuhaf bakışlar attı. Ona cevap veremeden kapının arkasındaki kişi bağırdı.
"Kurtarıyoruz işte. Bir susmadınız." Sonra yanındaki kişiye diyormuş gibi konuştu.
"Buradamı bıraksak?" Kesin konuşan Ekin'di. O salak ama iyi kızı nerede duysam tanırdım.

Kapıyı açan Doğu idi. Yanında Ekin vardı. Öbürleri nerede bir fikrim yok. Kapı açılır açılmaz Doğu'nun boynuna atladım. Doğu ellerini belime sararken gülüyordu.
"Ne yaptın lan kıza?" Davranışını görmek için Çağrı'ya döndüm. İki elini teslim oluyormuş gibi kaldırıp omuz silkti. Ekin gelip sarıldı.
"Seni beyinsiz. Merak ettik lan!"
"İyiki varsın." İkimizde gülümsüyorduk.

Okulun dışındaki kaldırımda yan yana oturmuştuk. Çağrı'nın bana olan güvensizliği canımı sıkıyordu. Haklı olsada kırılmıştım. Ekin'in telefonu çalınca açtı. Biraz konuştuktan sonra telefonu kapattı ve bize döndü.
"Müdürün yanında kamera kayıtlarına bakmışlar. Damla doğru tahmin Açelya kilitlemiş."
"Ben o sarı kafalı yaratığı boğarım. Ama önce tuvalete gitmem gerek. Beni bekle sarışın." Ekin başıyla onayladı. Ayağa kalkarken Çağrı'nın yüzüne baktım. Bana bakıyordu. Keşke insanların duygularını gösteren bir icat olsa. Çoğu insanı yüz ifadelerinden neler hissettiğini anlayabiliriz. Bazı insanlar ise duygu ve düşüncelerini saklamakta profesyoneldir. Dürüst olmak gerekirse Çağrı'nın bana olan tavrına pişman olsun istiyorum.

Tuvalette bulunan aynaya bakarak saçlarımı düzeltiyordum. Açelya için kurduğum intikam planı aklıma gelince dudaklarım sinsi bir şekilde yukarı kalktı. Bir süre sonra çok kıpırdamadığımdan elektrik söndü. Ellerimi yukarı doğru kaldırıp sallamaya başladım. Söylenmeden duramıyordum. Pes edip kapıya bir adım attım. Birden bire açılan kapıyla çığlığı bastım. Çığlığıma başka bir çığlık daha karıştı. Uzun bir zaman dilimi daha çığlık attım. Kendime gelip ağzımı kapattım. Kapıdan gelen kişi hâlâ çığlık atıyordu. Dik dik bakınca oda ağzını kapadı. Aynı anda gülmeye başladık. Bunu farkedince daha şiddetli gülmeye başladık. Bir süre böyle devam etti.

Sonunda sakinleştiğinizde kızı süzdüm. Çok şirin bir tipi vardı. Sıcak kanlı ve herkesle kaynaşabilen biri gibiydi. Fazla kıvırcık ama rahatsız etmeyen hatta çok yakışan siyah kısa saçları vardı. Arkadan tokayla tutturulmuştu. Okul formasının üstüne siyah üstünde kırmızı puantiyeler olan bir hırka giymişti. Elini uzatıp konuştu.
"Ben Öykü. Söylemeden geçemeyeceğim çok güzelsin." Elini tuttum. Gülümsedim.
"Bende Damla. Söylemden geçemeyeceğim çok şirinsin." Bunu söyleyince tekrar gülmeye başladık. Öykü'nün kolunda bulunan saate baktım.
"Benim gitmem gerekiyor."
Bu kıza kanım ısınmıştı.
"Görüşürüz."
"Görüşürüz."

Ekin'in yanına ilerlediğimde diğerlerininde orada olduğunu gördüm. Ekin, Doğu ve Batu kaldırımda otururken diğerleri ayaktaydı. Sohpet ediyorlardı. Aklıma gelen fikirle onlara doğru koştum. Egehan'ın sırtına çıktım. Afallasada kendi düzeltti ve düşmemem için bacaklarımı tutmuştu.

Birşey demek için ağzını açtı ama konuşan Ekin sayesinde geri kapadı.
"Nerdesin kızım sen? Kaç litre doldurdun." Ona doğru uzandım ve koluna vurdum.
"Çok tatlı bir kızla tanıştım. Görmeniz gerek iyi anlaşırsınız." Ekin cevap verdi.
"Eminim öyledir. Bana bak benden başka kız arkadaş edinemezsin ona göre."
"He he." Ekin tam ağzını açarken bu sefer sözünü Ege kesti.
"Kızlar tartışmayı kesin. Batulara gidiyoruz Damla gelecek misin?"
"Madem çok ısrar ettiniz. Tabiki gelicem."
"Kanka sorun olmazsa kuzenimi çağırabilir miyim? Yurt dışından yeni döndü." Batu Ege'ye dönüp onayladı.
"Çağrı'nın arabasıyla gidelim. Değil mi bebeğim?" Çağrı Ekin'e bakıp gülümsedi.
"Damla'yla benim arabama gelin 'bebeğim'" dedi Çağrı. El çırptık.

Çalan kapıyla kimse oralı olmadı. Kimse yayıldığı koltuktan veya yerden kalkmadı. Doğu , Batu ve Çağrı koltukları kapmış yayılırken. Ege yerdeki minderlere yatmıştı. Biz ise halıda uzanmıştık. Ekin'in karnına yatmıştım.
"Hey kapı çaldı."
"Kalk aç."
Doğu ayağa kalkarken söyleniyordu. Kahkaha attım.
"Ha ha ha." Benim taklidimi yapan Doğu'ya hepimiz gülmeye başladık.

Bir kaç dakikanın sonunda salona Öykü ve Doğu girmişti.
"Öykü?"
"Damla?"
"Ekin?" Ekin'in bu cümlesi sonucu gülmeye başlamıştık. Demek bizim Ege'nin kuzeniydi.

Güzel bir akşam geçirmiştik. Arkadaşlarımla zaman geçirmek aklımı dağıtıyordu. Aksi taktirde yaşadığım dejavu hissini düşünmekten kafayı yiyecektim. Kim 15 saniye sonrayı görebilir? Hem de zamansız!
Bir yıl önce sokakta yürürken ileriyi görmüştüm. Küçük kız çocuğu arabanın altında kalıyordu. Kendimi toparlamadan koşup yetişmeye çalışmıştım. Ama geç kalmıştım. Yaşadığım en kötü günlerdendi. Kabus olması için çok dua ettim. Küçük kız dünyada olsaydı tahminen 5 yaşlarında olurdu. Benim suçummuş gibi hissediyordum.

Omzuma deyen elle irkildim. Öykü elini omzuma koymuştu ve gülümsüyordu.
"Bahçeye çıktılar. Gelmek ister misin?" Gülümseyip onayladım. Yerimden kalkmıştım ki Öykü bileğimden yavaşta tuttu.
"Biraz konuşalım mı?" Karşısına oturdum.
"Dinliyorum." Kararsız kalmış gibiydi. Düşünceli gözüküyordu.
"Bak. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Direk konuya gireceğim." Biraz durdu. Nefes alıp devam etti.
"Senin hakkında çok önemli birşey biliyorum." Çekinerek sordum.
"Ne gibi birşey?"

"Geleceği görmen gibi..."

Ben bile heyecanlandım. Oy ve voteler için teşekkür ederim. Daha fazlası dileğiyle...☺️❤️

UNUTULMUŞ GÜÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin