Multi: DamlaEkin'den
"Sana diyorum ki Öykü gücümü öğrenmiş, sen diyorsun acıktım!! Kafasını kopardığımın kızı!" Omuzlarımdan şiddetli bir şekilde sarsarken bağırıyordu. Oysa 5 dakika önce bunu tekrar ettiğinde çok sakindi.
"Sakin ol şampuan."
"Kızım az ciddi ol." Ellerinden kurtuldum. Dik durup kaşlarımı çattım.
"Şu an çok ciddiydim." Hemen ardından kahkaha attım. Damla gözlerini devirdi.
"'Anlamıyorum' diyip yanından ayrıldım. Nereden öğrendi? Sırrımızı başka kim biliyor..."Sınıf kapısından içeri girdim. En arkanın önünde bulunan sıramıza ilerledim. Damla hâlâ konuşuyordu. Bir yandan çantamı toparlarken sıranın üstünde duran bir marshmallowu Damla'nın ağzına özel güçlerimle tıktım. Gözlerini kocaman açıp etrafına bakındı. Ben ise kitapları koymak için çantamı açtım. Kafamdaki kepin renginde olan çantamda yabancı görünen kitabı çıkardım.
"Bu da ne?" Eski gibi duran kitap çok kalındı ve yıpranmıştı. Benim olmadığına eminim. Kitabın kimin olduğunu sormak için hazırlanırken kitabın kapağı dikkatimi çekti. Peki biraz ödünç alabilirim. O ve diğer kitapları çantama tıktım. Hazır olunca Damla'ya baktım. Yanakları kocaman olmuş çiğnemeye çalışıyordu. Çok sevimli gözüküyordu.Bu tarafa gelen Çağrı ve Doğu'ya baktım.
"Az dur bir kafeye gideriz. Ne kadar çok yiyorsun." Çağrı söyleniyordu. Sonra Damla'yı gördü. Gülmeye başladı. Doğuda ona katıldı. Şağ yanağını Doğu, sol yanağını Çağrı sıktı. Damla ellerine vurdu.
"Ya yapmayın." Gülmeye başladım. Bana baktılar. Doğu ellerini kıskaç gibi yapıp bana yaklaşmaya başladı. Yandaki sıranın üstünden atlayıp kaçmaya başladım. Arkamı döndüğümde sıranın üstünden atlıyordu.***
...Korkaklar eceli gelmeden birkaç kere ölürler. Cesurlar ise ölümü bir kere tadarlar, bu yüzden cesurlar seçilir. Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenir. Ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenir, bu yüzden zekiler seçilir. Bu işin içinde herşey karmaşık ve düzene sokulmalıdır. Bunu yapabilen sadece 21. yüzyıl zamanında yaşayan dört cesur, akıllı ve mantıklı gençlerdir. Düşlemek bilmekten daha önemlidir. Kalbinle inan ve düş kur. Sen onlardan birisin...
Anladım ki bu kitap benim için bırakılmıştı. Hiçkimse yanlışlıkla böyle bir kitabı çantama koymaz. Peki bu kitabı kim koydu? Neden koydu? Ne yapmalıyım? Diğer üç kişi kim? Damla!!
Bahçemizde duran geniş salıncaktan fırladım. Yemyeşil bir bahçemiz vardı. Hava kararmak üzere olduğundan aydınlatmalar açılmıştı. Burası büyük arka bahçemizdi. Kapı ön bahçedeydi. Eğer birine görünürsem çok soru soracaklarını biliyordum. Abilerim ve babam çok korumacıydı. Benim iyiliğimi istediklerini biliyorum fakat bazen çok sıkıyordu.
Kitabın kapattım ve kolumun atlına aldım. Şimdi bu duvardan yukarı çıkmalıyım. Bahçede bulunan masanın sandalyelerinden birini aldım. Duvarın dibine getirip üstüne çıktım. Duvara tırmandım. Aşağı atladım. Artık özgürüm. Birkaç saatliğine.
Ara sokağa girip koşmaya devam ettim. Hayır kimse kovalamıyor. Hava kararmış ve ben de biraz tırsıyor olabilirim. Damlaların sokağına girdiğimde nefesimi rahat bir şekilde verdim. Kapının önünde durduğumda zile elimi çekmeden bastım. Bu sesten nefret ediyordum fakat gürültüyü ben yapınca hoşuma gidiyordu. Tabiki kapıyı Berk açacağını tahmin etmezdim. Bana sinirli bakıyordu. Bende sinirlenirdim.
"Ne yapıyorsun deli? Bir kez bassan yeter!"
"Ben hep çekiyorum." Berk'in arkasında duran Damla'nın üstüne atladım.
"Ayy ben seninle ders çalışacaktım. O yüzden şey ettim, heyecanlandım."
Berk işaret parmağıyla bizi gösterdi.
"Ders çalışacaksınız ve heyecanlandın ha?" Yerinde zıplayarak ekledi.
"Hemen kaçmam lazım! Ekin delirmiş bir deli!!" Koşarak evden çıktı. Ayaklarının çıplak olduğunu farketmiş olmalı ki geri döndü."Bak Ekin. Kitapta anlatılanlar biziz. İki kişi daha olmalı. Kimden yardım isteyebiliriz?"
"Bu kitabı babama gösterirsek. O da bizden biri olabilir!" Damla gözlerini devirdi.
"Seni zeki kız."Odaya dalan Berk sayesinde kitabı hızlıca kapatıp üstüne oturdum. Gözlerini kısıp suratımı inceledi.
"Demek benden birşey saklıyorsun. Benden benden Berk'inden. Ben anladım seni. Kitapta ne var ki?" Aklına gelen fikirle gözlerini kocaman açarak bana baktı.
"Yok artık!"
"Yok artık!!"Berk üstüme gelirken Damla'ya baktım. Damla yatağın üstüne çıktı. Eline odasında karşı duvarda asılı olan küçük televizyonun kumandasını aldı. Berk'e doğru salladı.
"Yaklaşırsan fırlatırım."
"Çok korktum." Çok yavaş bir şekilde yaklaşmaya devam etti. Ellerini havaya kaldırmıştı.
"Eh yeter be!" Berk'in üstüne atlayan Damla'ya gülmeyi bir kenara bıraktım. Kitabı alıp kapıdan çıkarken üstünde bir adet Damla bulunan Berk tarafından durduruldum. Kitabı elimden aldığı gibi Damla'yı bıraktı.
"Öküz!!"Berk merdivenlerden aşağıya koşarak inerken kenarına oturup kaydım. Kitabı açmış bir yandan okurken bir yandan kaçıyordu. Birden bire durdu. Korkuyla suratına baktık.
"Açıklayabiliriz." Suratımıza tuhaf tuhaf baktı.
"Açıklasanız iyi olur."
"Nerden başlamalıyım?"
"Kitabın ilk sayfasından." Anlamazca suratına baktım.
"Bu başka bir dil.(?)"
"Bizimle kafa mı buluyorsun?" Yanına gidip kitabı elinden çektim. Okuyabiliyorum. Kafasına vurdum.
"Gerçekten, kitapta ne yazdığını anlamıyorum." Tepkisini ölçmek amacıyla Damla'ya baktım. Anlamamış olmalıydı. Hoş benimde anladığım söylenemez.Çalan zil ile dikkatimi kapıya çevirdim. Berk kapıyı açtığında gelen Damla'nın annesi Deniz annemdi.
"Hoşgeldin kızım."
"Sende hoşgeldin Deniz anne." Aklımda yanan ampülle Berk'e baktım. 'Şimdi görürsün' gibi bakıyordum. Kitabı Deniz anneye uzattım.
"Şu bölümü okur musun? Güzel bir hikayeymiş."
"Tabii." Kitabı elimden alıp kendini koltuklara attı. Çok dinç ve sosyal bir kadındı. Kesinlikle özeniyordum. Damla gibi kahverengi saçları vardı. Hatta aralarındaki tek fark kısa saçlı olmasıydı."Güzelim benimle bu yaşta neden dalga geçiyorsun? Bu hangi dil, okulda mı öğreniyorsunuz?" Şaşırmaktan büyüyen göz bebeklerim Damla'ya kaydı. O da bana aynı şekilde bakıyordu. Annesinin yanına gitti. Sahte bir gülümsemeyle konuştu.
"Yaşında ne varmış anne? Şaka yaptık sadece." Kitabı elinden çekti.***
Okul kantininde kitabı okuyordum. Evde, okulda, kafede, parkta heryerde okuyordum. Damla benim kadar olmasada çoğu zaman okuyordu. Şu an etrafına salak salak bakarak insanlara salak bir enerji yaymakla uğraşıyordu. Tabii ağzındaki çiğnemeye çalıştığı marshmallowu saymazsak. Bu aralar en çok tükettiği gıdaydı. Damla'yı gördüğümüzde ağzında olmazsa olmazı. Bir de şu dev gibilerinden satın alıyordu.
"Yakında marshmallow doğuracaksın."
"Şirin olmaz mı?"
"Marshmallow çocuklarının olması mı?!!!" Kahkaha sesleri yükseldi. Arkama baktığımda bizimkilerin güldüklerini gördüm. Çağrı başta kendini tutsada sonra gülmeye başladı. Ne dediğimi hatırlayınca ben de gülmeye başladım. Damla ağzında olan iki marshmallowu saymayarak konuştu.
"Ne gülüyorsunuz be."Sınıfa doğru yürürken adımlarım geri geri gidiyordu. Çünkü geri geri yürüyorum.
"Ekin!" Damla'nın sesiyle ona baktım. Sesi panikli çıkmıştı. Arkamdan yürüyordu. Gerçi şu an önümde de neyse. Bir yere tostlamamla durdum. Arkama - önüme baktığımda Öykü olduğunu gördüm. Gülümsedi.
"Pardon. Merhaba." Bu kıza içi ısınmayan tek ben miyim?
"Selam."
"Merhaba." Sohpet uzasın istemiyordum çünkü gücümüzü bilen biriyle konuşurken ister istemez tedirgin oluyordum.
"Neyse bizim sınıfa yetişmemiz lazım. Görüşürüz." Damla'nın kolundan tutup sınıfa sürükledim.Kapıdan içeri girerken kolunu bıraktım. Sıramın üstünde Çağrı ve Doğu'nun yanımdan ayırmadığım kitabın başında oturup okuduklarını gördüm. 5 dakika boş bırakmaya gelmiyor dadısını satıyım. Okuyamayacakları için sorun yok yani. Doğu kafasını kaldırıp bize baktı. Sanki kitabı anlamış gibiydi. Şaşkın bakıyordu. Çağrı'da kafasını kaldırıp bize baktı. Gözleri şaşkınlıktan büyümüştü. Konuştu.
"Bu kitap sizde ne arıyor?"
Hey! Selam.
Bu aralar sürekli marsmallow canım çekiyor. Neyse bölümü geciktirdim. Bu konuda biraz acemiyim. Doğrusu hikayem hoşuma gitti. Kendinize iyi bakın. 🙂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ GÜÇ
Contoİnsanlık için büyük, Benim için çok büyük bir adım. Yani sanırım. Kolay şeyler yaşamıyorum. Belki de delirdim ama yalnız değilim. Birbirimizi bulduk. Sonra? Amacımız ne? Süper kahramancılık mı? Bitti sanarken hâlâ fragmandaydık. Başrollerin biz oldu...