0.9

4.7K 746 88
                                    

"ne diyorsun, taehyung?" diye seslendi, yoongi.

soğuktan kaskatı kesilen sinirleri bile titremeye başlamıştı. ölüm kelimesine olan zaafı onu baştan aşağı belalı bir çukura çekerken rahatlamak için oturmayı akıl etti ve banka ilerledi.

o sırada taehyung'un ipeksi sesini duydu.

"yoongi," dedi genç adam, iğnelerden dolayı morluk dolu bedenini incelerken. "çok zamanım kalmadı."

yoongi, altıncı hissine ilk kez güvenirken banka oturmaktan vazgeçti ve nehrin tam karşısındaki mor renkli apartmana döndü. güneş neredeyse tamamen doğmuş ve sabah olmaya ramak kalmıştı.

ikinci katın penceresi ardına kadar açıktı.

camdan sallanan buğday tenli bir surat, kulağında bir telefon tutuyordu.

"ta-taehyung..." diye kekeledi, yoongi. o anlık şok ile ne yapacağını bilemedi ve etrafına bakındı.

güneş doğuyordu.

sabah oluyordu.

kalbini maratona sokan bir adam, zebanilere teslim olması için sınanıyordu.

"yanına geliyorum," dedi telaşla ve apartmanın demir kapısına bir tekme atıp küf kokan nemli girişten merdivenlere atladı.

taehyung'un gülümsemesi anıları gibi yavaş yavaş silinirken sabahın doğuşunu görebildiği için tanrıya minnettardı. çünkü geceleri hiç sevmez, karanlıktan hep korkardı.

bundan dolayı saat beş kuralı vardı. birileriyle konuşarak hastalığını unutmak ve alacakaranlığı yenmek gibi hobilere sahipti. sokak kapısı üç kez art arda tıklandı.

yoongi gelmişti.

taehyung öksürdü ve elini ağzıyla kapadığında alıştığı manzaraya baktı.

derisi kan ile kaplanmıştı.

just 10 minutes :: taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin