Eve gelinir, eşyalar toplanmadan önce bir hışımla mutfaktaki 2. çekmece açılır... Açılan çekmecede bir kağıt bulunur:
"Düşünüyorum da günlerdir sürekli bir şeyler eksik; sen gibi, ben gibi ve biz gibi. Halen de anlamış değilim, başka bir el için nasıl elimi bırakırsın? Kıyafetlerini almaya gelince bir şey deme... Bir kaç isteğim var, Sezen Aksu'nun kasetini tak. Hani bir şarkısı vardı ya 'seni kimler aldı, kimler öpüyor?'... O şarkısına sar kaseti ve sonuna kadar dinle. Sonra ilaçlarımın yanına yarım bardak su koy. Senden kalan ne kadar anı varsa, al ve evden çık. Ya da dur...Hemen çıkma, sana bir not daha bıraktım ayakkabılığın üzerinde. Onu al öyle çık, bir sigara yak ve dışarda oku onu. Yalnız bir konuda anlaşalım, kesinlikle bir sigara yak tamam mı? Çünkü ben yazarken fazlasıyla zorlandım. Sen hiç değilse okurken zorlanma."
Ayakkabılığın oraya kadar geldi ve ayakkabılıkta olan kâğıdı da alıp çantasına attı. Elindeki kâğıdı buruşturdu ve sonra kapıyı bomboş anıların üzerine örtüp evden dışarı çıktı. Hemen karşısındaki asansöre bindi. Dış kapıyı bir hışımla açtı ve hemen karşısındaki parka gidip bir banka oturdu. Az önceki kâğıtta yazanlardan hiçbir şey anlamamıştı. Merakla çantasından çıkardığı kâğıdı eline aldı, biraz göz gezdirdi. Son kez, eski erkek arkadaşının dediğini yaptı ve bir sigara yaktı, sonra okumaya başladı...
"Hatırlıyor musun o geceyi? Hava yağmurluydu. Saat akşamın dokuzuna geliyordu. Seninle tam salıncakların olduğu bankın önünde oturuyorduk. İki odalı evimizden, bütün güzel anılardan bahsediyorduk. Dün gibi aklımda, bugün gibi hafızamda her şey... O sarı saçlarınla oynarken bana 'Her şey çok güzel olacak.'demiştin. Sonra tam dört sene, dile kolay 4 sene seninle bütün güzel giden her şey, nasıl oldu da bir anda silindi biliyor musun? Hep bunu merak ettin değil mi? Bir gece yarısı yine bu parkta buldum kendimi. Biraz ağlamak, biraz rahatlamak istedim. Seni o gün kuzenim diye belirttiğin erkek arkadaşınla bir kafede dudak dudağa gördüm. Çılgına dönmüştüm. Önce ikinizi de vurmayı düşündüm, sonra kıyamadım sana. Bir meyhanede buldum kendimi, sabaha kadar zil zurna. Gözümü bir açtım, hayalarimin katili olan o banka oturmuşum. Ağladım, isyan ettim. O gün annen hastaydı, annene bakıyordun. Aradım seni, 'Bitti!' dedim. Alkollü olduğumu, sonra konuşmamız gerektiğini söyledin, ben ısrarla 'Bitti!' dedim.
Biliyor musun? O gece kapısını açıp, seninle yüzlerce anımızın olduğu o evden içeri giremedim. O bankta kaç dakika, kaç saat oturdum bilmiyorum. Seni affetmek, her şeyi unutmak, seninle her şeye tekrar devam etmek çok istedim. Ama gururum el vermedi. İçimdeki ses, artık olmaz diyordu. Bunları yazmak benim için de çok zor ama biraz anlatır mısın bana aşkı? Sana sunduğum kalpte değil de biryerlerinden gelen iki damla suda sevgiyi bulmak nasıl bir duygu? Nasıl bir duygu, bir el için başka bir eli bırakmak? Yok yok... Cevaplamak için geri dönme sakın. Bak zaten arkandan ne gözyaşı ne de su döktüm geri gel diye. Gelme! Sen en iyisi git. Lütfen şimdi sen de, her şeyin sorumlusu olan o banktan kalkıp git.Hoşça kal..."