YAŞAYAN ÖLÜLERİN ŞAFAĞI -1

159 20 13
                                    

Yaz aylarının bunaltıcı sıcağı yeniden bir sınıftakileri etkiliyordu. Okulun kapanmasına iki haftadan az bir süre kalmıştı. Sabah ilk dersten beridir okul tüm ağırlığını hissettiriyordu. Aslında eski okulumda olsam son günler okula bile gitmezdim ancak ailem ve okuldaki hocaların baskısı ile zorunda kalıyorum daha doğrusu kalıyoruz. Yedinci dersin son beş dakikasında tahtadaki fizik öğretmeni sandalyesine oturarak dersin hafiften bittiğinin garantisini vermişti. En sevdiğim de buydu zaten.
Beş dakika sonra zil çaldı.
" Çıkabilirsiniz çocuklar!"
" İyi akşamlar hocam." Dersleri sevmesem bile öğretmenlerime her zaman saygı duymuşumdur. Sınıfın sağlam gözüken fakat atılan tekmeler ile kirlenmiş kapısından çıkıp evime doğru yol aldım. Baba evinden uzak olan liseme gelebilmek için bu küçük kasabadaki devletin öğrencilere verdiği 1+1 evde yakın arkadaşımla kalıyorum. Fakat bugün kendisini kötü hissettiği için okula gelemeyeceğini söyledi. Okulumdan üç sokak ötedeki evimin kapısına geldiğimde cebimden çıkardığım anahtar ile kapıyı açtım. Gıcırdayarak açıldı.
" Çınar!" Diyerekten mutfak tezgahının üstünde duran şişeden su içtim. Mutfak ile salon bitişik , bunların dışında içinde iki ayrı yatak bulunduran bir odamız daha vardı. Çınar oradan çıkıp yanına geldi.
"Okul nasıldı?"
Yüzümü buruşturdum.
" Her zamanki gibi işte ne beklersin ki?" Aklıma sınav tarihleri gelince bunları Çınar'a söyleme gereği duydum.
" Ha bir de sınavlar var. Matematik yarın , İngilizce de önümüzdeki pazartesi."

" Bir dönem de yazılı yapmasalar ölürler zaten!"
Çınar'ın dediklerini kahkaha atmama sebep olmuştu.
" Ben verilen ödevleri bitireceğim , Çınar. Sen de televizyonu açıver bari."

Ben oturma odasındaki kanepeye oturup , sehpası yanıma çektim sonra da ödevleri yapmaya gayret ettim. Çınar da televizyonu bir haber kanalına getirmiş 'Günün Manşetleri' isimli programa bakıyordu.
Yarım saat olmadan verilen ödevleri yarım yamalak yaptım. Kitapları ve defterleri çantama koyup televizyonun karşısına geçtim. Televizyondaki haber dikkatimi çekti. Türkiye'nin ve Dünyanın çeşitli yerlerinde salgın vakaları.
" Ne diyor bu? Bir kere daha böyle bir haber olmamış mıydı?" Dedi Çınar.

" Aynen bir kaç ay önceydi işte o haber de fakat asılsız olduğu da bir gün sonra duyurulmuştu."

" Bakalım bunda ne olacak? Ben markete gidiyorum Ege gelecek misin?"

Aslında biraz dışarıya çıkmak iyi olabilirdi.
" Bekle bir beş dakika." Dedim ve hazırlamaya koyuldum. Şarjda olan iPhone 6'mı alıp cebime koydum. Kahverengi deri olan cüzdanımı da arka cebime koyunca tamamdım. Çınar da hazır olunca siyah tahtamsı kapıdan özgürlüğe bıraktık kendimizi.
Kasabada gezecek pek bir şey olmadığından BİM'e doğru ilerledik. Kasabada bir de tek katlı Kipa vardı ancak BİM daha yakın olduğundan oraya gitme kararı aldık. Kasabanın tam ortasında çok büyük olmayan bir park vardı , karşında ise gideceğimiz market.

" Kanka eğer salgın olsa bile bu küçücük yere ulaşması yıl alır. "

" Haklısın."

Marketin ardarda iki kapısını da ittirip içeriye girdik. Ekmek bölümünden üç uzun ekmek aldım. Bir de hemen yanımdaki Peripella marka çikolatadan aldım. Evde nescafe kalmadığı aklıma gelince de elime geldiği kadar alıp alışveriş sepetine koydum. Üç ayda bir gelen devlet bursu ikimizi de rahatlatıyordu. Aldıklarımızı ödedikten sonra eve doğru yola koyulduk.
Hava iyice karardığından eve girince ışığı yakma gereği duydum. Poşetleri kapının yanına koyunca yatağa girip uykuya daldım.

YAŞAYAN ÖLÜLERİN ŞAFAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin