Altmış Üç / Soixante Trois

682 70 3
                                    

Marinette
Duusu'yu doğruladım. O sırada bir ses duyuldu.
-Bu da neydi?
Ses balkondan gelmişti. Balkon kapısını yavaşça araladım. Kara Kedi orada yatıyordu.
-Kara Kedi!
Yanına gittim. Saçlarını okşadım.
-Sen iyi misin?
Gözlerindeki neon yeşili parlaklık sönmüştü. Yüzü çizik içindeydi.
-Ban hâlâ küs müsün? Kedi, bir cevap ver!
-Mari...nette...
-Kara Kedi?
-Leydim... Durum bildiğin gibi değil...
Onu kaldırmaya çalıştım. Belindeki daha önce görmediğim yarasından kanlar fışkırdı. Korkup geriledim, titriyordum.
-Tamam, sakin ol. Ben hemen ambulansı arayacağım.
Birden koluma yapıştı ve beni kendine çekti. Kucağına düştüm. Yüzlerimizin arasında birkaç santimlik bir mesafe vardı.
-Ambulans olmaz!
-Neden? Kara Kedi, gözümün önünde öleceksin! Buna izin veremem.
Kara Kedi hâlâ kıvranıyordu.
-Senin için bir şey yapabilir miyim?
-Evet. Yaramın dikişe ihtiyacı var. Bunu ancak sen yapabilirsin.
-Kara Kedi, ben kumaşa dikiş atarım hep. Hiç insan derisine dikiş atmadım.
-Ben sana güveniyorum leydim. Bunu başaracaksın.
-Ya canın yanarsa?
-Olsun.
-Ölmene sebep olursam?
-Olumsuz şeyler düşünme leydim.
-Tamam, gel seni banyoya götürelim.
Onu küvetin kenarına oturttum.
-Burada bekle. Şimdi geleceğim.
Kulüp çantamdan makası, iğneyi ve ipliği aldım. Makasla iğneyi suyun altında yıkadım. O sırada Kara Kedi boynundaki çanı aşağıya çekti ve önü açıldı. Giysisinin sol kolunun içinden kolunu çıkardı. Eldivenini aldı ve ağzında tuttu. Gülümsedim.
-Bu hiç kolay olmayacak.
Yarası göründüğünden derindi. İplikli iğneyi derisine geçirdim. Çığlık atmaya çalıştı, titredi.
-İsteyerek canını yakmadım. Özür dilerim.
Yarasına üç dikiş attım. Elimden bu kadarı gelmişti. Ve Kara Kedi'nin canını daha fazla yakmak istemiyordum.
Dikişte arta kalan ipliği kesmek için makası alacaktım. Elimi yumuşak bir şey kapladı. O tarafa baktım. Kara Kedi elimi tutuyordu. Baş parmağıyla elimi okşadı. Ona gülümsedim. Öteki elimle makası alıp ipliği kestim ve yarayı temizledim.
-Oldu bu iş.
-Yapacağını biliyordum.
Ayağa kalktı.
-Dur, yavaş!
Giyinmesine yardım ettim. Balkona doğru ilerledi.
-Her şey için teşekkürler, dedi.
Onunla fazla muhatap olmak istemiyordum. Sonuçta beni reddeden oydu. Sessiz kaldım, cevap vermedim.
-Marinette?
-Eski sevgiline güvendiğin için teşekkür ederim.
-Dur, Marinette! Sen-
Kapıyı kapatıp kilitlemiştim bile.

-Yarın Akşam-
-Yani seni hâlâ arkadaşı olarak görüyor. Kalpsiz kedi!
-Evet. Kimliğini bulmadıkça da beni sevmeyecek.
Alya ile konuşuyorduk.
-Haa, kimlik demişken... Telefonumu değiştirdim de. Sana bir şey göstereceğim.
Telefonunu çıkardı. İçinde Adrien'ın fotoğrafları vardı.
-Heey! Adrien'ın fotoğraflarının sende ne işi var?
-Hiiç...sadece...bir maske ve kostümle...
Bana montajlı bir fotoğraf gösterdi. Adrien'ı Kara Kedi gibi giydirmişti.
-Sence biraz Kara Kedi'ye benzemiyor mu?
-Alya, sen kafayı mı yedin!? Kara Kedi, Adrien'dan bin kat daha sağlam!
-Peki, tamam, sadece bir öneriydi. Ama demedi deme.
-Peki.

Gülünç Değil Mucizevi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin