Toz pembe hayallerimin arkasındaki karanlığı görmeden
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim.Kimse yoktu.Buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum.Dün gece ki herşeyi kesik kesik hatırlıyordum.Yaşadıklarım gerçek miydi?
Kolumdaki seruma ve bana doğru gelen doktora bakılırsa gerçekti.Bu kareye pekte yabancı değildim.Hayatımın büyük bir kısmının hastanede geçtiğini düşünürsek buna alışıktım.
Annem eğer şuan burada olsaydı moralimi bozmamam konusunda beni uyarırdı.
Baş ucumdaki doktorun donuk bakışları beni rahatsız etmiyor değildi.Davranışlarıyla bana bildiklerimi anlatmaya çalışıyor gibiydi.Sözüne başlamadan atıldım
"Biliyorum!"
Yüzü olduğundan daha asık bir hal almıştı.Ama hala bana birşeyler anlatmak istiyor olabilirdi.Yıllardır olduğu gibi yine sustum.
Sözüne başladı.
"Söyleyeceklerim seni üzebilir.Fakat bunları söylemek zorundayım.Uzun bir süredir hasta olduğunu biliyorsun ve bunu dikkate almayışınla kendine zarar veriyorsun."Kafa salladım.Evet, hastaydım.Yaptığım her hatayla kendi hayatımdan çalıyordum.Tek bir an gülümseyebilmek için bunu yapmak zorundaydım.Uzun süredir tedavi görüyordum.Kendime yalan söylememeliyimki yıllardır hiçbir gelişme göstermemişti.
Geçmişimi sırayla, bir bir unutacaktım.Aslında bakarsanız unutmaktan korktuğum,hafızamda ona bir daha ulaşamamaktan kaçtığım hiçbir şey yoktu.Her gün biraz daha yeniliyordum.Hastalığım her geçen gün beni bitiriyordu.Ve sonunda bana hiç ait olmamış hayatıma veda edeceğimi biliyordum.
Hemşire odaya girdi ve "Hastanın yakınları geldi" diye seslendi.Doktor başıyla onayladı.
Annemle babam odaya girdiğinde bana doğru koşup bir kucak dolusu sarıldılar.Ve annem ilk defa beni yargılamak yerine "Nasılsın bebeğim"diye sordu.
İyi olduğumu ve buradan bir an önce gitmek istediğimi söyledim.Babam "Sen üzerini giyin biz taburcu olman için danışmaya gidiyoruz."
Dışarı çıktıklarında getirdikleri kıyafetleri giydim ve onların yanına gittim.Uzun süre sonra ya mutluyduk yada mutlu aile tablosunu oynuyorduk.Hiçbirine aldırmadım tüm bu düşüncelere rağmen onlara gülümsedim.Arabaya bindiğimizde babam "Kendini nasıl hissediyorsun Asel? Yarın okula gidicek misin yoksa evde istirahat etmek mi istersin?"Yorgundum.Okula gidecek kadar iyi hissetmiyordum.Fakat Ege ve diğerleri olanları duymuş olmalılardı.İyi olduğumu bilmeleri için okula gitmem gerekirdi.
"İyiyim baba.Okula gitmemem için hiçbir sebep yok"
Babam "Tamam prenses nasıl istersen"Eve geldiğimizde birşeyler yiyip dinlenmek için odama geçtim.Yatağıma uzandım.İstem dışı düşünceler içimi kuşatıyordu.
Yorucu bir gün geçirmiştim ve yaşadıklarımla ilgili bilmediğim şeyler vardı.Düşünmelimiydim bilmiyordum.Sadece merak ediyordum.Dün gece ne olmuştu?Ve ben o hastaneye nasıl gitmiştim.Kafamda onlarca soru vardı.Hiçbirini cevaplayamıyordum.Aklımda kalan tek şey o bal gözlü çocuktu.Ona dair başka birşey hatırlamıyordum.Ama onun gerçek olduğuna emindim.Sorularımı cevaplayacak kimse yoktu.İlk karanlığım
___
Alarmımın sesiyle bir sabaha daha uyandım.Dün geceki düşünceler hala aklımı kurcalıyordu.Az zamanım vardı giyinip okula yetişmeliydim.Haftanın ilk gününden bay cellattan azar işitmek istemezdim.Yeni ütülenmiş üniformalarımı giydim.Saçlarımı topuz yapıp aşağı indim.Annemin zoruyla birkaç lokma yedikten sonra babamla yola çıktık yolda babamla biraz konuştuk.Bana nasıl hissettiğimi sordu.
İyiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDALAR ÖLÜLERE YAKIŞIR
Teen FictionAcı, iki yılı üç harfe sığdırdığım o an.Bana bıraktıklarını anlatabildiğim tek kelime.Belki de Mehmet Erdem'in dediği gibi "Şimdi tutmuş diyorlar ki ne istiyorsun hayattan?"Korku dolu acılarım var benim,mutlu hayal kırıklıklarım, düşemeyen göz yaşl...