Senin atm de kazandıklarına ne oldu, ne yapıyorsun onları, sadece senin mi sandın onları, sen bu evde yaşıyorsun, sen benim evimdesin, istemiyorsan, vermiyorsan s*ktir git...
Kulağımın çınlaması, tüylerimin diken diken olmasından sonra ÇAT! diye çarpan kapı sesi, daha sonra ise...
Vurmuştu suratıma. Kıpkırmızı olan yanağımı, acıdan yanan tenimi hissediyordum. İkinci de ise çizgi filmler de olur ya hani yıldızlar kayar siyah bir ekranda. Oradaki gibi şekil olarak yıldıza benzeyen şeyler olmasa da beyaz büyük noktaları görmek kaçınılmaz oluyor.
Nedenini anlamaktan hala zorlanıyorum o an şok geçirmiş gibiydim. Annem bir tarafta ağlıyor. Abi(ağabey) diye bağırıyor. Dedem sonunda yoruldu diyordum. Dede yapma deyişimi sonunda duymuştu belkide. "Ya dede ben hiç bir şey yapmadım" dedim. Dedem bana en masumca haliyle bakıyordu, dediğim gibi çok seviyordum onu.
Benden istediği bir şey vardı. Stajda kazandığım param...
Eğer ona kenara atıp biriktirdiğim paranın hepsini vermez isem. Evden s*ktir olup gitmem gerektiğini söyledi. Böyle şeylerin sadece filmlerde olacağını düşünüyordum. İnsan çocuğuna nasıl derdi ki. Annem sessiz kaldı. Kardeşim bir şey diyemezdi zaten. Yine yalnızdım. Çökmüş vaziyette.
Hayatımda mutlu zamanlarımın çok uzun süreceğini rüya gibiydi zaten. Sedeften sonra öyle geçebilir hayaline kapılmıştım maalesef oda bir hüsranla sonuçlandı. Ne olacak sonuçta onunla kavga etmedin demeyin. Onun yanına nasıl gidecektim. Yol parasını nasıl karşılayacaktım. Onu bir yere oturmaya götüremeyecek miydim... Ki ben daha numarasını isteyemeden şu lanet olsun ki parasızlık ona beni ulaşılmaz kılmış gibiydi. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Hani sevgili videoları var ya böyle sarılan kocaman kaldıran falan, onların hayalini kurmak için çok erkendi dimi, yalan olmuştu sanırım. Dedemi daha fazla sinirlendiremezdim. Ona olan saygım vardı. Ne kadar dövse de dedemdi sonuçta. Bize böyle öğretmişlerdi. Ne kadar yanlış dimi bir bireyin kendini savunamaması. Mecburen kalktım yattığım yerden, paspal kıyafetlerimi giydikten sonra mahallemin girişindeki akbank atm sine doğru gittim. Tüm birikmişliğimin yok olmasına dakikalar kalmıştı. Yazın hayalini kurduğum seneye de gideceğim üniversitedeki yapabileceklerim giderek benden uzaklaşıyordu...
Parayı atm den aldım, gittim eve. Elini alnına yaslayarak yere bakan, yaptığından dolayı pişmanlık duyan dedemden ağzından tek bir ses dahi çıkmıyordu. Nasıl oldu da böyle celallendi hepsini anlayacağım zamanlar gelecekti... Ama aklımdaki Sedef sorununu çözmem gerekiyordu. Tekrardan mutlu kimliğime sanki hiçbir sorunum yokmuş gibi mesaj atmam gerektiğini farkındaydım. Ama onunla tanışmamın üstünden 2 hafta geçmesine rağmen baya bağlanmıştık birbirimize birbirimizin dilinden anlamaya başlamıştık annesinin babasını ablasının ismini bile öğrenmiştimm. Davranışlarını nasıl biri olduklarını anlattı bana. Bende aynı şekilde de annemi,kardeşimi anlattım, dedemi anlattım her şey çok güzeldi birisi beni ailesi ile tanıştırmış gibiydi. Ama ona umut vermiş gibi olucaktı, benimde en çok istediğim şey bu aslında bana bağlanmasıydı ben ona bağlanmıştım bile. Her şeyini bilmek istiyordum. Ama bunu için durumum artık yoktu her şeyi de ona anlatamazdım. Belki o da üzülürdü benimle, onun üzülmesi isteyeceğim en son şeydi.
İlerde ailevi sorunlarımı hallettikten sonra tekrar yazıcaktım, belkide hata yapıyordum. Ama artık dedemin üstümde daha çok baskısı vardı. Kimsem yoktu ve ağırlığımı Sedef'e yükleyemezdim. Kendi başıma bu yükün altından çıkmam gerekiyordu her zamanki gibi... Sorunlarımı çözmeye geçmeden önce Sedef'e istediğinde yazacağını, istediği derdini anlatacağını söyledim, ilk triplense de onunda yapacak başka bir şeyi yoktu. Derslerim yoğun dedim. Onlara odaklanmam gerek dedim... Ama işin arka yüzünü o odadaki ben dahil 4 kişiden başka kimse bilmiyordu... Eh birde sen öğrendin eksiği tamamladık... Ne güzel bir anı dimi. Dedemin sorununu olabildiğince hızlı düzeltip benim işe girip bir şekilde olan her şeyi halletmem gerekiyordu peki dedemin sorunu neydi? Daha sonra ise Sedef'ime dönmem gerekiyordu. Beni tekrar kabul edecek miydi? Hala aklımda olan ise bu yaşadıklarım geçici mutluluk muydu?
Belkide, Amin Maalouf'un sözü gibi "Bir hafta yada 30 yılda sürse, son gün geldiğinde aynı gözyaşı dökülür..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17. Yaşım
Romance17 yaşıma bastığımda ailemden bir doğum günü hediyesi beklemiştim. Her zamanki gibi hiç bir şey yoktu hediyem bir ay rötarlı olarak ondan gelmişti. Her şeyi ayrıntılı olarak anlatacağım. İşte bu bizim hikayemiz...