Hayaller

74 22 2
                                    

Ayşe, hayatını okul dışında hep evde geçirir, bazen yatağına uzanır gözlerini kapar ve hayaller kurardı. Bu hayaller, genelde izlediği film, çizgi film ve diziler ile ilgili olurdu. Okuldan eve, evden okula geçen hayatını, kurduğu hayaller ile renklenirdi. Artık okumayı da öğrenmişti. Hayalleri okuduğu kitaplardan da esinlenmeye başladı. 

Bir gün yine sıkıcı okul bitmiş ve eve gelmişti. Okuduğu bir kitap kahramanı gibi, kocaman ağaçların, rengarenk çiçek ve mantarların olduğu yemyeşil bir ormanda, beyaz bir tavşanın peşine düştü. Tavşan, deliğine girince, o da arkasından küçük deliğe girdi. Girer girmez karanlık ve dar koridordan hızla aşağı düşmeye başladı. Karanlık koridor, yavaş yavaş renklenmeye başladı. Kırmızı, mavi, yeşil, mor ve sarı renklerin dönerek birbirlerini kovaladığı spiral bir yolda ilerliyordu. Uzunca bir süre boyunca hızlanarak düştü ve bir müddet sonra hızı giderek azalmaya başladı. Yavaşladı, yavaşladı ve durdu. Bir sarkaç gibi bu sefer diğer yöne doğru yavaş yavaş hızlanmaya başladı. Giderek hızlanıyordu. Girdiği delikten geriye, aynı yere çıkmayı bekledi. Ama bambaşka bir dünyaya açılmıştı delik. Gökyüzü turuncu ve mor desenlerden oluşmuş, güneş yeşil, kırmızı ve mavi çimlerin altındaki toprak ise bembeyazdı. Cisimlerin keskin sınırları yoktu. Her şey bir sis gibi, ya da ebru sanatında olduğu gibi suyun içinde dağılan mürekkep gibiydi. Başka bir şekilde anlatmak gerekirse, normal dünya kalın bir tahtaya çizilmiş bir resim gibi sabit düşünülürse, Ayşe'nin gittiği yeni dünya, sanki bir çarşafa çizilmiş de çarşaf rüzgarda hafifçe dalgalanıyor gibiydi. Nesneler iç içe geçiyor, eğilip bükülüyordu. Ayşe, kendini maddi bedeninin sınırlarından kurtulmuş, sürekli genişleyen ve tüm dünyaya dağılan görünmez bir ışık gibi hissetti.

Çok güçlü bir ses duymaya başladı, çok net bir ses. Genelde, kurduğu hayaller sadece kafasının içinde oluşurdu ve tüm diyalogları kendinin oluşturduğunu bilirdi. Ama bu seferki çok farklıydı. Rüya gibiydi ama rüya değildi. Gerçek gibiydi ama gerçek de değildi. Ses şöyle yankılanıyordu:

"Sana bir hediye verildi."

"Sen kimsin" dedi, Ayşe. Ses, "ben senim" dedi.

Sonra renkler yavaş yavaş dağılmaya başladı. Tüm evrene yayılmış gibi hissettiği ruhu geri çekilip, bir noktada toplanmaya başladı ve bedenine geri girdi. Uzun süre nefessiz kalmış gibi derin bir iç çekerek birden doğruldu yatağından. Bu gördüğü nasıl bir rüyaydı? Ne zaman uyumuştu hatırlamıyordu. Her şey o kadar gerçekti ki, o gördüğü yer gerçek, mevcut dünyası da rüyaymış gibi gelmeye başladı.


Ayşe'nin YolculuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin