Rika, mağaranın içindeki kaynak sularında yüzüyordu. Natalie' de onunla birlikteydi. Odalarında sıcak su ve güzel bir duş olmasına karşın her ikisi de burayı daha çok seviyorlardı. Natalie, kendisinin doğayla olan bağından dolayı seviyordu. Rika da gökyüzüyle yakın olmayı seviyordu.
Natalie, çok ender bir tür olan rüzgâr elflerinden biriydi. Rika ise astronomi perisiydi. Gezegenler, güneş sistemi ve burçlar Rika' nın yeteneği içindeydi.
Derin bir nefes aldı ve gözlerini görünmeyen gökyüzüne dikti. Mağara onu engelliyordu ama fark etmezdi. Rika, her şeyi hissedebiliyordu. Başını kaldırdı ve Natalie' ye baktı. "Huzursuzluk sızıyor senden" dedi.
Natalie, umursamaz bir şekilde gözlerini açtı. Yarı aralık bakışları Rika' nın üzerindeydi ancak Rika onu çok iyi tanıyordu. Gerçekten de huzursuz olmalıydı.
Ona doğru yürümeye başladı. İkisi de çıplaktılar. Natalie, suyun içinde kalmış bir kayanın üzerinde oturuyordu. Rika, ona doğru yürürken genç kadın iyice kayaya yayıldı. Saçları suyun içinde ahenkle oynaşıyordu. Rika, kayaya tırmandı. Yanına uzandı.
Natalie, kolunu onun omzuna sardı ve Rika başını onun omzuna yasladı. Çoğu kez soğuk ve uzak olmasına karşın Natalie, en yakın arkadaşıydı ve aslında Rika' ya karşı her zaman iyi davranırdı. Rika, ona oranla fazla heyecanlı ve hareketliydi. Yine de Natalie, küçüklüğünden beri birlikte olduğu bu kızı seviyordu.
"Gezegenin savunmada kalmış" diye fısıldadı Rika. "Seni korkutan ve huzursuzlaştıran bir şey var"
Genç elf gözlerini kapattı. "Karışıklıklar" diye fısıldadı.
Rika, ondan bu konuda başka bir cevap alamayacağını bildiği için fazla üstelemedi. Natalie, sırlarla doluydu. Belki de bu yüzden fazla konuşmayı sevmiyordu. Çünkü konuşursa bu sırlar ortaya çıkabilir gibi geliyor olmalıydı.
Bir elfin bir periyle olan arkadaşlığı normal koşullar altında da imkânsızdı. Elfler son derece gururlu ve mağrurlardı. Onların üzerlerinde her zaman bir tür kral ve kraliçe edası olurdu. Sessizlikleri çok şey anlatırmış gibiydi. O güzel gözleri daima her şeyleri görürdü. Buna karşılık elfler gerçek dostlar olabilirlerdi. Tabi onlara yaklaşmak imkânsız olmasaydı.
Elflerle ilgili bilinen en yaygın şey ise şarkılarıydı. Bir elf şarkısı nadiren duyulur ve o sesin güzelliğiyle insan kendinden geçerdi. Rika, bir kere Natalie' nin şarkı söylediğini duymuştu sadece. Rika' nın babası öldüğünde hüzünlü bir elf şarkısı söylemişti. O şarkıyı gözlerini kapasa hala duyabilirdi. Meleklerin dokunuşu gibiydi.
Rika, Natalie ile şans eseri tanışmıştı. O zaman Natalie henüz küçük bir kızdı. Rika ondan birkaç yaş daha büyüktü. Natalie, fırtınalı bir günde sanki hiçbir şey hissetmiyormuşçasına kollarını iki yana açmıştı. Gözleri kapalıydı. Ancak fırtına giderek daha da büyüyor yağmur ve şimşekler her yanı sarıyordu.
Rika, koşarak Natalie' nin yanına gelmiş ve onu çekiştirerek yakındaki bir ağaç kütüğüne sığınmalarını sağlamıştı. Bu ağaçlar perilerin evleriydi. Natalie, o gece çok hastalanmıştı ve Rika' nın ailesi onu iyileştirmişti.
Genç kız, hala Natalie' nin neden o fırtına da durduğunu bilmiyordu. Natalie' nin konuşmayı reddettiği konulardan biriydi bu. Aslında pek çok konudan konuşmayı reddediyordu.
Peri gözlerini kapadı ve suyun içinde derin bir uykuya daldı.
Natalie, Rika' nın kollarından sıyrıldı ve ayağa kalktı yavaşça. Perinin uykusu derindi. Rika ve Natalie zıt kutuplar gibiydiler aynı. Natalie, uzun ince ve narin bir kumraldı. Rika ise daha kiloluydu. Daha tatlı bir güzelliği vardı. Sarışın kadının saçlarına güneş dokunmuşa benziyordu aynı.
Natalie, nadiren sergilediği o ufak gülümseyişini sergiledi. Sonra üzerine havlusunu örttü ve mağaradan dışarı çıktı. Yüzü her adımında daha da ciddileşti ve en sonunda tamamen ifadesiz bir hal aldı. Ormanın ortasında öylece duruyordu. Başını göğe kaldırdı. "Beni izlememelisin" dedi yumuşak ve kısık bir sesle.
"İlginç bulduğum şeylerden uzak duramam" dedi erkek gülerek. Oturduğu ağaç dalından aşağı sıçradı ve Natalie' nin önünde indi. Koyu mavi saçlarının arasında gümüş rengi tutamlar vardı. Görünüşü tamamen aşırılıklardan oluşmuş gibiydi.
Genç kadın başını yana eğdi. Rase, onun sessizliğine karşı gülümsedi. "İlk defa bir elf görüyorum. Tahmin edersin ki ilgimi çekmesi çok doğal"
Natalie, sessiz kalmaya devam etti. Yeşil gözleri açılmıştı ama. Rase bunun farkındaydı. Gözleri normalde görünenden daha büyük ve daha iriydi. Normal bir zamanda bu kızın gözleri yarı açıktı. "Tanrılar elflerle pek karşı karşıya kalmazlar."
"Beni neden izliyorsun?" derken yine o kısık tatlı sesini kullanıyordu. Onun sözlerine inanmadığı belliydi.
"Çünkü çok güzelsin" dedi Rase arsız bir gülümsemeyle. Ona doğru bir adım attı. "Benim güzel şeylere karşı zaafım vardır."
Natalie, gözlerini kırpıştırdı ve sonra arkasını döndü. Hiçbir şey söyleme gereği görmeden yürümeye başladı ama Rase' in onu hemen bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Ona doğru uzandı ve bileğini tuttu. "Gitme lütfen" dedi. "Seninle tanışmak istiyorum."
"Bu söylediğin düşünülürse sanırım tanışmadığınız tek kadın ben olmalıyım"
Rase' in içinden gözlerini kapatıp onu dinlemek isteği bastırıyordu. Onu lüzumsuz da olsa konuşturmalı ve sadece sesini duyma arzusunu bastırmaya çalıştı. Eli altındaki ince ve zarif bileğini hissetmek muhteşem bir histi. Onun tenine dokunmak tuhaf bir şekilde çok huzur veriyordu. Islaktı ve serindi ama huzur vericiydi. Tuhaf bir şekilde tanıdık ve güvenli gibiydi.
Erkek gülümsedi. Soytarılar Tanrısına uygun bir gülümsemeydi. "Oldukça hareketli bir hafta geçirdiğimi kabul ediyorum" dedi. "Belki biraz abartmış olabilirim. Ancak anlarsın ki ben Loki' nin oğluyum. Abartı benim her yerimde"
Genç kadın onun bileğini tutan eline baktı. "Konuşkan" diye fısıldadı. "Seçtiğin kelimelere dikkat et" dedi. "Her şeyini ortaya koyuyorsun."
Rase, kendini zorlayarak onu bıraktı ve kollarını iki yana açtı. "Benim saklayacak bir şeyim yok" dedi. Dudakları gülümsemeyle kıvrılmıştı. "Olduğum şeyim. Ne görüyorsan oyum."
Natalie, başını kaldırdı ve dudaklarını araladı. Sanki ilgisini çeken bir şey söylemişti Rase. Ancak genç kadın tekrar toparlandı. Başını eğdi ve arkasını döndü. "Meleklerin sana yetmek zorundalar, Soytarı" diye mırıldandı. "Çünkü elflerin sana verebilecek bir şeyi yok."
"Bir elf yeterli olur" dedi Rase ama kadın onu dinlemedi. Natalie, bir daha dönmedi ve Rase, o uzaklaşana kadar gözlerini ondan ayırmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrılar Okulu #2
FantasyLoki, yüzündeki memnuniyet dolu gülümsemeyle karşısında oturuyordu. Hilekâr ve Tanrıların yüz karası olarak bilinen adam elini çenesine yaslamıştı ve gözleri muzip bir şekilde parlıyordu. Hiçbir şey onun mutluluğunu bozamazmış gibi görünüyordu. ...