•4•

54 14 3
                                    

Medya: Liva ve Mery

Takvim yaprakları sıra sıra birbirinden ayrıldı. Günler, aylar, yıllar geçerken kadının beklediği gün geldi. Bir sonbahar ağacı altında kitap okuyan kadın, hışırtılı yaprak seslerini duydukça yüzündeki tebessüm katbekat arttı. Kendisini bir boşluktaymış gibi hisseden genç kadın, o boşluğa yenilmemek için okuduğu kitaptan kafasını kaldırdı ve etrafa bakındı. Renkli çiçekli ağaçlar dolu ormanda sonbahara ait olan tek bir ağaç vardı. Kadın o günden sonra o ağacı kendine adadı...

---

Duyduklarım kafamın içinde yankılandı, kulaklarım bu kelimeye inanmıyormuşçasına bir şey işitmemek için çabaladı. Kocaman açılmış gözlerle Aras'a bakakaldım. Sıcak elini buz gibi elime yerleştirdiğinde irkildim. Gözlerim birleşmiş ellerimize bakarken yutkundum.

Kulağıma eğilip şunları fısıldadı, "Sevgilim gibi davran, sadece bir saatliğine. Olur mu?"

Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Güven verircesine gülümsedim. O da gülümseyip bir sandalye çekip oturttu beni. Aras yanıma yerleşirken üzerimizde dolanan bir çift göz hiçte iyi bakmıyordu.

"Davetimizi kırmadığınız için teşekkürler." Dedi Ahmet amca. Yüzündeki sıcak gülümseme ile memnun olduğunu oldukça belli ediyordu.

"Ne demek." Dedi Aras.

"Eşim Zeynep, büyük kızım Hazal, küçük kızım Sevil, oğlum Tuğkan."

Sırayla tanıtırken her birine gülümsedim. Hazal gözlerini devirip ayağa kalktı.

"Lavaboya gitsem iyi olacak, buradaki manzara iyi gelmedi." Dediği zaman kaşlarımı çattım. Bizden mi bahsediyordu? Aman, sanki lavaboda ona özel manzara vardı. Mantık anlayışına bak.

"Kızımın patavatsızlığı için kusura bakmayın." Dedi Zeynep hanım mahçup bir şekilde.

"Sorun değil." Diye mırıldandım.

"Liva, kaç yaşındasın kızım?"

"20" diye cevapladım. Ahmet amca Aras'a döndü.

"Sen kaç yaşındaydın oğlum?"

"23" Ahmet amca kafasını salladı masanın kenarındaki menüyü eline alıp,

"Yemeğe geçelim o zaman." Dedi.

Menüde ismini bilmediğim bir sürü şey vardı. Aras'a dönüp

"Bunlar ne?" Diye fısıldadım. Gülümseyerek menüye döndü sonra bana baktı.

"Yemek olabilir mi?" Dediğinde dirseğimle koluna vurdum.

"Ciddi ciddi soruyorum ya. Bu yemeklerin hepsi yabancı."

Küçük bir çocuk gibi mızmızlanmama güldükten sonra,

"Bana bırak." Deyip göz kırptı. Oflayıp arkama yaslandım. Hazal masaya gelmiş, kendi yerine kurulmuştu. Herkes istediği yemeğin ismini söylerken Aras ikimizin adına aynı yemek ismini verdi.

"Aras, asıl konuya değinmek istiyorum. Biliyorsun yarın 23 Nisan. Siz ikinizden isteyeceğim bir şey var."

Aras kafasını sallayıp, "Biliyorum." Diye cevapladı.

Ahmet amca bana dönüp anlatmaya başladı.

"Sokaktaki çocuklara hediye,balon ve pamuk şeker dağıtmanızı istiyorum. Senin için bir sakıncası yoksa kabul eder misin?" Yüzümde bir tebessüm oluştu. Aras bana bakıyordu yüzümdeki gülümsemeyi görünce kafasını başka yere çevirip o da gülümsedi, dudağının sol tarafını kıvırıyordu hep. Bu aklıma kazınmıştı.

Sokak Tanrısı (Kaçış)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin