"Sana bir kıllık yaparım, bütün kıllarını saklarsın."
"Hahahah. Adamın biri varmış ikinci dönem düzeltmiş."
"Bırak gitsin. Dönerse senindir, iskenderse benim."
"Yeter Ulaş gülmekten karnıma ağrılar girdi."
Gecenin bir yarısında sahuru beklerken böyle saçmalayabiliyorduk işte. Son attığım mesaja cevap vermemişti. Yeni bir mesaj yazdım.
"Sanırım canım çikolata istiyor."
"Bu saatte?"
"Hem de feci bir şekilde."
"Hııım."
Bu mesajdan sonra telefonu bıraktım ve kitap okumaya başladım. Aradan yarım saat gibi bir zaman geçtikten sonra mesaj sesiyle telefona yöneldim.
"Cama çık."
Camı açmamla ağzımın açılması da bir oldu. Çünkü elinde kalpli bir kutuyla Ulaş penceremin önündeydi. Hemen koşarak balkonda duran sepeti alarak odama döndüm. Aşağı sarkıttım. Ulaş kutuyu koyar koymaz aceleyle yukarı çektim. Merakla açıp baktığımda kutu dolusu çikolata gördüm. Bir süre konuşmadan birbirimize baktık ve "Seni çok seviyorum." deyip arabasına bindi, gitti. Arkasından el salladım ve içeri girdim.
"Bu kutuyu ve bu kadar çikolatayı bu saatte nereden buldun?"
"Orası da bana kalsın."
"Seni çok seviyorum." Ben az önce seni çok seviyorum mu demiştim? Çikolatanın salgıladığı mutluluk hormonundan sanırım saçmalamaya başladım.
"Seni çok seviyorum demen için bir kutu çikolataya mı ihtiyacın vardı? Bilseydim her gün çikolata alırdım sana. Neyse ben de seni çok seviyorum. Hem de çok." Gider ayak laf sokmayı da ihmal etmemişti.
Sahur zamanı geldiğinde aile fertlerime tek tek şebeklik yaparak sofraya oturdum. "Hayırdır ne bu neşe?" diyen annemin sorusu üzerine kafamı neşeyle ve iştahla yediğim bir tabak dolusu yemekten kaldırıp anneme baktım."Hiç öylesine her zamanki halim." Yemeğimi tamamlayıp hızlı adımlarla odama yöneldim.
"İyi geceler :)"
"Sana da aşkım :)"
Derin bir uykunun kollarına kendimi bıraktım.
Öğlene doğru zorlukla gözlerimi açtım. Kendimi sürükleyerek banyoya attım ve elimi yüzümü yıkadım. Bugün Ulaş'la iftar yapmaya karar vermiştik ve ben daha nasıl izin alacağımı bilmiyordum. Babamın karşısına geçip oturduktan sonra "Babacığım." diye seslendim. Elindeki gazeteyi bırakıp bana soran gözlerle baktığında "Bu akşam arkadaşlarımla iftara gidebilir miyim?" "Arkadaşların?" "Bizim kızlar işte Nükhet, Berra falan." Uzunca bir süre düşündüğünde içimdeki son umut kırıntıları da süprülmeye başlamıştı ki "İyi git bakalım. Ama çok geç gelme." dedi. "Yaşa be baba." diyerek boynuna sarıldım. O da bana aynı şekilde karşılık verdi. Uzunca bir süre öyle kaldığımızda annem geldi o da ikimize birden sarıldığında bir süre öyle kaldık. Babam kendini çekti ve "Yeter bu kadar sevgi." dedi ve ayrıldık birbirimizden.
"İzin aldım :)" diye keyifli bir mesaj gönderdikten sonra tüm kızların ortak derdi 'Ne giysem?' diye yola çıkıp 'Giyecek hiçbir şeyim yok." diyerek tamamladım.
Daha sonra en sevdiğim gömleğimle bir kot çıkarıp hazırladım. Kitap okumaya dalmıştım ki saati hiç fark etmedim.
"Hazır mısın?" mesajıyla kendime geldim ve aceleyle hazırlanmaya başladım. Bir yandan saçlarımı düzleştirmeye çalışırken öbür yandan gömleğimin düğmelerini iliklemeye çalışıyordum. Jet hızıyla hazırlanıp yanına gittiğimde arabanın yanına yaslanmış ve baktığında insana huzur veren gülümsemesini takınmış bana bakıyordu. En içten gülümsememi takınıp "Selam." ve iki yanağından öptüm. O da aynı şekilde karşılık verdikten sonra yola koyulduk. Yol boyunca hiç konuşmadan gideceğimiz yere vardık. "Dur inme." dedi ve arabadan hızlıca indi. Meraklı gözlerle ona bakarken yanıma gelip kapıma açtı ve "Buyurmaz mısınız güzel bayan." dedi. Şebek ya. "Çok teşekkür ederim centilmen bey." diyerek uzattığı elini tuttum. El ele restauranttan içeri girdik.
Yemek yerken konuşmayı sevmediğimiz için sessizce yemeği tamamladık.Restauranttan çıktıktan sonra "Sahile gidelim mi?" diye bir teklifte bulundum. "Olur."dedi.
Deniz kenarına oturduk. Deli gibi korktuğum deniz Ulaş'ın yanında o kadar korkutucu gözükmüyordu. Başımı omzuna yasladım. "Dünkü soruma cevap vermedin?" Başımı kaldırmadan cevapladım. "Hangi soruna?" "Seni seviyorum demen için illa çikolata mı almam lazım?" "Saçmalama Ulaş." dedim ve kafamı kaldırdım. Keyfim kaçmıştı. "Senden istediğim şey sadece hislerimin karşılıklı olması. Çok mu şey istiyorum ben Beste?" "Karşılıklı zaten." Sesim hiç inandırıcı çıkmamıştı. "Ben öyle hissetmiyorum ama." "Gerçekten saçmalıyorsun Ulaş." deyip sinirle yerimden kalktım. Otobüse atlayıp evimin yolunu tuttum. Hem suçlu hem güçlü diye tasvir edilen insandım şu an. Giderek Burkay'a benzemeye başlıyordum. Ulaş'ın çağrılarını görmezden gelerek eve geldim. Aile fertlerime bir selam verip kendimi yatağıma attım. Burkay'ın attığı sahte ama benim bir zamanlar inandığım aşk mesajlarını açtım ve okumaya başladım. Ne zaman canım sıkkın olsa bunu yapardım. Sırt üstü uzandım ve telefonumu havaya kaldırdım. Giderek keyfim yerine gelmeye başlamıştı. Ne olduğunu anlamadığım bir anda telefon elimden kaydı ve suratıma düştü. Telefonu elime aldığımda Burkay'a yanlışlıkla mesaj gittiğini gördüm. Şansıma küfür ederek telefonu bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bırakma
RomanceBurkay'ın yaptığı şerefsizlikler , Ulaş'ın fazla ilgisi ve sevgisi arasına sıkışıp kalmış bir Beste...