Taşınma

61 22 2
                                    

Ayşe, şafak sayar gibi okulun kalan günlerini sayıyor ve adeta bir işkence gibi gördüğü okulun tatile girmesini iple çekiyordu. Arkadaşlarından bazılarının, okulun bitiyor olmasına neden üzüldüklerine bir türlü anlam veremiyordu.

Okulun son günü, karne alacakları gün, güneşin daha fazla parladığı, rüzgarın esmeyi unuttuğu bir gündü. Kalabalıktı okul, ilk defa karne alacak öğrencilerin velileri de gelmişti. Tabi ki Ayşe her zamanki gibi abisiyle gitmişti okula. Okulun dış kapısından girdikten sonra abisi kendi yoluna gidip Ayşe'yi kendi başının çaresine bakmak üzere yalnız bırakmıştı. Okulda bir kaos hakimdi. Karnelerin ne zaman verileceği belli değildi. Öğrencilerin yarısı dışarıda, yarısı sınıfın içindeydi. Ayşe de içerideki gruptaydı. Sessizce oturuyordu ve bir an önce kendini özgürlüğe kavuşturacak karne dağıtma merasiminin gelmesini bekliyordu.

Nihayet karneleri dağıtmak üzere öğretmenleri sınıfa girdi. Dışarıdaki diğer öğrenciler de onun peşi sıra sınıfa telaşlı telaşlı koşturarak girdiler. Karnelerinin durumu hakkında endişeliydi çoğu öğrenci. Ya da heyecanlı mı demeli? Ayşe için bir önemi yoktu karnesinin durumunun. Öğretmenin öğrettiği her şeyi öğrendiğini biliyordu. Elbette karnesi iyi olacaktı. Sonunda karne dağıtım merasimi başladı. İsmi söylenen öğrenci öğretmenin yanına gidip karnesini alıyor ve eğer velisi gelmişse sevincini velisiyle paylaşıyordu. Bazı öğrenciler ise karnelerine bakıp ağlamaya başlıyorlardı. Öğretmenleri, ağlayan öğrencileri teselli etmek için fazla uğraşmıyor, belki de öğrencinin bununla yüzleşmesinin daha iyi olacağını düşünüyor belki de o da Ayşe gibi, karne dağıtma merasiminin bir an önce bitmesini ve tatilin başlamasından başka bir şey düşünmüyordu.

Karne dağıtım işi bittikten sonra, öğrenciler bahçeye toplandı. Konuşma yapmayı pek seven müdür, artık ezberlenmiş klasik klişelerden bir demet yapıp konuşma olarak öğrencilere sundu. "Geleceğin ülkesinin mimarları siz öğrenciler olacaksınız!" şeklinde ve bir sürü sembolik kavramsal sözcükle oluşturulmuş klişe sözler... Ayşe'nin de, diğerlerinin de pek umrunda değildi açıkçası. Müdür, kurduğu zincirleme isim tamlamasının doğrusu olan, "ülkenin geleceğinin mimarı" olan çocuklara karşı azarlayıcı ve sert konuşma, korku ile terbiye verme gibi davranışlar yerine başka yöntemler seçse daha iyi olacaktı. Ama sadece içi boş kavramsal konuşmalar yaparak, kendine yakıştırdığı "iyi ve doğru" nitelemelerin hakkını veriyordu.

Sonunda müdürün konuşması da bitti ve öğrenciler 3 aylığına özgürdüler. Ayşe, sırtından bir yük kalkmışçasına rahatladı. Bir an önce eve gidip karnesini annesine gösterecekti. 

Eve geldiğinde, alışılmadık bir şekilde evde babası da vardı. Babasıyla birlikte bir kaç tane daha adam... Ev dağınıktı. Koliler vardı irili ufaklı. Ayşe, eve geldiğinde kendisiyle ilgilenilmemesine mi üzülsün yoksa neler olup bittiğini mi anlamaya çalışsın, karar veremiyordu. Annesine neler olup bittiğini sordu ve "taşınıyoruz kızım" cevabını aldı. "Neden ama?" diye sorunca annesi bir cevap veremedi. Babası ise sert bir ifadeyle, sanki yanlış bir şey yapmış gibi, Ayşe'ye, "öyle gerekiyor da ondan" dedi. 

Ayşe evi seviyordu, ama bu evi mi seviyordu başka bir evi de sevebilir miydi bilmiyordu. Yine de içini bir hüzün kapladı. Ayrılık hüznünü ilk kez o zaman yaşadı.

***

Ayşe yeni evi hiç sevmedi, yeni mahallesini de hiç sevmedi. Babası parasını içki ve kumara vermeseydi, eski evin kirasını doğru düzgün ödeyebilecekler ve o evden ayrılmak zorunda kalmayacaklardı. Ama Ayşe bunu bilmiyordu. Babasının bir bildiği vardı ve bunu kendisinin anlaması imkansızdı. Öyle sanıyordu. Neden taşındıklarını sorguladığında bile bir suç işlemiş edasıyla karşılık almıştı.

Eski evlerinde merkezi ısıtma sistemi vardı. Yeni evlerinde, ilk defa gördüğü soba vardı. Ama yaz olduğu için henüz yanışını göremedi. Yeni evleri eski, eski evleri yeniydi. Yeni evlerinin duvarları dökülüyor gibiydi. Tavanı da daha alçaktı sanki. Ama yeni evlerinin tek avantajı küçük bir bahçesinin olmasıydı. En büyük dezavantajı ise mahallesinin kötü olması. Küçük yaşına rağmen Ayşe çok kolaylıkla bunu fark etmişti. Şehrin kenar mahallelerinden birine, küçük bir gecekonduya taşınmışlardı.

***

Yazın neredeyse her gününü evde geçirdi Ayşe. Neredeyse değil, tam olarak her gününü evde geçirdi. Televizyon, kitap, uyku, can sıkıntısı, bahçe... Bahçeyi evden saymak gerek. Böyle bir döngü içinde yaz tatilini tüketiyordu. Havalar artık soğumaya ve yağmurlar yağmaya başlamıştı. Yağmur hüzün demekti, Yağmur okulların başlamasının işaretiydi. Yağmur ayrılık demekti, evden ayrılık. Yağmur huzurdan uzaklaşmak demekti. Bahçedeki su birikintisine baktı ve o kadar hüzünlendi ki, neredeyse ağlayacaktı.

Artık havalar soğuduğuna göre, Ayşe sobayla tanışacaktı. Soba tek bir odada vardı. Dolayısıyla gece üç kardeş aynı odada yatmak zorundaydılar. Bu oda, gündüz salon veya oturma odası, gece ise yatak odası oluyordu. Zaten sadece bu oda/salon ve bir tane daha odası vardı evin.

Soba kendini ısıtmaya başladıktan sonra, içeriye duman vermeye başlıyor ve zavallı anne pencereyi açıyordu. İçerisi daha da soğuyordu. Sonra pencere kapanıyor ve biraz sıcaklık sağlanıyor fakat yine içeriyi bir duman kaplıyor sonra tekrar pencere açılıyordu. Artık anne vazgeçmişti. Kuvvetli esen bu rüzgar, bacaların da tıkanık olmasından faydalanarak Ayşe ve ailesinin sıcak bir gece geçirmelerine engel olacaktı. Ayşe biraz titredikten sonra, cama vuran rüzgar ve yağmur sesi eşliğinde uykuya daldı.

Sabah uyandığında yatağın içi sıcacıktı ve Ayşe hiç kalkmak istemedi. İstemeye istemeye kalktı ve elini yüzünü yıkadı. Eski evlerindeki gibi su sıcak akmıyordu bu evde. Üstelik Ayşe'nin okulu değişmişti. Her şey üst üste gelmişti. Ayşe'nin ömrü boyunca yaşadığı en kötü gündü, o ana kadar yaşadığı.

Yeni okuluna abisiyle beraber gittiler. Ayşe, sınıfının hangisi olduğunu yine bilmiyordu. Abisine yalvardı hangi sınıfta olduğunu öğrenmesi için. Asık suratlı bir müdür yardımcısıyla muhatap olmak istemiyordu. Ayrıca ne diyeceğini yani nasıl konuşacağını da bilmiyordu.

"Ben hangi sınıfta olduğumu öğrenmek istiyorum" mu diyecekti? "Benim sınıfım hangisi" mi deseydi sadece? Ya da önce kendini tanıtmalı mıydı? "Ben Ayşe, buraya yeni taşındık okulum değişti...". Tüm bunları düşünmek istemiyordu. Abisini ikna etti. Müdür yardımcısının odasının dışında bekliyordu stresli bir şekilde. Abisi odadan çıktı, hem kendisinin hem de kardeşinin sınıfını/şubesini öğrenmişti. Ayşe 2/C sınıfını bulmak zorundaydı şimdi.

Birilerine sormak aklına gelmedi. Neden aklına gelmedi bilmiyordu, belki de babasına sorduğu masum bir soruya karşılık bir çeşit hırlama duymak, soru sorma eylemini ilk seçenek olma durumundan çıkarmıştı bilinç altında. 2/C sınıfını dakikalarca aradı, tüm katlara baktı fakat bulamadı. Sonra en alt kata indi ve sırasıyla tekrar tüm sınıflara, bu sefer daha dikkatli baktı. 2. katta buldu sonunda aradığı sınıfı. Ama herkes çoktan içeri girmişti ve kapı da kapalıydı.

Ayşe, içeri girse miydi? Ne yapacağını bilmez halde kapının önünde bekledi. Öğretmeni kızar mıydı acaba? Öğrenciler kendisine güler miydi? Kimse onu tanımıyordu. Taşınma işi çok berbat bir işti... İçeri girmeye cesaret edemedi. Tüm ders boyunca dışarıda bekledi. Zil çalınca, herkes dışarı fırladı, Ayşe ise içeri girdi. Kimse onu fark etmedi bile. Herkesin yeri vardı, peki o nereye oturacaktı? İçeri girdi ve bir köşede bekledi. Ta ki öğretmen girene kadar.

Öğretmen, bu yeni öğrenciyi görünce sordu: "Senin ne işin var burada, neden kendi sınıfında değilsin?" Ayşe, bu kadar sert bir ses tonu duymamıştı  ve bu kadar çatık bir çift kaş görmemişti daha önce. Birden yüzü kızardı, terlemeye başladı ve boğazı düğümlendi. Ağlayacak gibi oldu. Kalbi, yedi yıl boyunca atmadığı kadar hızlı atmaya başlamış ve karnına garip bir ağrı saplanmıştı. "Biz buraya yeni taşındık öğretmenim" dedi, titrek sesiyle. "Tamam" dedi duygusuzca, öğretmeni. Eliyle sağdaki sütunu göstererek, "2. sıraya otur" dedi. Kendini tanıtmasını bile istememişti. Ürkekçe gösterilen yere gitti ve oturdu Ayşe. Sırada tanımadığı 2 kişi daha vardı.

Taşınma, tüm boyutlarıyla, Ayşe için bir travma olmuştu sonunda.

Ayşe'nin YolculuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin