•2•

72 17 11
                                    

Sıra dışı olmayan günlerin ne anlamı kalırdı ki?

Bir pazartesi sabahı yine alarmın sesi ile uyandım.

07.00

Yatağımda doğrulup karşıdaki dolabın aynasından yansımama baktım. Dün makyajımı silmeden yattığım için gözlerimin etrafı siyahtı. Saçlarım dağılmış bir topuzdu. Ten rengim daha da solgun gözüküyordu. Üzerimdeki ağır yorganı itip ayaklarımı soğuk zemine bıraktım. Ayağa kalkıp banyoya doğru yürürken yeni uyanmış babamla karşılaştım.

"Günaydın." Dedim nezaketen.

"Günaydın Liva, hazırlandıktan sonra oturma odasına gel seninle konuşmam gereken bir konu var."

Meraklanmıştım doğrusu. Babam yıllar önce giydiği takım elbiseyi giymişti üzerine. Değişikti, sanki babam değilmiş gibi... En önemlisiyse daha da nazikti.

Kafamı sallayıp banyoya girdim. Elimi ve yüzümü iyice yıkadıktan sonra yüzümdeki makyaj kalıntılarını temizledim. Banyodan çıktıktan sonra odama girip dolabımı açtım. Siyah boğazlı bir üst , kalın kumaşlı bir etek ve mat siyah külotlu çorap çıkarıp yavaşça üzerime geçirdim. Saçlarımı açıp taradım ve belime süzülmesini sağlayarak bıraktım. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra oturma odasına ilerledim.

Koltuğa oturmuş babamı görünce bende karşısındaki koltuğa oturdum.

"Efendim?" Diye sordum. Bir yere dalmıştı, benim sesimi duyunca irkilip bana baktı.

"Libyaya gideceğim."

Gideceğim?

"Anlamadım, bensiz mi?"

Kafasını salladı. Oflayıp eliyle çenesini kaşıdı.

"Deden şirketin başına geçmemi istiyor, eskisi gibi. Aradı barışmak istediğini söyledi. Torunumu al gel dedi ama ben seni yanımda götürmek istemiyorum."

Duyduklarımla sarsıldım. Ne demek istemiyordu? Bu benim fikrimdi ve dedemde gelmem gerektiğini söylemişti. Amacı neydi bu adamın?

"Ne demek ben gelmiyorum ya?"

"Bak kızım, annen bizi terk edeli çok oldu. Aynısını benim için yaşamanı istemem tabii fakat buraya alışmışken oraya gitmen, oraya alışman zor olur."

Kaşlarımı çattım. Libyada Arapça konuşuyorduk, ben 9-10 yaşlarındayken Türkiyeye gelmiştik ve Türkçe öğrenmem çok zor olmuştu. Arapçayı az da olsa konuşabiliyordum hâla. Eğer sebep bu ise geçerli bir sebep değildi kesinlikle.

"Hem senin işin gücün var kızım. Şarkı söylüyorsun, işinle mutlusun da-"

"Haklısın, tüm borçlar bana yıkılı. Şarkı söyleyerek mi bir evi geçindirmemi mi istiyorsun baba? Ben zar zor yetişiyorum zaten masraflar olsun, borçlar olsun, senin içki ve sigaran olsun... Sen gidince ne olacak? Bir kız tek başına bir evi nasıl geçindirsin? Doğru dürüst bir işim bile yok! Şarkı söylemek yetmiyor anladın mı? Yetmiyor!"

Gözlerim dolmuştu. Patlamam gereken zaman gelmişti. Babam bana her ne kadar bağırıp çağırsada, şiddet uygulasada o olmadan eksik kalırdım. Ne olursa olsun babamı seviyordum. En azından annem yokken babam bakmıştı bana, şimdi ise o da gitmek istiyordu... Gerçekten, nasıl bu kadar rahattı?

Sokak Tanrısı (Kaçış)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin