Bölüm 3

252 17 13
                                    

Bende seni seviyorum Sherlock.
Bende seni seviyorum Sherlock.
Bende seni seviyorum Sherlock.
Kırmızı alarm durdu.Beynimin içi yıkandı,temizlendi.Ve sonra lanet olası alarm yine çalıştı.Ne yapmam gerekiyordu?Tecrübeli değildim,hemde hiç değildim.Sevgisini göstermeyen duygusuz matematik makinası yine ne yapacağını bilmiyordu.İçimde olan başımı kaldırıp yeniden dizlerimin üstüne koydum.John Watson'a baktım.Gözleri bir orman gibiydi.İçine bakınca içlerinde kayboluyordum.Fakat tatlı bir kaybolmaydı bu,bilerek,isteyerek kaybolmaktı.O da bana baktı.Aynı benim gibi.Sevgiyle.Başımı yine içime gömdüm.Salak duygular beynimi allak bullak etmişti.Ayak sesi duydum.Ve daha sonra onların daha da yaklaştıklarını duydum.Bir el omzuma koyuldu.Diğer el sağ elimi kavradı.Başımı kaldırdım.Gözlerim yaşarmış mıydı?Hissetiğim bu can acıtan,yakan acı gözyaşları mıydı?Tanrı aşkına,niye ağlıyordum?John beni ayağa kaldırdı.Ayağa kalktığımda sabahlığımın önü tamamen açıldı.Lanet olsun.Ellerim sabahlığımın iplerine kaydı.Fakat eller beni durdu.Soğuk eller.

"Bence kapatmamalısın."dedi Watson.

"Seni yeniden uğraştırmak istemem."dedi.

Hissetiğim soğuk eller başka bir yere kaydı.Gri eşofmanın lastiğini tuttu eller.Kendine doğru çekti lastiği,sonra nazikçe geri bıraktı.Duraksadı,sonra ellerini yüzüme doğru ilerletti.Sevgi dolu bir bakış attı yüzüme.Yine gözlerinde kayboldum.Kaybolduğumda tek hissetiğim tenime değen soğuk ellerdi.Gözlerinde kaybolmuştum ve doğru yolu bulamıyordum.

Çıkamıyordum gözlerinden,onun ruhundan ayıramıyordum kendimi.Birkaç adım hissetim -nereye gidiyoruz?yatak odası mı?- ve sonrasında kapının kilitlenişini duydum.Sonrasında başka bir şey duymadım.Gözlerinde kayboldum.

Uyandığımda geceydi.Boynuma kadar çektiğim çarşafı John ile pisletmiştim.Kendimden iğrenerek çarşafı üstümden kaldırıp yataktan kalktım.John yanımda uyuyordu.Çarşafı onun tarafına ittim.Kapının gıcırdayan kilidini açıp mutfağa ilerledim.Gözlerimi ovuşturuyordum bir yandan da.Gidip kendime bir bardak su doldurmaya karar verdim ve üst raflardan bir desensiz su bardağı aldım.Sürahiden su doldurmaya başladım.Fakat ellerim fazla titriyordu,biraz tezgaha taşırdım ve onu temizlemek için peçeteye uzandım.Ancak titreyen ellerim her şeyi zorlaştırıyordu.Yanlışlıkla kolumla sürahiyi yere düşürdüm ve kendime küfür ettim.Bir kapı açılma sesi duydum -muhtemelen John'u kaldırmıştım- fakat kapı sesi yatak odamdan değil,salondan gelmişti.Küçük topuk seslerini de duyduğumda onun kim olduğunu anladım.Arkamı döndüğümde Bayan Hudson ellerinden birini ağzına,diğerini gözlerine siper etmişti.

"Tanrı aşkına Sherlock!Üstüne bir şey giymedin mi?"

Sonra üstüme baktım.Lanet olsun,üstüme bir şey giymeden gecenin bir vakti çıplak olarak,üstüm kötü kokarak cam sürahiyi devirmiştim ve ev sahibem karşımda dikilmiş üstüme bir şeyler giymemi söylüyordu.Sandalyenin üzerinde duran mavi sabahlığımı üstüme geçirip ipini bağladım.Aklıma John geldi ve bir sırıtış belirdi yüzümde.

Bence kapatmamalısın,

Seni yeniden uğraştırmak istemem.

Bayan Hudson gözlerini açtı.İç geçirdi ve cam parçalarını temizlememe yardım etti.Sonrasında teşekkür ettim ve onu odadan çıkardım.Kapıdayken Bayan Hudson:

"Tebrik ederim Sherlock.John ile beraber misiniz?"dedi."Sherlock" kelimesi "Shylock" gibi çıkmıştı.Bende bu konuyu daha sonra konuşmamız gerektiğini,uykum olduğunu ve yatak odama gitmek istediğimi söyledim.Bayan Hudson peki tamam diyerek uzaklaştı fakat üst komşuyla dedikodu yapmak için ben odaları kilitlemediğim sürece odalara girip benden bir şeyler koparmaya çalışacaktı.Normal Bayan Hudson.Yatağıma döndüm ve hayatımda uyuduğum ilk huzurlu uykunun tadını çıkardım.

Sabah kalktığımda John yanımda değildi.Muhtemelen mutfaktaydı,bir kaç tıkırtı geliyordu kulağıma.Sırtımı dikleştirdim ve yatağın başına sırtımı yasladım.Yanımda duran telefonumu aldım elime.Belki Lestrade mesaj atmıştı,yeni,mükemmel bir cinayet vardı belki de.Fakat telefonumu açtığımda karşıma pek bir şey çıkmamıştı.Sadece atkımın renginde olan sade duvar kağıdı vardı.Telefon elimdeyken çalmaya başladı.Arayan Mycroft'tu.Lanet olası piç.Telefonu açtım.

"Günaydın kardeşim."

"Ne var Mycroft?"dedim boğuk çıkan sesimle.

"Seni tebrik etmek için aradım sadece.Hani sen ve John var y-"

"Nereden biliyorsun?"

"Pardon?"

"Sana nereden bildiğini sordum Mycroft.Aptal taklidi yapma."

"Eh yani,güvenlik kameralarını çok severim bilirsin.Salonda da var ya bir tane?"

"Seni aşağılık piç."

"Teşekkürler Sherlock."

"Senden bunun intikamını alacağım Mycroft."

"Bekliyor olacağım kardeşim.Güzel bir gün geçirmen dileğiyle,görüşürüz."

Merhaba.Ben yazarınız.Aslında bu bölümü yarın veya ondan sonraki gün yayınlayacaktım,fakat siz isteyince bugün yazıp bitirmeye karar verdim.Bu hafta her gün sınavım var,fakat merak etmeyin.Sizin için bölümleri yayınlayacağım.Ve ayrıca size iki sorum var.Cevaplarsanız sevinirim.

1-Hikaye Sherlock Holmes'ün ağzından anlatılıyor.Bazı bölümlerde John Watson'un ağzından da anlatılsın mı?

2-Bölümleri iki günde bir mi yayınlayayım yoksa üç günde bir mi?

Lütfen soruları cevaplarken numaraları cevaplarınızın başlarına yazın.

Sevgiler,saygılar,hoşçakalın.

Keman TelleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin