Aşk susmakmış,o an anladım...
Yıllardır sevdiğim ama bir türlü onu sevdiğimi belirtemediğim bir kız vardı.
Ben onun hakkında herşeyi öğrenmiştim ama o benim hakkımda hiçbir şey bilmiyordu. Varlığımdan haberi bile yoktu. En yakın arkadaşından gittiği kafelere, içtiği içeceklere, hatta sevdiği müziklere kadar biliyordum. Kısa süreli bir ilişkisi olmuştu ve sonrasında anlaşamadığı gerekçesiyle ayrılmıştı. En büyük sorunu insanlarla anlaşamıyor olmasıydı ve bu yüzden kimseyle uzun süreli bir ilişki yaşayamamıştı.
Bir gün kafede denk geldik bununla, sonra bir alışveriş merkezinde, sonrada bir konserde. Bir ara çarpıştık, gülümseyerek "Özür dilerim!"dedi.
Konuşamadım bile, dilim tutulmuştu. İlk defa bu kadar çaresiz hissettim kendimi. O da hiç istifini bozmadan gitti. Birkaç hafta sonra, aynı kafede gördüm bunu. Yanıma kadar geldi ve "Oturabilir miyim?"dedi, kafamı salladım. Söylenilenin aksine, çok uyumlu bir kıza benziyordu. Oturdu ve:
"Geçen gün konserde sana çarptığım için özür dilerim..."dedi. Önemi yok bile diyememiştim, gerçekten dilim tutulmuştu ve herkese bülbül gibi konuşan ben, ona iki kelime bile edememiştim. İşte tam o sırada,"Konuşsana be adam, dilini mi yuttun?"dedi. İşte o anda farklı bir şey oldu. Önümdeki adisyonun arkasına "Benim konuşmak gibi bir kusurum var, kusura bakma!"yazdım. Bana öylece baktı ki ama acıyan bir bakış değildi bu. "Nasıl yani, hiç mi?"dedi. Hiç dercesine bir kafa salladım. 'Seni öyle görünce, heyecandan konuşmadım!' demek yerine böyle demek daha kolayıma gelmişti sanki." Nasıl oldu bu peki?"dedi, adisyonun arkasına yine birşeyler yazdım. O soru soruyor, ben adisyonun arkasına yazıyordum. Bu durum onun için de tuhaf olmuştu. Beni farketmeyen o kız, benimle o gün hiçkimsenin ilgilenmediği kadar ilgilenmişti. İki saat kadar orada beraber oturduk, sonra tekrar buluşmak için sözleştik. Üç gün sonra, aynı saatte aynı kafede buluşacaktık. Her şey iyi gidiyordu ama tek sıkıntım ona yalan söylemiş olmamdı. Bunu ona bu sefer söyleyecektim, çıkıp karşısına "Seni aylardır tanıyorum, yediğin yemeklerden çaya attığın iki kesme şekere, dinlediğin müziğe, hatta gülünce çenende oluşan o çukura kadar her şeyi biliyorum ama seni görünce dilim tutuldu, iki kelime bile edemedim. Sen de 'Dilini mi yuttun?' deyince bu yalana sığındım."diyecektim ki, farklı bir şey oldu: koca bir kalem ve bir defter geldi oturduğum masaya ve kâğıda 'Nasılsın?' yazdı. Gülümsedim, 'İyiyim, sen nasılsın?' yazdım. O kâğıda birçok şey yazdık, o an bu yalanı biraz daha sürdürmek istedim. Derken birbirimize zaman ayırmaya başladık; alışverişe gitmeye, sinemaya gitmeye, hatta hatta beraber konserlere gitmeye başladık. Beraber biryerlerde yemek yiyor, gecenin bir saatinde dışarı çıkıyorduk.