Rika, yorgunlukla elleri ve dizleri üzerine çöktü. Yüzü ve elleri kirlenmişti. Üzeri ıslaktı ve elbiseleri üstüne yapışmıştı. Nefes nefeseydi ve çok yorulmuştu.
Başını kaldırınca yaptığı eseri gördü ve elinde olmadan gülümsedi. Gezegenlerin temsil ettiği güçlerini kullanmayı daha da iyi öğrenmişti artık. O sadece bir kâhin değildi. Bunu hem kendine hem de ailesine kanıtlamak istiyordu.
Periler içerisinde Astronomi Perileri çok nadirdi. Ancak onlarda son derece aşağı görülüyordu. Genel olarak birer kâhin sayılırlardı ve güçsüz olduklarına inanıldığı içinde her zaman dalga konusu olurlardı.
Ancak Rika bu kadar basit olmadığından emindi. Burçlardan ve gezegenlerden dolayı her ne kadar insanların hislerini ve gelecekte olabilecek şeyleri söyleyebilse de gezegenler sadece kaderi değil aynı zamanda elementleri de temsil ederlerdi.
Önünde duran gölet de bunun bir kanıtıydı. Venüs gezegeni ona tüm gücünü vermişti. İşte buydu. Bunu yapabiliyordu.
"Oldukça etkileyici bir gösteri"
Rika, aniden ayağa fırladı ve arkasını döndü ama yorgundu ve dengesini kaybetti. Arkaya doğru yalpalarken gözleri kocaman açıldı. Erkeğin gülümsediğini gördü son anda. Güçlü bir el, kızın bileğini tuttu ve onu kendine çekti.
Rika, kocaman açılmış gözlerle ona baktı. Ellerini göğsünde sabitlemişti ve gülümseyerek ona bakıyordu. "Yine de hala son derece sakarsın"
"Be- be- ben ço- ço- çok öz-özür dilerim yani ben yani o... Yani şey ben." En sonunda durdu. Başı önüne düştü. Yine nefes nefese ve kekeme bir halde kalakalmıştı. "Özür dilerim" dedi en sonunda bitkin bir sesle.
Ona bu kadar yakın olmasaydı gülüşünü fark edemezdi. Göğsü kıkırtısıyla kıpırdıyordu. Rika, şaşkınlıkla ona bakmak için başını kaldırdı ve o anda gerçekten ne kadar yakın durduklarını fark etti. Aralarında mesafe bile yoktu.
Şeytan onun çenesini tutup kaldırdı. "Çok tatlısın" diye fısıldadı.
Rika' nın kalbi o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki sesi kulaklarında çınlıyordu. "Teşekkür ederim" derken yanakları kızarmıştı. Sonra durdu. Geçen seferki karşılaşmalarını hatırlayınca yavaşça onun kollarından uzaklaştı. "Özür dilerim" dedi tekrar başını saygıyla öne eğerek. "Dikkatsizlik benim suçum. Daisy' nin bizi böyle görmekten hoşlanmayacağını unuttum. Sizi yalnız bırakayım."
Arkasını döndü ve gitmek üzere eşyalarını toplamak için eğildi. Ancak şeytan onun kendinden uzaklaşmasından memnun olmamıştı. "Adım Matt" dedi. "Daha önce tanışmamıştık"
Genç kız, ona dönmedi. Dizleri üzerinde durdu ve ıslak olan kıyafetlerinin üzerine sardı. "Adım Rika" dedi. Eşyalarını hızla topladı ve arkasını döndü ancak erkek onun yanında öylece geçip gitmesine izin vermezdi.
Genç kızın kolunu tuttu ve Rika elindekileri düşürdü. "Gitmek için bu kadar acele etmene gerek yok" dedi. "Buraya yalnız kalmak için gelmedim. İnan bana kendimi dinlemekte hiç iyi değilimdir. Buraya senin için geldim ve inan bana Daisy endişelenmek için en son nedenim ayrıca da. Üstelik melekten neden korkmalıyım ki?"
Rika, başını eğdi. "Çünkü o bana sizin birlikte olduğunuzu söylemişti. Kendisi sizden uzak durmamı özellikle söyledi. Şey ben ah, yani sizin canınızı sıktığımı biliyorum. O yüzden şey ben gitsem iyi olacak"
"Daisy' nin ne dediğini tekrarla!" derken erkeğin sesi bu sefer sertti ve kızgın geliyordu.
Genç kız, şaşkın bir şekilde ona baktı. "Şey o sizin birlikte olduğunuzu, sizin canınızı çok sıktığımı ve etrafınızda gezinmememi söyledi. Şey bunu neden yaptığını bilmiyorum. İnanın canınızı sıkmak gibi bir niyetim yoktu."
Matt' in sert bakışları aniden yumuşadı. "Ona inanma" dedi gülümseyerek. Ona doğru yaklaştı ve çenesini tuttu. "Sanırım senin ne kadar tehlikeli olduğunu hissetmiş kendi için ve bu yüzden bunları söylemiş olmalı"
"Kim? Ben mi tehlikeliyim?"
Erkek ona doğru eğildi. Gülümsedi. "Hem de çok."
Dudakları onun dudaklarına değdi ve bir anda genç kızı kendine çekip kollarıyla sardı. Rika, şaşkınlıkla durdu. Matt, onun dudaklarını iştahla araştırdı ve aralaması için onu ayartmaya çalıştı. Dişleri alt dudağını yakaladı ve çekiştirdi. Bir eli onun saçları içinden geçti ve hafifçe uzaklaştı. Dudakları gülümsemeyle kıvrıldı. "Aç dudaklarını bana ve herkesin korktuğu şeyi yerine getirelim." Onu kendine doğru bastırdı. "Ve dünyayı başlarına yıkalım."
Rika delirmiş olmalıydı. Çünkü onun sözlerinin kendinde yarattığı heyecanla titredi ve dudaklarını araladı. Gözleri kapanırken elleri onun saçları içinden geçti ve onu kendine çekti.
Heyecanları büyüktü. Öpüşmeleri ateşle büyüdü ve hızlandı. Tatları birbirine karışırken ikisi de açlıkla daha çok birbirine sarıldılar. Rika, içinde ki daha önce hiç hissetmediği gücü hissedebiliyordu. Onu kendine doğru çekti ve dilini ağzına çekerek emdi.
Erkeğin inlediğini duyunca içindeki heyecan dalgası büyüdü. Dudakları elinde olmadan bir gülümsemeyle kıvrıldı.
Matt, tek kaşını kaldırıp ona baktı. "Bana mı gülüyorsun sen?"
"Asla böyle bir şey yapmam" derken genç kız elleriyle ağzını kapadı ve kıkırtısını durdurmaya çalıştı. Ancak hayatında hiç olmadığı kadar mutluydu. Gözlerinden yaş geldi ve elinde olmadan gülmeye devam etti.
Matt, gülümsedi ve ona doğru uzandı. "Hayır, bana gülüyorsun" dedi.
Rika başını iki yana salladı. "Elimden geleni yapıyorum" dedi kıkırtıları arasında.
"Çok güzelsin"
Genç kızın gülüşü aniden kesildi ve ona bakakaldı. Matt, ona doğru eğildi. "Çok güzelsin" diye tekrarladı. "Yanımda olduğun için gerçekten mutluyum, Rika" dedi. "Başkalarının ne dediğine aldırma. Yanımda olmanı istiyorum." Onun çenesini tutup kaldırdı. "Sen de istiyorsan"
Genç kız hayatında ilk defa kendini yalnız hissetmiyordu. Natalie' nin bile ulaşamadığı yerde bir erkek vardı artık. Gözleri hissettiği mutlulukla doldu ve onun kollarına sığınarak yüzünü boynuna gömdü. Gözyaşları her ikisi içinde güzel bir cevaptı.
Matt ona sıkıca sarıldı ve nazikçe saçlarını okşamaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrılar Okulu #2
FantasiLoki, yüzündeki memnuniyet dolu gülümsemeyle karşısında oturuyordu. Hilekâr ve Tanrıların yüz karası olarak bilinen adam elini çenesine yaslamıştı ve gözleri muzip bir şekilde parlıyordu. Hiçbir şey onun mutluluğunu bozamazmış gibi görünüyordu. ...