"Söyle!"Elindeki kanlı neşteri, üzerinde kan lekeleri olan kirli havlu ile sildi.
"Biliyorsunuz. Her şeyi..."
Boş depo kuru ve sinir bozucu bir kahkaha ile doldu.
"Ulan sen ne halt yemeye buradasın o zaman?"
Az önce kahkaha atmış birine göre fazla öfkeliydi. Ellerini genç adamın yakasına götürmüş, sert ve seri olarak sarsarken dışardan bir canavara benzediğini çok iyi biliyordu.
Elleri ardında bağlanmış ve sandalyede kıvranan genç, dudaklarındaki yaraların el verdiği kadar gülmeye başladı. Gülerken ağzına gelen kan tadıyla durakladı ve yere kanlı bir tükürük gönderdi.
Uzaktan gelen yere sağlam basan adım sesleri ile ikili arasındaki göz bağı kopmuş, bakışları takım elbiseli rugan ayakkabılı tahminen otuzlu yaşlarının başında olan adama döndü.
Adam bir kaç adımda yanlarına geldi ve sert ifadesini bozmadan patronuna döndü.
"Elemanlar teşrif ettiler efendim."
İri ellerindeki sarı taşlı yüzüğü cidden ilgi çekiyordu. Sanki antik Yunanlılardan kalma gibiydi.
"İçeri alın." adamın sözleriyle siyah demir kapı rahatsız edici bir gürültüyle açıldı ve içeri iki adam daha girdi. Birinin kucağında büyük bir çanta, kısa boylu olanın elinde de parlak bir şemsiye vardı.
Bir kaç dakika sonrasında kameralar hazırlanmış ve kendisine odaklanmıştı.
"Anlat!"
Genç sanki tüm bunları her gün yaşıyormuş gibi rahat ve sakindi. Önce ağzındaki kanlı balgamı gıcıklayıcı bir tavırla adamın ayaklarının önüne tükürdü. Sonra burnunu çekti.
"Neyi anlatacağım?"
"Ebeni.."
Patron olacak adam sabır çekercesine ellerini yukarı kaldırdı ve daha sonra dişlerini sıkarak tısladı.
"Bana bak bi sıkımlık canın var zaten. Sabır sabır da bir yere kadar." sağ elinin işaret ve orta parmağıyla gencin başını tehditkar bir şekilde itti.
"Anladın mı beni gazeteci bozuntusu?"
"Burada bir ton dayağı yedikten sonra pişmanlığımı haykıracağımı düşünüyorsan.." öksürdükten sonra hırıltılı sesiyle devam etti.
"Kesinlikle.. Kesinlikle yanılıyorsun koca oğlan."
***
Bazı insanlar vardır.
Hayatlarının bilinmezlik içinde olduğunu düşünürler. Ve ilginçtir ki daha bilinmezliğin ne demek olduğunu bilmiyorlardır.
Gözlerimizi kapattıktan sonra gördüğümüz karanlığa bile şükretmeliyiz. O kara perdenin yerini nice vahşetler de alabilir.
O gece Beşyol da bir adam yolun ortasında baygın bir biçimde yaralı bulundu. İnsanlar korku dolu gözlerle gencin yanından geçerken esmer bir delikanlı ambulansı çağırmış baygın adamın nabzını ölçüyordu. Okula geç kalmıştı ama bir tıp öğrencisi olarak vazifesini yerine getirmeliydi. Postacı çantasından steteskobunu çıkardı ve kulaklık kısmını el çabukluğu ile taktı.
Diyaframı kanlı mavi tshirtün altından göğsüne yasladı. Kalp ritminin düzensiz olmasıyla diyaframı karnına getirdi. Tshirtü yavaşça yukarı çekti. Karındaki morluklarla elleriyle göbek kısmına hafifçe baskı uyguladı. Baygın adamdan çıkan inlemeyle iç kanama olması ihtimali yükseldi.
"Su. Lütfen.." Baygın adam inler gibi mırıldanıyordu.
Adem çantasından matarasını çıkardı ve bir kaç yudum su içirdi.
"Kımıldamaman lazım. Birazdan ambulans gelecek iyi olacaksın."
Ambulansın gelmesiyle hasta araca bindirildi ve Adem gerekli ilk müdahaleleri yaptı.
İnsanlar ne kadar acımasız, diye düşündü Adem. Bir insana bu tür işkence yapılması için ne tür bir suç işlenmeliydi ki?!
Nasıl bir cezaydı bu?
Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin aciline girer girmez doktorlar gencin başına toplanmış ameliyata almışlardı.
1 Gün 18 saat sonra...
Gözlerimi açtığımda baş ucumdan gelen ritmik sesler karşıladı beni. Tüm bedenim sızı içerisindeydi. Göz kapaklarım kilitlenmiş kepenkler gibiydi. Açık tutmak o kadar zordu ki...
Derin bir nefes almaya çalıştım. Aldığım nefes akciğerlerime sivri iğneler gibi battı.
Tepemdeki beyaz ışık ağrıyan başımı daha da zorladı. Ama pes etmedim. Gözlerim ışığa alışır alışmaz etrafa göz gezdirdim. İşaret parmaklarıma takılı olan mandallar ve vücuduma yapışık kablolar beni sıkmaya başlamıştı. Sanki bir kavanoza fazla gelmiştim de mecbur sığdırmışlardı.
Göğsüm sıkışmış nefesim sıklaşmıştı.
Soluk mavi renkli kapı usulca aralandı ve içeri esmer, tahminen 20-22 yaşlarında olan hafif sakallı bir genç girdi. Gözlerimiz anında kesişmişti. Yattığım yatağın yanındaki tekli koltuğa oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
Bu kimdi?
Niçin bu kadar sakindi?
"İyi misin?" adamın oturaklı ve olgun sesi nedensizce bir güven aşılıyordu karşıdakine.
"Olacağım..."
![](https://img.wattpad.com/cover/98707961-288-k453474.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNFERUS
Mystery / ThrillerYAKINDA... Sefa, hırslı ve geleceği parlak bir gazetecidir. Yaptığı bir haber sonucu yaşadığı hafıza kaybı onun dönüm noktasıdır. *** Her insan için dayanlımaz bir olay olan hafıza kayıbı onun için iyi bir durumsa? *** Hastanede ayıldığında yanında...