ARMES;
"Teşekkür ederim"dedim Matthew'a yere iner inmez."Rica ederim gün ışığım."dedi Matthew. Tam başka bir şey daha diyecekti ki Sirena koluma girip ilerlemeye çalıştı.
"Armes şu adamla konuşma"dedi Sirena sinirle."Beni tutmasa yere çakılacaktım. Teşekkürde mi etmeseydim."
"Alex bu adamı sevmediğine göre bir şeyler vardır. Uzak dur."
"Sirena kiminle konuşup kiminle konuşmayacağıma sen karar veremezsin"
"Ben-ben özür dilerim" istemeden onu kırmıştım. Nedense hiçbir şey hissedemiyordum. Sirena kolumdan çıkıp hızlanmıştı. Ormanda ilerledikce ağaçlar sıklaşıyordu. Herkeste derin bir sessizlik vardı. Birkaç dakika yürüdükten sonra Sirena aniden durdu. Ne olduğunu anlayamadan üstümüze ateş topları yağıyordu. Matthew hemen bir kalkan oluşturdu.
"Yardım etmek isteyen varsa hayır demem."dedi Matthew ama diğerleri yardım edemeden kırmızı bir ışık geldi ve bize ateş topları yağdıran on askeri tek atışta yere serdi. Şaşkınlıktan hepimiz donup kalmıştık. Gelen şey çok güçlüydü. Umarım düşman değildir dedim kendi kendime.
"Siz iyi misiniz?"dedi ışığın içinden çıkan Alex."Iyi kurtarıştı kuzen"dedi Matthew ve elini havaya kaldırdı. "Hadi ama kuzen elim havada kaldı"diye ekledi.
Alex bir an öfkeyle Matthew'a baktı ardından da bana döndü.
"Beni buraya kim getirdi?"diye sordu Alex."Sirena getirdi bizi"
"Sirena mı? Peki nerede şimdi?"diye sorduğunda Sirena ve diğerlerinin olmadığını fark ettim.
"Ben bilmiyorum Alex.""Anlaşılan kaçırıldılar. Siz ikiniz birkaç buradan yürüyün sonra mavi renkli ağaçtan sağ dönün orada bir sığınak olacak orada beni bekleyin."
"Sen nereye gidiyorsun?"
"Ağabeylere bu kadar soru sorulmaz Armes ne diyorsam onu yap."dedi Alex. Daha sonrada Matthew'a dönerek "Armes'in kılına zarar gelirse o değersiz kalbini ellerimle ezerim"dedi.
Matthew ile birlikte Alex'in dediği yere gidip Alex'i beklemeye başladık. Sığınak dışarıdan eski bir kulübe gibi gözüksede içerisi lüks bir daire gibi dekore edilmiştim. Ortada bir masa,sağ tarafta bir koltuk takımı, sol tarafta da büyük bir kitaplık vardı.
Koltuklardan birine kendimi attım gözlerimi kapattım. Sirena ve diğerleri kaçırılmıştı ama ben hiçbir şey hissedemiyordum. Hafızamı etkileyen şey ne ise hislerimide yok ediyordu.
"Armes iyi misin?""Evet Matthew iyiyim."
"Bana Matt diyebilirsin."
"Peki Matt"
"Madem burada ne kadar bekleyeceğimiz belli değil biraz sohbet mi etsek?"
"Olur. Haydi bana aramızdaki akrabalık bağını anlat"
"Babam senin amcan oluyor. Ben yeni doğduğumda bir savaşta öldüğü için ailen beni büyüttü."
"Bayağı açıklayıcı oldu sağol"
"Detayları boşver önemli olan şimdi. Burada tek kaldık madem biraz eğlenelim"
"Eğlenelim derken?"
"Yanlış anlama kitaplardan bahsediyordum."dedi Matthew telaşla. Bu adamda beni iten bir şeyler vardı.
"O insanlar ya da her ne iseler onlar belkide acı çekiyorlar ve sen burada eğlenelim diyorsun."
"Ben de bunu söylemeni bekliyordum. Burada birkaç dakika uzaklıkta saraya giden tüneller var. Direk zindanlardan geçiyor."
"Aklında ne var?"
"Haydi gidip biraz eğlenelim."
"Sanırım bu düşünceyi sevdim"dedim ve Matthew'un peşinden ilerledim. Tünellere giden yolda ağaçlar giderek garipleşiyordu. Gerce sadece ağaçlar değil ben de garipleşiyordum. Tünellere geldiğimizde sonunda bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Endişeli hissediyordum. Tamam Matt'in güçleri vardı ama ben neyime güvenip gidiyordum bilmiyordum. Derin bir nefes aldım ve Matt'in oluşturduğu ateş topunu takip ettim.
"Bu kadar endişelenme değerlim""O kadar belli oluyor mu?"
"Yağmurlu bir günde güneşlenen birisi ne kadar göze çarparsa"
"Sen rahatsın tabi. Benim yeteneklerim yok, silahım yok"
"En az benim kadar güçlü olduğunu bilmelisin"
"Aynı kişiden bahsettiğimize emin misin?" Diye sordum ama cevap alamadım. Matt ani bir hareketle dönüp beni duvara dayadı. Biraz fazla yakın duruyorduk.
"Korktuğun şey ne?"diye sordu."Korktuğum bir şey yok."
"Yalan söylüyorsun. Hem neden uzak duruyorsun benden? Yoksa korktuğun şey bana aşık olmak mı?"
"Saçmalama. Ben Amy'yi seviyorum."
"Bunun senin gerçek düşüncelerin olup olmadığını nereden bilebilirim?" Diye sordu her kelimesinde yakınlaşarak. Nedense içimde öfke birikiyordu. Kendimi tutamadan onj karşı duvara fırlattım ve "korktuğum şey bilmediğim bu dünyaya dalmak. Korktuğum şey sahip olduğum yetneklerin esiri olup sevdiklerime zarar vermek"diye bağırdım.
Matthew gülerek düştüğü yerden kalkarken "ellerine bak değerlim"dedi. Ellerimde sonsuzluk işaretleri belirmişti ve işaretlerin içinde ateş akışı vardı."Bu ne böyle?"
"Onlar senin işaretlerin değerlim. Korktuğun şeyleri itiraf edince onları serbest bırakmış oldun. Elinde bayağı ağırmış. Sanırım omurgamda birkaç kemik kırıldı"
"Özür dilerim Matt. Kendime hakim olamadım"
"Önemli değil ama basit bir özürle olmaz. Bu iş bittiğinde bana bir içki ısmarlarsın ödeşiriz"dedi ilerlemeye devam ederken. Elimdeki işaretler çıktığından beri kendimi çok güçlü hissediyordum. Sanki her şeyi yapabilecekmişim gibi gelsede hâlâ endişeliydim. Tünellerin sonuna geldiğimizde Matt bana bakıp gülümsedi ve ardından zindana daldı. Dönüşmemişti ama zindandaki beş askeride rahatça yenebilmişti. Matthew'u zaferiyle başbaşa bırakıp hemen zindanlara bakmaya başladım. Birkaç boş zindandan sonra Sirena'yı bulmuştum. Ilk defa Sirena için endişeleniyordum. Nasıl olduğunu anlamasamda elimden bir ateş topu fırlatmış zindanım kapısını kırabilmiştim.
"Armes. Senin için çok endişelendim"dedi Sirena ve sıkıca sarıldı bana."Sen iyi misin?"
"Iyiyim. Merak etme"
"Diğerleri nerede?"
"Bilmiyorum. Hepsini alıp götürdüler. Burada sadece ben varım."dedi Sirena sesi titreyerek. O sırada arkamızdan Erica ve Alec'in sesleri duyuldu.
"Arkaşlarınız kendi krallıklarında taştan heykeller olarak duruyorlar"dedi Alec hafif bir tebessümle."Erica, Alec bunu neden yapıyorsunuz? Erica beni hatırlamiyor musun?" Diye sordum sesimde ki tedirginliği saklamaya çalışarak.
"Seni hatırlıyorun baba. Hepinizin kim olduğunu biliyoruz. Halkınız yaşananları hakketti. Siz de öyle."dedi Erica. Ağzımızı açmamıza izin vermeden Sirena ve beni havaya kaldırdılar. O an kenarda saklanan ve saldırmaya hazırlanan Matthew'a kaçmasını işaret ettim.
"Fırtına ikizler olarak yemin ederiz yaptığımız her şey sizi sizden korumak için"dedi ikisi aynı anda ve bizi zindanı koyup hüzülü bir şekilde baktıktan sonra çekip gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KRAL 2:FIRTINA İKİZLER
Science Fictionkim ölmemeliydi asla? Bir şehrin kralı değil mi? Bir koruyucu değil mi? Armes ölmüştü ve aradan üç yıl geçtikten anka şehri ile diğer krallıklar ironik olarak birleşmiş ve daha modern bir yer haline gelmişti. Peki Armes gerçekten ölmüş müydü? Kimse...