Yetmiş Dokuz / Soixante-dix-neuf

670 64 5
                                    

Adrien
-Yarın sabah-
Tasarım kulübüne geldiğimde Nathaniël'ı gördüm. Hemen yakasına yapıştım. Oradaki öğrenciler zorlukla bizi ayırdılar. Ben onların kollarından kurtulmaya çalışıyordum.
-Marinette'in peşini bırak domates kafa! Yoksa sana yapacaklarımı bilirim ben! O beni seviyor!
Ortalık sakinleşti. Hepimiz derse girdik.

-Teneffüste-
Nathaniël, Marinette'in yanına gelip kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra ikisi beraber bahçeye indiler. Ben de onları takip ettim.
-Evet. Neden çağırdın beni, diye sordu Leydim. Biraz sıkkın çıkmıştı sesi.
-Marinette, ben seni seviyorum. Sen de beni seviyorsun, biliyorum. Ama Adrien birbirimizi sevmemize izin vermiyor.
-Sen çoktan senaryoyu yazmışsın bile, dedi Leydim.
-Anlamadım?
-Birincisi, ben seni sevmiyorum. Başkasını seviyorum. İkincisi de... Nasıl Adrien'a böyle bir suç atabilirsin? Adrien, benim sevdiğim kişiye karşı çok saygılı. Beni seviyor ama mutlu olmam için sesini çıkarmıyor. Kusura bakma Nathaniël. Seni reddediyorum.
Tam gidecekken Nathaniël, Marinette'i bileğinden yakaladı.
-Böyle beni reddedip gidemezsin!
-Ne yapıyorsun ya!? Bırak beni!
Marinette çığlık atmak istedi ama Nathaniël eliyle ağzını kapadı ve çakıyı boğazına dayadı.
-Ya benim olursun, ya da seni öldürürüm.
Bu sahneye dayanamadım. Hemen oraya atılıp Nathaniël'ın sol yanağına okkalı bir yumruk indirdim.
-Kıza zorla kendini sevdiremezsin pis sapık!
Nathaniël'ın dudağı patlamıştı, burnundan da kan geliyordu. Elinin tersiyle akan kanı sildi. Bana doğru yumruk atacakken yumruğunu tuttum ve dizimle karnına vurdum. Elindeki çakı yere düştü. Kendisi de.
Marinette'in yanına geldim.
-Sen iyi misin?
-E-evet...
Ağlıyordu. Bana yavaşça sarıldı.
-Teşekkür ederim...
-Bir şey değil. Arkadaşlar ne içindir?
Nathaniël'a döndü.
-O iyi mi?
-Evet. Bayıldı o kadar. Uyanınca hatasını da anlar...umarım. Gel sınıfa gidelim.
El ele tutuşup sınıfa girdik. Ders başladı.

~~~

Öğretmen bir şeyler anlatırken birden yer sarsıldı.
-Bu da ne!? Deprem mi oluyor!?
Bütün sınıf kaçıştı. Marinette de dışarıya çıkmıştı. Ben de peşinden geldim. Dışarıda tanıdık biri vardı.
Şeytaniçizer.
Marinette'e seslendi.
-Marinette! Seni seviyorum dedim, dinlemedin. Beni sev dedim, sevmedin. Boğazına çakı bile dayadım, seni tehdit ettim. Ama senin umurunda bile değildi. Sen bu hayatta en değer verdiğim şeyi aldın elimden!
-En değer verdiğin şey mi? Peki nedir o Nath- yani Şeytaniçizer?
-En değer verdiğim şey sendin! Sen bu hayatta en değer verdiğim şeyi, kendini aldın benden! Şimdi ben de bu hayatta en değer verdiğin kişiyi yaşamdan sileceğim!
-En değer verdiğim ki- Kim ki?
-Oyun oynama benimle Marinette! Elbette ikimiz de biliyoruz bu dünyada en çok kimi sevdiğini! Herkes biliyor! Ciğerini biliyorum ben senin Marinette, ciğerini! Senin hakkında her şeyi biliyorum!
-Yo-yoksa...onu...
Anlamıştı sanırım. Ama Marinette'in en sevdiği kişi kimdi ki?
-Evet Marinette. Onu aldım. Senin yüzünden annen ve babandan bile daha çok sevdiğin Kara Kedi ölecek!
Donakaldım. Marinette'in en sevdiği kişi bendim!
Şeytaniçizer'in yanına yaralı biri geldi. Bu Kara Kedi'ydi! Ama bu imkânsız! Ben Kara Kedi'yim! Şeytaniçizer onu çizmiş olmalıydı.
Marinette, kopya Kara Kedi'nin yaralı hâlini görünce ağlamaya başladı.
-HAYIR! ONA ZARAR VERME! BENİ ÖLDÜR ONUN YERİNE! LÜTFEN, ONU SERBEST BIRAK! Sana yalvarıyorum. Onu öldürme! İstersen...sevgilin bile olabilirim ama...ne olur onu öldürme!
Gerçek Kara Kedi arkasındaydı. Ne diye bu kadar çok yalvarıyordu ki? Galiba kopya Kara Kedi'yi gerçek sanmıştı.
Şeytaniçizer düşündü.
-Bir düşüneyim...sevgilim olacaksın demek.
-Evet, sevgilin olacağım. Şimdi onu serbest bırak!
-Pekâlâ, artık sevgilimsin.
Birden kopya Kara Kedi'yi bıçakladı. Kopya Kara Kedi yere yıkıldı.
-Öldü. İşte bu kadar kolay. Eski aşkın da onunla birlikte mezara gidecek. Artık benimsin. Marinette...beni duyuyor musun?
Marinette hareket etmiyordu. Nihayet sola doğru yavaşça döndü. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, kalp atışları buradan duyuluyordu.
-Nasıl yani?.. O...öldü mü?
-Evet. Ne kadar kolay, değil mi?
Kalbim sıkışıyordu, sanırım onunki de. Acı acı gülümsedi.
-O zaman artık benim için yaşamanın anlamı yok.
Yavaşça gözleri kapandı, titreyen dizleri hareket etmeyi kesti. Yavaşça yere yıkıldı.
-Marinette? Marinette!
Yanına koştum. Fenalaşmıştı. Şeytaniçizer de yanına gelecek oldu ama izin vermedim.
-Uzak dur bizden! Sakın ona dokunayım deme!
Şeytaniçizer, bu ani çıkışımdan korkup birkaç adım geriledi. Marinette'in yüzünü okşadım.
-Marinette... İyi misin?..
Safir mavisi gözleri yavaşça açıldı.
-Adrien... O...öldü...

Gülünç Değil Mucizevi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin