0.8

4.6K 749 53
                                    

"yoongi," diye fısıldadı, eksi beş derecede kafasını camdan çıkaran taehyung. "eve gitme."

ıslak ayakkabılar kendi etrafında döndü ve bu sefer, yanlışlıkla bir su birikintisine girdi. hala bank ile evi arasındaki asfalt yolda dikiliyor ve yükselmekte olan güneşin ışığıyla ısısını birbirine katarak kızarmış burnuna nefesler veriyordu.

"neden?" diye sordu, uyuşmuş bir sesle. uykusu fena halde gelmişti. uyuması gerekiyordu.

"çünkü hazır açık havadayken bir soru sormalıyım."

yoongi, merakla kaşlarını kaldırdı.

taehyung ise kendi cümleleri sayesinde bir deli gibi caddenin ortasında dikilen adamı izliyordu. asıl doğmakta olan güneş, yoongi olmalıydı.

"başının üzerinde bir çatı laneti yoksa soruyorum," diye başladı taehyung.

biraz daha bağırsa yoongi sesini duyabilecekti.

"yok," dedi yoongi onu kafasıyla onaylarken. bunu taehyung'un görmeyeceğini düşünüyordu ama işler farklı bir yönde gelişmişti.

"nasıl ölmek istersin, yoongi?"

"nereden çıktı?" diyerek kaşlarını çattı; hiçbir şeyden memnun olmayan bir aile babası gibiydi bu gece. asla tatmin olmadığı düşünceleri ile topukları üzerinde gidip geliyordu.

"beni yanlış anlama," dedi taehyung, artık yüzünde konuştuğu adamı görmesiyle gelen bir gülümseme vardı.

"sadece bilmek istedim."

"uyuyarak." dedi yoongi, omuz silktiğinde. diğer elini  fazla soğuktan alnına yapışmış saçlarını düzeltmek için cebinden çıkardı.

"uykuyu severim."

"kolay yol." dedi taehyung, elinde olmadan kıkırdarken.

"ölüm yeterince acı veriyor," dedi yoongi, illa bir son olmasını iddia eden bir çocuğa abi nasihatı veriyor gibi hissediyordu. "neden zorlaştırmak istiyorsun?"

"bir şey istediğim yok," dedi taehyung sesi git gide kısılırken. sekiz dakikanın bitiyor olduğunu gördü ve cümlesini tamamladı.

"ben zaten ölüyorum."

just 10 minutes :: taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin