"Ay baksana çocuğa nasıl yakışıklı!" diye geçiriyordum içimden. Okulun basketbol grububundaydı Yiğit. Birkaç aydır seviyordum onu kendi kendime. Bir türlü gidemiyordum yanına. Onca ay bunu utangaçlığıma veriyordum ama değil. Bir şeyler vardı, yaptığımın yanlış olduğunu seslendiren. Ama o şeyler neydi bilmiyordum. Ne zaman onunla konuşacak olsam içimden bir ses zinaa diye bağırıyordu. Göz göze gelmekten zina mı olurdu hiç? Yani zaten karma bir okuldaydık ve arkadaştık hepimiz birbirimize başka bir gözle bakmıyorduk.
Hee ondan zaten Yiğit'e aşık oldun.
Ah iç sesim. Yani çocuk yakışıklıysa ne yapabilir ki onun suçu mu?
Son 5 dakika kalmıştı ve maçı karşı takım kazanacak gibi duruyordu. Yiğit topu hızlı bir hamleyle kaptı ve doğruca potaya gönderdi. Ama ne yazık ki girmedi. Top karşı takıma geçti ve sayı aldılar. Tam başlayacakları sırada düdük çaldı ve maç bitti. Tam da tahmin ettiğim gibi karşı takım kazanmıştı.
Yiğit epey bir sinirli görünüyordu. Acaba gidip teselli etse miydim? Edeyim canım niye edemeyeyim? Ben tereddütte kalırken Yiğit'in hızla soyunma odasına gidiyor olduğunu gördüm. Alel acele yanına gittim.
-Iı şey naber?
-Melek bir de seninle uğraşmak istemiyorum. Gider misin?
Milik bir di sininli igrismik istimiyirim.
-Ya tamam ben şey diyecektim zaten.
-Ne diyeceksin?
Harika bir soru! Ne diyeceksin Melek?
-Iı şey kendini üzme tamam mı? Yani bir maç için değmez bence. Iı sen, ıı i zaten beceriklisin hem...
-Melek yeter artık ya bir git başımdan! İlle kalbini mi kırdırtacaksın? Hem yüzüme bakmıyorsun hem gelmiş teselli veriyorsun! Kendini ne sanıyorsun Allah aşkına!
Sessizce yutkumdum. Neden bilmem çok ağrıma gitmişti. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Teselli etmek senin neyine ya neyine bir söyle bana! Her şeyi daha da berbat etmiştim. O yeşil gözlerine de bakamıyordum zaten. Bilmiyorum, acayip rahatsız oluyordum gözlerine bakarken. Öyle güzeldi ki gözleri, esir alıyordu beni. Allah'ım sen yardım et!
-Ş-şey bb-ben özür dilerim.
Dışarda aslan gibiyim ama şu çocuğun karşında nedense kedi kesiliyorum.
Beyefendi bana tek bir cevap bile vermeden okula yöneldi. Uff! Neden her şey böyle olmak zorundaydı ki! Of ya offf offfff off-
-Of yerine af de bence.
Gelen sesle birlikte arkama döndüm. Feraceli bir kızdı. Şalı, feracesi, ayakkabısı falan her yeri simsiyahtı. Ürperdim bir an. İlk defa bu şekilde giyinen biriyle konuşacaktım. Yani ben bu tür insanların asosyal falan olduklarını düşünürdüm. Kimseyle konuşmazlar, ninelerle falan takılıyorlardır. Yani aklımdaki profil şahsen buydu.
-Ee anlamadım?
-Af de diyorum, of deme.
İyice lipton reklamına döndü burası.
-Şey tamam yani demem, de sen niye bu kadar taktın ki şimdi?
Sadece gülümsedi. O gülümseyiş içime işledi bir an. Neden bilmiyorum ama bu kızın içimi ısıtmaya başladığını hissediyordum.
-Ben Zümra. Otobüste görmüştüm de seni belki beraber gideriz diye düşünmüştüm. Onu soracaktım. Babamlar pek istemiyorlar da yalnız gitmemi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOR PARÇAM: HUZUR
SpiritualBaşımı duvara yaslayarak yavaşça aşağı doğru kaydım. Gözlerim yanıyordu ağlamaktan. Kendimi berbat hissediyordum. Nasıl hissetmem? Yaptığım onlarca hata tek tek yüzüme bir tokat gibi çarpıyordu. Nasıl hissetmem? Tüm zinalarım tek tek gözlerimin önün...