Natalie gölün hemen yanında duruyordu. Arkasındaki erkeğin onu izlediğini biliyordu ancak umursamıyordu. Göldeki yansıması rüzgârın etkisiyle çarpıldı ve küçücük bir kızın görüntüsüne dönüştü. Koyu mavi saçları ve yeşil gözleri olan bir kıza... Natalie' nin geçmişine...
"Onu düşünmeyi artık bırakmalısın" dedi arkasındaki erkek. "O artık ölü bir geçmiş. Senin tek yapman gereken geleceğe bakmak"
"Nerede o gelecek?" diye fısıldadı Natalie. "Neden o geleceği hiç göremiyorum?"
Erkek ayağa kalktı ve kadının omuzlarını tuttu. "Yüz yıl oldu" dedi John. "Yüz yıl ama sen hala ölen kızını düşünüyorsun. Rase bunu hatırlamıyor bile. Baksana ona. Melekler ve şeytanlarla âlemler yapmaktan geri durmuyor. O zaman sen neden bu kadar üzülüyorsun ki?"
Natalie, gözlerinden akan yaşlarla yan gözle ona baktı. "Rase olanları hatırlamıyor bile" dedi. "Bu şekilde mutlu olacağını düşünmüştüm ve o mutlu oldu. Kızımızı öldürdüğüm için beni asla affetmezdi"
John, artık iyice öfkelenmişti. "Rase bir serseriydi" dedi. "O koca ya da baba olmaya uygun biri değildi." Natalie' yi hızla kendine çevirdi. "Senin kocan benim Natalie" dedi. "Affedilmenin tek nedeni benim. Eğer ben olmasaydım elflerden sürülecektin."
Natalie, başını yana çevirdi. Hiçbir tepki vermiyordu. John öfkeyle onu bıraktı ve arkasını dönüp gitti. Natalie, rüzgârın tatlı titreşimlerini hissederek orada öylece oturdu. Eli karnında duruyordu ve kıpırdamıyordu.
"Küçükken de rüzgârı hissetmeyi çok severdin"
Natalie, doğruldu ve Rase' a baktı. Erkek son derece sakin bir şekilde ona doğru yürüdü. Bakışlarında aldatıcı bir sakinlik vardı. Göle doğru yürüdü ve sudaki yansımasına baktı. "Seni ilk gördüğümde de kollarını açmış esintiyi hissediyordun. Belki de gerçekten âşık olduğun tek şey rüzgârdı"
Genç kadın şaşkınlıkla doğruldu. Ayağa kalkıp ona baktı. Sonra başını eğdi. "Sanırım artık bir şey söylemenin anlamı yok" dedi. "Hatırlıyorsun gibi görünüyor"
"Bizim günahımızı doğmamış bir bebeğin ödediğini mi?" derken Rase kızgındı. "Evet, hatırlıyorum"
Natalie, göle doğru gitti. Dudakları gülümsemeyle kıvrılmıştı. Ancak hüzünlüydü. "Senin mutlu bir hayat sürmeni isteyerek hafızanı sildirdim" dedi. "Unutursan ya da hiç bilmezsen mutlu olurdun. Ancak sen bunun için fazla inatçıydın" dedi.
Erkeğe döndü. Gözlerinden yaşlar akıyordu. "Çok başına buyruktun" dedi. "Tarihin tekrar etmemesi için çok uğraştım, Rase. Her zaman karşıma çıkıyordun ama. O olaydan sonra üç kez daha karşılaştık. Her seferinde beni buluyordun. Defalarca ama defalarca bana tekrar âşık oldun. Sanki ilk görüşte aşkmış gibi. Ancak her seferinde bizi durdurdular. Sana dokunmamak için kendimi tutarken her seferinde beni yine unutmanı izledim.
Ama sen Soytarı Tanrıydın. Zihnindeki boşluğu bedeninle kapatmaya çalıştın. Kadınların yatağına girdin çıktın, insanların, tanrıların ve meleklerin hayatlarıyla oynadın. Zihninin gerisindeki acıyı herkesten ve her şeyden çıkardın."
Rase, başını eğdi. "Seni ilk gördüğümde güzelliğinle o kadar büyülenmiştim ki başımı çevirememiştim. Bana bakmadın ama. Eğer bana baksaydın seni yoldan çıkarabileceğime çok emindim o an. Kafanı karıştırıp baştan çıkaracaktım." Güldü. "Lanet olsun, Natalie. Hayatımın o kadar basit olduğunu sanıyordum ki"
Elf başını eğdi. "Basit değildi. Seninle ilgili hiçbir şey hiçbir zaman basit değildi."
Rase, düşünceli gözlerle göle baktı. Karşı karşıya duruyorlardı ama bu sefer kimse dokunmak için bir hamlede bulunmuyordu. Rase en sonunda başını iki yana salladı. "Neden yaptın bunu?" derken öfkeliydi. "Neden sana beni öldürmelerini söylediğim halde çocuğumuzdan vazgeçtin? Onun yaşamasını, doğup büyümesini her şeyden çok istiyordum"
Genç kadının gözlerinden yaşlar geldi. Omuzları ani hıçkırıklarla sarsıldı. "Onun yaşamasına izin vermezlerdi" dedi. "Seni öldürseler bile bebeğimin yaşamasına izin vermezlerdi. Ya Tanrılar ya da elfler onu öldürürdü. Hem seni hem de onu kaybetmeye dayanamazdım."
Rase ani bir hareketle öne uzandı ve onun omuzlarını tuttu. Genç kadın hırçın bir şekilde onun kollarından kurtulmak için çabaladı ve en sonunda Rase, genç kızı kendine bastırıp kollarını ona sardı.
Natalie, onun kolları arasında ağlıyordu. Erkek kadının başının tepesini öptü. "Hiçbir şey değişmedi" diye fısıldadı. "Hala sana verdiğim yarım kalan bir sözüm var ve ben onu yerine getireceğim"
Genç kadın başını iki yana salladı. "Hayır," dedi. "Artık bunu yapmana gerek yok. Sonuçta ortak bir geçmişimiz olsa bile artık aramızda bir şey yok."
"Bunu nasıl söylersin?" Rase onun omuzlarını tuttu ve kendine bakmaya zorladı. Genç kadının yüzü kızarmıştı ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Yüzünü elleri arasına aldı ve gözlerinin içine baktı. "Hala yapmak istediğim şeyler var" dedi ve başını onun başına yasladı. "Seninle beraber yapabileceğim çok şey var"
Natalie, gözlerini kırpıştırdı. "Beni artık sevmiyorsun" dedi sesi boğuktu ve canı çok yandığı belliydi. "Çocuğumuzdan vazgeçtiğimden beri beni sevmiyorsun. Bana çok kızgınsın"
Rase derin bir nefes alıp verdi. "Kızgın olduğum doğru" dedi onun saçlarını okşayarak. "Kızımızı çok sevdim" dedi gözlerini sımsıkı yumarak. "Sonra düşündüm. Dün gece yatağımda sadece bunu düşündüm. Sen benimlesin. Birlikte olduktan sonra bunların bir önemi kalmaz." Hüzünlü bir gülümsemeyle ona baktı. "Hatta eğer istersen bir daha deneyebiliriz."
"Bir çocuk daha mı?" derken Natalie şaşkındı.
Erkek başını salladı. "Sen ve bir kız çocuk daha" dedi.
Genç kadının kalbi heyecan ve aşkla yeniden atmaya başladı. Uzun zamandır ölü olan kalbi şimdi yıllar sonra tekrar atıyordu. Yine de aralarında yılların ve anıların getirdiği bir soğukluk vardı.
Yine de Natalie, umursamıyordu. Yüzyıl geçmişti olayların ardından acısı ve özlemi hala tazeydi. Yine de Rase onu bağışlamıştı. Kolları arasında dururken kadının kulağına özlediği kelimeleri fısıldıyordu.
Rase, hafifçe gülümsedi. Natalie, artık tamamen uyuşmuş ve erkeğin kolları arasında uyuyordu. Erkek sırtını bir ağacın gövdesine yasladı ve ormanın korunaklı gölgeleri arasında ikisinin bir olan bedenlerini gizledi.
Elleri kızın güzel kızıl-kestane rengi saçlarını okşuyordu. Dudakları ise yüzyılda öğrendiği en kötücül gülümsemesiyle kıvrılmıştı.
İntikam her zaman tatlı olurdu ve şimdi Loki' de Natalie' nin babası da bunu çok ciddi bir şekilde öğreneceklerdi. Daha önce Rase' i küçümsemişlerdi ancak şimdi her şey farklıydı. Bakışları uyku halindeki kadının yüzüne takıldı. Öncelik erkek elfindi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrılar Okulu #2
FantasyLoki, yüzündeki memnuniyet dolu gülümsemeyle karşısında oturuyordu. Hilekâr ve Tanrıların yüz karası olarak bilinen adam elini çenesine yaslamıştı ve gözleri muzip bir şekilde parlıyordu. Hiçbir şey onun mutluluğunu bozamazmış gibi görünüyordu. ...