S3

26 4 5
                                    

Biliyorum çok geç oldu ama acısını çıkaracağım bu bölümde, kısa keseyim sizleri seviyorum iyi okumalar...

Medyada Atakan var...

Ellerim telaştan titrerken yanlarına gitmenin iyi bir fikir olmadığını düşünüp sınıftan çıktım. Kapıyı kapatıp yavaşça yere çöktüğümde çantamdan telefonu çıkarıp Gizem'in numarasını tuşladım. İkinci çalışta açmasıyla tüm olan biteni bi nefeste anlatmıştım.

"Tamam şimdi sakin ol. Telaş yapacak bişey yok. Yanına geliyorum ben. "

Telefonu kapattıktan sonra ellerimle gözlerimi kapattım. Atakan'ın bundan haberi olursa yüzüme bakmayacağından adım gibi emindim. Peki ya Bora? O nerden tanıyordu Atakan'ı. Ellerimi alnıma çarparak çöktüğüm yere oturdum. Ne yapmam gerekiyordu? Bir merak tüm vücudumu esir almıştı.

Tüm düşünceler kafamda yer edinirken Gizem'in kokusunu yakınımda hissetmiştim. Ellerimi alnımdan çekip kafamı yavaşça yukarıya doğru kaldırırken Gizem ellerini uzatıp beni yerden kaldırdı.

"Her ne bunalımına girdiysen hemen çıkıyorsun çünkü şu an hiç zamanı değil. "

Dediklerine kafamı olumlu anlamda sallarken Gizem beni çekiştirip sınıfa soktu. İçeriye girdiğimde gözlerimi bir anlık kapatıp derin bir nefes aldım ve tekrar açtım. Bora ve Atakan hala sıranın yanında ayakta konuşmaya devam ediyorlardı. Gizem tekrar beni çektiğinde "Sakin ol." diye fısıldamasını bi kenara bırakıp tekrar derin bi nefes aldım.

"Merhaba gençler."

Atakan bize dönüp -daha doğrusu Gizem'e dönüp- gülümsedi.

" Merhaba. Hım, adın neydi, Melis miydi canım?"

Ataka'nın bu haline sessizce gülerken Gizem onu taklit ederek cevabını vermişti.

"Gizem. Sen bilmesen de sıkıntı olmaz canım."

GİZEM 2-0 ATAKAN

Atakan'la Gizem tartışırken gözlerim Bora'ya bir kaç saniyeliğine kaymıştı. Telefonundan biriyle yazıșıyordu.
Ona baktığımı farketmiş olacak ki bir an göz göze geldik. Aniden bakışlarımı bizimkilere çevirdim. İkisi hâlâ tatlı tatlı atışırken onları izlemeye başladım. Ara sıra gözlerim Bora'ya da kaymamış değildi. Son kez baktığımda olanları sıkıcı bulmuş bir hali vardı. Gözlerimi devirir bi bakış atıp bizimkilerle konuşmaya girdim.

"Siz ikiniz atışmayı bıraksanız da bugün ne yapacağımız konusunda karar verseniz. "

İkisi de bana boş boş bakarken gözlerimi devirmeyi tabiki de ihmal etmemiştim.

" Bugün Eyșan'ın doğum günü. "

Gizem ellerini alnına vurarak yakınırken Bora Atakan'a bişey söyleyip yanımızdan ayrıldı. Giderken arkasından bakmamaya çalışmıştım ama sadece çalışmıştım.

Bi saat sonra...

Gizem bana bişeyler mırıldanırken ağzımdaki kalemi nereden aldığımı düşünüyordum. Bi kaç dakika geçmemişti ki kalemim artık kırılmıştı.

"İki saattir ne anlatıyorum Dolunay? "

Gözlerimi Gizem'e çevirdiğimde her an beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Masum halime bürünüp sorduğu soruya cevap verdim.

" Eyşan'ın doğum günü?"

Gizem onu dinlemediğimi anladığında iç çekti.

"Evet Eyşan'ın doğum günü. Sence de pasta frambuazlı mı olmalı yoksa meyveli mi?"

Soğuk Cehennem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin