BÖLÜM -٣-

6 0 0
                                    

Onun burada ne işi var?

Bu çocuğun Zümra'yı takip ettiğini düşünmeye başlıyorum. Ah Hakan ya!
İnşallah aklından saçma sapan düşünceler geçmiyordur. Görmüyor musun acaba kızın erkeklerle konuşmamak için bin takla attığını?

-Naber kızlar?

Hı-ı. Görmüyormuş.

-Rahatlığa bakın hele. Hakan şu an hiç seninle uğraşacak havamda değilim.

-Ya niye öyle diyosun kanka ya.

O sırada tam kolunu omzuma atıyordu ki kendimi geri çektim. Yanında promosyon olarak attığım bakışlar da işe yaramış olacak ki biraz uzaklaştı benden. Yarım adım. Ve devam etti.

-Öyle gördüm bir selam vereyim dedim.

-Okulda ne işin var senin?

Zümra çıtını çıkarmamakla beraber rahatsız olduğunu da belli ediyordu. Ama Hakan anlamıyordu. İşte insan böyle salak olmasın. Mecbur ben konuşuyordum onu burdan bir an önce göndermek için. Ama pek de kolay gidecek gibi durmuyordu. Pek değil hiç durmuyordu.

Allah'ım neden ben bu kadar rahatsız olmaya başlamıştım birden? Hakan ile konuştuğum her kelime boğazıma yapışıyordu sanki. Burdan bir an önce gitmesi lazım!

-Kuzenimi almaya geldim.

-İyi hadi görüşürüz.

-E ben Zümra ile bir konu hakkında konuşacaktım.

Avucumu sinirli bir şekilde anlıma geçirdim. Hey Allah'ım! Yavrum ne içtin de geldin sen he kuzum?

Dişlerimin arasından konuştum bu sefer.

-Defol git istersen yoksa elimden bir kaza çıkacak.

-Tamam ya Allah Allah, gittik. Ne kızıyon!

Ağzında bir şeyler geveledikten sonra yanımızdan uzaklaştı. Arkasından bakarken, onunla konuşurken ne kadar rahatsız olduğumu farkettim. Ailem bu konuda beni hiç sıkmamıştı. Yani göz göze gelme konusunda. Neden rahatsız olduğumu anlamadım.

-Ne oldu Melek?

-Tesettür ayetinden falan bahsedecektin.

-Birdenbire neden aklına geldi.

-Hiiiç öylesine geldi. Anlatacak mısın?

-Tesettür ayeti öncelikle erkeklere inmiştir. Nur suresi 30. ayette belirtiliyor "Harama bakmaktan sakının." .

-İlk önce erkeklere mi inmiş? E o zaman niye sürekli kızlara bu konuda baskı yapılıyor? Erkeklerin de dikkat etmesi gerekiyor değil mi?

diye sordum gözlerimi şaşkınlıkla belerterek. Madem ilk önce erkeklere inmiş neden kızlar kapanmak zorunda da erkekler bakmakta özgür? Sorarcasına Zümra'ya baktığım sırada devam etmeye başladı.

-Dediğim gibi ilk olarak erkeklere inmiştir. Ama hala etrafta 'Erkektir yapar.' algısında olanlar var. Haklısın sen de. Fakat şunu unutma, herkes kendi yaptıklarından hesaba tutulacak. Erkekler bakıyor diye kapanıyorum gibi bir düşünce içerisindeysen hemen at kafandan. Biz bu örtüyü Rabb'im bizim için en hayırlısının bu olduğunu bildiği ve bize bunu emrettiği için örtüyoruz.

Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecekken arkamdan birilerinin hırkamı çekiştirmesiyle o yöne döndüm. Bizim ikizler idi hırkamı çekiştiren.

-Evet Zümra ablası bizim tepeler de geldi iştee.

-Tepe?

O sırada küçük beyefendimiz bir adım öne çıktı.

-Benim adım Safa. Kardeşiminki de Merve. Peki siz bana adınızı bahşiş edebilir misiniz yakışıklı bayan?

Birdenbire bir kahkaha koyuverdim. Hey gidi Safa, ablasının bal böcüğü! Yakışıklı bayan nedir yav?!

-Biz seninle aynı yastayız Safa. Öyle değil mi Melek ablam?

Merve ş' leri bir türlü söyleyemiyordu. Ve ben buna sinir oluyordum. Ama bir dakika aşkim burada şu an çok önemli bir konu konuşuluyor.

-He ablam öyle. Ama bir dakika dur sen.

Sinsi bir sırıtışla Zümra'ya döndüm.

-Evet yakışıklı bayan bize adınızı bahşiş edebilir misiniz?

Zümra da gülmemek için dudaklarını ısırıyor, zor duruyordu. O da Safa ve Merve'nin bu tatlı hallerini çok sevmişti. Yanlız onu uyarmam gereken bir konu vardı. Eğer onları bir kez şımartırsa bir daha altından  kalkamazdı.

***

Çocukları da alıp Zümra ile birlikte dondurmacıya gitmiştik. Hepimize meyveli dondurma ısmarlamıştım. Bir yandan dondurmalarımızı yiyiyor bir yandan da Safa'yla Merve'nin sorduğu efsane ötesi soruları dinliyorduk. Yani Zümra ile ben dinliyorduk. Öyle tatlı ve saçma sorular soruyorlardı ki?!

-Ya Zümma abla?

-Efendim Safa?

Dedi Zümra gülerek. Ve sorumuz geliyor.

-Namaz yaparken yemek yemek günah mı?

-Namaz yap- ay işte kılarken yemek yemek günah mı diye sordun değil mi?

-Evet!

-Hmm vallaha daha önce hiç böyle bir şey duymamıştım. Hem namaz kılarken neden yemek yiyesin ki?

-Ama eğer çok açsak n'olcak? Ağzımıza bir şeyler doldurup öyle kılamaz mıyız?

-Bildiğim kadarıylaaa, mesela dişlerinin arasına bir şey kaçmışsa namazdayken onu yutmak mekruh sayılır.

-Merruh ne demek ki?

-Mekruh mekkruh. Yani haram değil ama harama yakın olan şeyler.

-Elma da mı? Ama o faydalı. Annem elmanın her zaman yenilebidiğini söylemişti bana?

Zümra ile Safa'nın konuşmaları sürüp giderken gözlerimi Merve'ye çevirdim. Başını masaya yatırmış bizim ikiliyi izliyordu. Biraz uykusu gelmişti galiba çünkü Merve Safa'ya nazaran daha çabuk yoruluyordu okulda. Bu durum bana pek normal gelmese de bir şey demiyordum. Yorgunluktandır o. Abartacak bir durum olduğunu sanmıyorum. Yok yok ben kendi kendime evham yapıyorum şu an. Hiçbir şeyi yok kuzumun. Turp gibi turp!

Yavaş yavaş herkes dondurmasını bitirmişti. Zümra'ya çocukların yanında beklemesini söyleyip kasaya doğru ilerledim. Parayı ödeyip geri masaya döndüm. Çocuklar çantalarını takmaya çalışıyorlardı. Parayı on cebime sıkıştırıp onlara yardım ettim. Ve hep beraber dışarı çıktık. Aralarındaki söyleşi yol boyunca sürmüştü. Benim tepelerin resmen gözleri parlıyordu. İşte insanın için saf olunca sanırım böyle oluyordu. Mutlu olmayı çok iyi bilebiliyordu.

***

Eve gelir gelmez ikisi de anneme bugün okuldan sonra olanları anlatıyordu. Annem ne kadar onlara nefes alarak konuşmalarını söyleseler de onu dinlemiyorlardı. Oldukça heyecanlıydılar. Evet yeni birini gördükleri zaman hep bu şekilde heyecanlanırlardı ama bu seferki biraz farklıydı. Bana mı öyle geldi bilinmez.

Ben şahsen pek arkadaş olma yanlısı bir değilimdir. Bu durumumdan da gayet memnunum. Hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Aynı oranda da insanlara olan nefretim bir gram azalmadı. Hepsi aynıydı. Hatta bence Zümra da öyleydi. O da beni anlamayacaktı. Ben ona derdimi anlatmak istediğim de kendimi dinleniyormuş gibi hissetmeyecektim. Evet, evet aynen böyle olacaktı.

İçimin sıkıldığını hissettim. Son zamanlarda hep böyle oluyordu. Nedenini bir türlü anlamıyordum. Sanki göğsümde bir düğüm vardı hiç çözülmeyecek olan. Ne yapsam olmuyordu. Müzik dinliyordum, mutfağa atıyordum kendimi. Ama olmuyordu işte. Bu aralar hep bir şeylerin eksikliğini hissediyordum ama onun ne olduğunu bir türlü çözemiyordum! Ah çıldıriciyim!

Annemin bana seslenmesiyle daldığım düşüncelerimden çıktım. Çocukların ödevini yardım etmemi istiyordu. Derin bir nefes alarak aklımda binbir deli sorularla beraber çocukların yanına doğru ilerledim.

Bekleyin beni kareli kağıtlar, sizi çarpım tablosuna çevireceğim!

KOR PARÇAM: HUZURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin