BÖLÜM 7

6.3K 625 21
                                    

Bundan sonra bölümler iki günde bir gelecek 😃 hem hikayemizin finaline erken gelmemiş oluruz hem de yorum sayıları ile oy eşitlenmiş olur, değil mi? 😃 Yorumlarınızı esirgemeyin ❣ keyifli okumalar ❤

..

Gecenin bir vaktiydi. Rase, biraz sinirlenmeye başlamıştı ama ihtiyacı olanın olacağını biliyordu. Bugüne kadar hiçbir tanrı, melek ya da herhangi bir yaratık onun gücünden kaçamamıştı. Rin' de kaçamayacaktı.

Gözlerini kapamış beklerken sırtını kapıya yaslamıştı. Gözünün önünde Natalie' nin tatlı yüzü vardı. Onu öptükten sonraki nefes nefese ve kızışmış hali vardı. Ancak bu bir şekilde o öpücüğün anısı değildi. Sanki çok daha öncesine aitmiş gibiydi.

"Hadi Rin" diye fısıldadı. "Hadi güzelim acele et. Burada sıkılmaya başladım artık ve ben sıkılırsam sonu hiç iyi olmaz"

Tam o anda çığlıklar ve haykırışlar başladı. Erkeğin dudakları gülümsemeyle kıvrıldı ve içinden ona kadar saydı. Ardından kapıyı açıp dışarı çıktı.

Şimdiden herkes dışarı çıkmıştı. Merakla çığlıkların geldiği yere bakıyorlardı. Rin ve Daisy' nin kavgasını izliyorlardı. Rin' in odasının duvarında kocaman bir delik vardı. Anlaşılan Daisy' i o delikten dışarı fırlatmıştı. Bu ikili normal halde kavga etmelerdi. Ancak birazcık itelemeyle Rin' in içindeki o kavgacı ruh ortaya çıkıyordu.

Dikkatler tamamen oradaydı. John' da bu kalabalığın içindeydi. Erkek elfin kendi odasından çıktığını görmek Rase' i memnun etmişti. Bir süre etrafına bakındı ardından zaman kaybetmemeyle yavaşça kalabalıktan uzaklaştı.

Natalie, uyku sersemi odasının kapısını açtı ama erkek onu sertçe tekrar içeri itti ve kapıyı arkasından sertçe kapattı.

Natalie, gözlerini kırpıştırdı. Uyku sersemliği bir anda gitti. Rase, tam karşısında kapının önünde duruyordu. Kollarını göğsünde birleştirmişti. Üzerinde sadece bir eşofman altı vardı. Göğsü çıplak, güçlü ve ağız sulandırıcıydı.

Genç kadın kaşlarını çattı. "Burada ne işin var? Burası benim yatak odam"

Rase, başını yana eğdi. "Sana ait olduğu için daha çok ilgimi çekiyor" dedi. Tam o anda dışarıdan başka bir çığlık ve büyük bir yıkım sesleri gelmeye başladı.

Natalie, kaşlarını çatarak kapıya doğru baktı. Rase, güldü. "Endişelenme" dedi. "Dışarıda ilgini çekebilecek fazla bir şey yok" durdu ve gözleriyle onu yiyip bitirdi. "Ben buradayken yok."

Genç kızın üzerinde ince bir atlet ve şort vardı sadece. Bukleleri dağılmıştı ve yüzü hala uyku dolu bir rehavette gibiydi. Rase, ona doğru bir adım atarken Natalie, geri gitti. "Madem ilgi çekecek bir şey yok uyumayı tercih ederim, Rase" dedi.

Erkek başını kaldırıp derin bir nefes aldı. "İşte bu" diye fısıldadı. "Adımı bu uykulu sesle ve yorgun bir şekilde söylemen çok hoşuma gidiyor"

Natalie, tehlikeyi hissetmiş gibiydi. Erkek ani bir hareketle ona sarıldı. Şimdi gerçekten çok yakın duruyorlardı. Bedenleri birbirine yaslanmıştı. Nefesleri birbirine karışıyordu.

"Şu küçük öpücüğümüzü özledim" diye fısıldadı Rase. "O tatlı tadını çok sevdim"

Natalie, onun kollarında titredi. Erkek gülümsedi. Kızın çenesini tuttu ve kaldırdı. "Ancak önceliğimizi konuşmaya verebiliriz" dedi. "Sen ve benim konuşmamız gereken uzun bir konu ve çok az zamanımız var." Tam o anda biraz daha bağırtı geldi. "En azından bir süre rahatız"

Erkek, genç kadını arkaya doğru iteledi ve yatağına oturttu. Genç kadının bacakları arasına oturdu. Kadının ellerini tuttu. "Seni tanıyorum" diye mırıldandı. "Seni daha önceden tanıyordum. Bedenine daha önce sarıldım, saçlarının kokusunu içime çektim ve dudaklarını daha önce öptüm. Hatırlamıyor olabilirim ama bunları yaptığımı biliyorum. Hissedebiliyorum."

Genç kadın gözlerini kapadı ve dudaklarını sıktı. Kendini konuşmamaya zorluyor gibi bir hali vardı. Rase, başını eğdi ve dudaklarını onun ellerine bastırdı. "Babam ve aranızda bir şeyler olmuş ve sanırım bu benimle ilgiliydi" onun ellerini yanaklarına sürttü. "Zerre kadar umurumda değil, Natalie. Anılarımı istiyorum. Seni istiyorum. O lanet elften uzak durmanı istiyorum."

"O elf benim nişanlım" dedi Natalie.

Rase başını kaldırıp ona baktı. Natalie, onun mavi gözlerine bakarken çenesinde çıkmaya başlayan sakalı okşadı. Diken gibi sert tüyleri ellerini gıdıklıyordu. "O benim nişanlım, Rase" diye tekrarladı. "Bunu biliyordun ve ikimizde bunu kabullendik. Bu yüzden anılarından ve benden vazgeçtin. Bırak öyle kalsın"

Rase, şaşkınlıkla ona batkı. Duyguları iç içe girmişti sanki. "Hayır" diye fısıldadı. "Bunu yapmazdım. Ben kimseyi bu şekilde ya da böyle bırakmazdım. Soytarının teki olabilirim ama lanet olsun bu kadar özlem duyarken seni öylece bırakmazdım."

"Bırakmak zorundaydın" dedi Natalie. Sonra ayağa kalktı. "John, buraya gelip seni burada bulmadan önce gitsen iyi olur, Rase. Bunun da peşini bırak. Anılarımız bazen kayıpken en iyisidir"

Erkek ayağa kalktı ve kollarını onun karnına sardı. Sırtını göğsüne yaslayana kadar kendine çekti. "Yapamam" diye fısıldadı kulağına. Bu arada dudakları kulağının arkasındaki hassas teni okşuyordu. "Ben meraklı biriyim ve sen merakımı cezp ediyorsun."

Natalie, onun dudakları altında inledi. Bacakları ufak öpücüklerin acımasızlığı ile titriyordu. Kendini tamamen onun kollarına gömdü. Rase, başını eğdi ve boynunu öpücüklere boğdu. Tuhaf ama bunun onu nasıl da delirttiğini biliyordu.

Ensesindeki teni dişledi ve Natalie, inledi. Yalvarır gibi bir şekilde çıkıyordu sesi. Başını arkaya attı ve kendini ona bastırdı. Rase, onun saçlarını omzundan aşağı itti. Öpücükleri boynundan yukarı çıktı ve çene çizgisine ulaştı.

Erkek burnunu saç diplerine sürttü ve onun kokusunu içine çekti. Uykulu, yumuşak ve sıcacıktı bedeni. Hatırlayabiliyordu. Başka bir zamanda onun kollarında uyandığını hissediyordu. Onunla olduğunu biliyordu. Onun ne istediğini ya da ne hissettiğini de biliyordu. O zaman neden onu unutmayı seçmişti ki?

Hayır, bu Rase' a göre değildi hiç.

Dudakları sonunda kızın dudaklarını buldu ve onun olgun erik tadındaki tatlı dudaklarını yiyip bitirmek ister gibi öpmeye başladı. Natalie, açlıkla ellerini onun saçları içine gömdü. Onu kendine bastırıyordu. Sanki içine sokmak ister gibi bir hali vardı.

Erkek geri çekilip onun gözlerine baktı. "Aramızda bu var" diye fısıldadı. "Anılarında ötesinde birbirimize duyduğumuz arzu ve özlem var." Gözleri kısıldı. "Bunları hissederken nasıl olurda beni yok sayarsın? Nasıl olurda beni hiç tanımıyormuş gibi yaparsın?"

"Mecburum" diye fısıldadı Natalie. Onun kollarından sıyrıldı ama gözleri dolmuştu. Elfin gözyaşı yanağından aşağı yuvarlandı. "Sana ne diyorsam o. Yapma, Rase. Lütfen, bulaşma bu işe. İkimizde bir şeylerden fedakârlık ettik. Ben kendime düşen kısmı yerine getirdim. Şimdi sıra sende"

Rase, onu bıraktı. Öfkeyle yumruklarını sıktı ve başını yana çevirdi. Çenesindeki bir kas oynuyordu. "Hayır" dedi en sonunda öfkeyle. "Ben sana bu kadar bağlıysam seni ne olursa olsun bırakmazdım. Bu hiç bana göre değil. Ne olduğunu öğreneceğim, Natalie. Sen bunu istesen de istemesen de"

Arkasını döndü ve odadan çıkıp gitti.

Tanrılar Okulu #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin