Kırıktı kalpler ...
Yok oldu bütün düşler..
Alınan bütün hediyelerin süslü ambalajları içinde boş ve anlamsız hediyelerle birikmesi gibi süslü görünen insanların tıpkı bu hediyeler gibi içi boş ve anlamsızdı. Karanlıktı her şey.
Sonu belli olmayan bir yolda ilerlerken gölgelerin adımlarına eşlik ediyordu.
Rüzgârın tenini okşamasıyla kendini adeta mutluğun zirvesinde hissederken çakan şimşeklerin öfkesi bir anda endişeye düşürüyordu onu.
Sığınacak bir yer ararken gözler tanımadığı bir kadının okyanus mavisi gözlerinde kayboluyordu.
Aynı şemsiye altında adeta bir bütün olurken bir toz bulutu halinde birkaç saniye içerisinde yok olup gitti her şey.
Anlık yaşanan bu durumun etkisi vücudunda istemsiz bir titremeye sebep olurken gözlerinden akan yaşlara yağmur damlaları da eşlik ediyordu.
Kaslı vücuduna yapışan mavi dar gömleği bütün gözlerin üzerinde olmasına sebep olurken onun için oldukça rahatsız edici bir durum yaratıyordu.
Dağınık kumral saçlarının yüzüne hafiften dokunuşu ve rüzgârın tenini okşaması onda farklı bir his yaratmıştı.
Bir an ceplerini yoklayarak telefonunu aradı ama bulamadı.
Sokak lambası yanıp sönerken köşedeki kitapçıdan çıkan küçük kızın koşarak annesine gittiğini farkettim. Yağmurun ve rüzgarın etkisiyle ellerim buz kesmişti.
Bir yandan ellerimi ovuştururken bir yandan küçük kızı inceliyordum.
Dalgalı uzun sarı saçları, açık pembe elbisesi, ayakkabısı ve beyaz dantelli çoraplarıyla oldukça şirin görünüyordu.
Beni gördüğünde koşar adımlarla yanıma gelirken gözlerimi ondan ayırmadım. Ona bir araba çarpacak korkusuyla tedirginlik içinde beklerken onun oldukça rahat olduğunu farkettim.
Yanıma geldiğinde elindeki kitabı bana uzattı ve gülümseyerek kitabı elime tutuşturup annesinin yanına gitti. Arkasından seslendim ama hızla geçen arabaların arasında bir an da kayboldu.
Havayı sis halinde kaplayan siyah dumanlar göz gözü göremeyecek kadar yoğundu. Başıma aldığım bir darbeyle yere yığıldım.
Ahhh !! "
Gözlerimi açtığımda bir odadaydım ve yanı başımda küçük bir kız duruyordu.
Bulunduğum oda eski dönemlere ait örtülerle, kilimlerle kaplıydı. Tek bir pencere vardı ve üzeri iki sunta ile kapatılmıştı. Hemen yanı başımda bir şömine vardı. Önünde bir demir parçasının üzerine asılmış gömleğim duruyordu.
Gömleğimi kim çıkardı. Bu küçük kız mı?
Odayı incelemeyi bırakıp küçük kıza bakarak;
"Neredeyim ben?" dedim üzerimdeki battaniyeyi göğüs hizama çekerken.
"Evimizdesin" dedi küçük kız. Bu durumdan hoşnutmuş gibi bana ilgiyle bakıyordu.
Gülümseyerek: "Nasıl geldim ben buraya?" Diye sorduğumda küçük kız tam cevabı söyleyecek iken kapı açıldı ve içeri genç bir kadın girdi. Elinde orta boy bir tencereyle ocağa doğru yürürken;
"Baygın bir şekilde bulduk seni. "dedi. Sesi çok sertti. Bakışlarımın üzerinde olduğunu hissedercesine ani tepkilerinin ses tonuna yansıdığı gözümden kaçmamasına rağmen bu konuda rahatsızlık duyan sadece kendim olmadığını farkettim.
Tüm bu olanlara anlam veremiyorum. "Neden buradayım ?","Ne zamandan beri baygınım?" Aklımda bir sürü soru var ama cevapları bu evde ve bu insanlarda bulabilecek miyim bilmiyorum.
"Başıma bir darbe aldım sanırım. Neyse, yardımınız için teşekkür ederim. Gitmeliyim."dedim yavaşça doğrularak.
Genç kadın sert bir sesle "Arya sen içeri odana git" dedi ve Arya içeri gittikten sonra genç kadın yanıma gelip oturdu. Simsiyah gözleri, uzun siyah saçları vardı. Bir Azrail'den farksız denilecek kadar sert ve korkutucu görünüyordu.
Yüzünü yüzüme yaklaştırarak;
"Gidemezsin!" dedi.
Bir an duraksayıp ; "Buna siz mi karar veriyorsunuz?" dedim kendimden emin bir şekilde.
Daha da yakınlaşarak elindeki bıçağı ani bir hareketle boğazıma dayadı ve "Gitmek istiyorsan beni öldür" dedi. Sesinden ciddi olduğu anlaşılıyordu.
Neden böyle bir istekte bulunuyordu ve bunu bana neden yapıyordu anlam veremiyordum.
Şaşkın şaşkın kadına bakarken hafif bir çiziğin boğazım da yarattığı acıyı hissetmemle kadını sertçe itmem bir oldu.
Genç kadın yere düştü ve hızla yerden kalkıp hemen sağdaki dolabın çekmecelerinden birini açıp içinden bir silah aldı ve bana doğrulttu. İkimizde oldukça gergin bir ortamın odak noktasında yer alıyorduk.
Kadının üstüne atlayıp silahı elinden almaya çalışırken bir ses duyuldu. Oldukça büyük şiddetli bir sesti bu.
İkimizde bir an duraksayıp birbirimize baktık ve silahı bırakıp sesin geldiği yöne doğru koştuk.
Evin ikinci katında merdivenlerin hemen sağdaki odada bulunan büyük aynalı dolap küçük kızın üzerine devrilmişti ve küçük kız kanlar içinde hareketsiz öylece yerde yatıyordu.
Dolabı üzerinden kaldırıp küçük kızı kucağıma aldım ve kapıya doğru yöneldim.
Arkamı döndüğümde genç kadın silahını bana doğrultmuştu.
"Napıyorsun sen?!, kızının ölmesini mi istiyorsun. Çekil şuradan. "dedim kaşlarımı çatarak.
Kadın bir eliyle silahı bana doğrultup diğer eliyle gözyaşlarını silerken;
"Bütün bunların sebebi sensin. Senin yüzünden oldu "dedi. Bu cümlenin doğru ya da yanlış olma payını düşünecek kadar zamanım olmadığının farkındaydım.
"Bak seninle tartışacak zamanım yok. Onu hastaneye götürmemiz lazım. Ölmesini mi istiyorsun? "dedim öfkeyle.
Elinden yavaşça düşen silah bir anda patladı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN (Biçare)
Misteri / ThrillerHem aşkın hem de gerilimin bir arada olduğu hayal ve gerçeğin birbiriyle uyumu üzerine yaşanılan olayların Vurgun hali :)