Dedem yaşadığımız evin ipotekli olduğunu biraz bana acı çektirdikten sonra sabah uyandığımızda kahvaltıda söylemişti. Güne harika bir başlangıç yapmışız dimi? Bende öyle düşünmüştüm...
Staja gitmek için giyinmeye başladım, aklımın ucunda da hala sofrada olanlardı. Üstüme kocaman bir yük yüklenmişti. 17 yaşımda bu biraz fazla değil miydi? Bu aralar sadece sorular sorduğumu farkındayım inanın bazı soruların cevaplarını ben dahi veremiyorum inanın.
Ya benim 17. yaşımın doğum günü hediyesi nasıldı? Her gün resimlerine bakıyordum aradan 2 hafta geçmesine rağmen benden hiçbir duygu eksilmedi resmini ekran görüntüsünü alıp duvar kağıdı yapmıştım. Biliyorum bu suç kimsenin resmini izinsiz kullanamazdım. Ama özlemimi gidermek için başka çarem yoktu...
Yarı zamanlı işe girmiştim. Stajdan sonra gidip kafede çalışıyordum. Bu borcumuzu kapatamazdı ama damlaya damlaya göl olur belki. Vazgeçmemem gerekirdi, vazgeçemezdik. Annemde eve aldığı el işlerini arttırmaya başladı. Dört koldan ödemek için çırpındık durduk. Ama borcu ödeyebildik mi. Hayır. bize destek olan komşularımız, akrabalarımız oldu onların sayesinde tekrardan eski halimize dönmeye başladık. Şimdiki 20 dairelik büyük apartmanlarda böyle dostluk olacağını sanmıyorum. Akraba ilişkilerimizde çok şükür iyiydi. Bir ay sonunda parayı denkleştirip ödedik sonunda borcumuzu, çevremizden aldığımız borçları da her ay düzenli olarak kapatacaktık.
Sıra geldi Sedef'e
Bunun üstesinden nasıl gelecektim ki, onu yüz üstü bırakmış gibiydim hemde ilk aşık olduğum kızdı... Gece saat 11 sıralarıydı, yatağımın soğuk tarafına geçip kendimi rahatlattım her gece olduğu gibi, telefonumun parlaklığını sonuna indirdim gözlerim ışığa karşı çok hassastı. Resimlerinin arasına her gece olduğu gibi gezmeye başladım. Bu seferki aklımın kilitlendiği resim üzerinde koyu krem rengi yeleği olan, yine saçları önünde, eli de o zamanki sınıf başkanının omzuna dokunmuş haldeydi, Herkes sınıf başkanlarını sever ondan kıskanmıyordum, ama sınıf başkanının yerinde olmak için nelerimi vermezdim sırf onun yanında olabilmek için. Yine güzel gülüşünü objektife yansıtmıştı. Resimlerine baktığımda yanında başkaları da olsa onlar benim gözümde bulanıklaşıyordu. Ben sadece dünyanın en güzel manzarasını izliyordum.
Kendisini en çok benim gözümden görmesini isterdim kendini ne kadar değerli biri olduğunu benim için dünyada tek olduğunu hep bilmesini isterdim. Denize karşı otursa manzara onu izlerdi. Göz şekli, dudak yapısı, burnu... Her şey hani herkesin hayalinde bir sevgili olur ya boyu şöyle olsun gözleri şöyle olsun. Ben hayalimi artık resimlerde görüyordum.
Gülüşünü seversin, sesini seversin, sohbetini seversin. Sevmek için illa ki yüzünü görmek şart değil; Yüreğinde duruşunu seversin. Benim için onu bana bağlayan ve elimde olan tek şeyi resimlerdeki bana olan gülüşüydü işte.
Hayat aslında satranç gibi dimi, insanlarda içindeki piyonlar atlar filler vesaire... Bazıları zayıf bazıları güçlü. Bazılarını oyunun başında kullanmak gerekir, bazılarını da sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanman gerekiyor. Satrançta skor falan da tutulmaz. Tek taşında kalsa oyunu tersine çevirebilecek hamleler yapabilirsin, aynı hayat gibi aslında bunu benim yaşantıma uyarlarsak elimdeki tüm mutluluğumu kaybetmiş gibiydim. Elimde tek Sedefim vardı, onsuz yapamazdım ki ben artık. Ya sonsuz mutsuzluğa hapis olacaktım, yada Sedefim beni bu oyunun içinden kurtaracaktı. İnsanın kalbi olmadan uzun süre yaşayamacağı mutlak, ya ben Sedefsiz nasıl başarabilirdim hemde bu kadar üstümde yük varken... Bunun için yarın stajda iken boş vaktimde laboratuvarın en ıssız köşesinde kimse bana görev vermeden önce halletmem gerekirdi. Eve bu konuları konuşacak kadar güçlü değildim...
Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Acıyı hissetmeye başlamıştım. Gözlerim uzun süre kırpmadığımdan yüzeyi kurumuştu sanki. Bu arada bakmayın böyle hüzünlü şeyler yazdığıma annem, kardeşim, çevrem bana üzülmesin diye hep gülerim ben, çok gülerim ve kimse bunun yalan olduğunu anlayamazdı kimse...
Sabah yine çalan alarm sesi, sanırım bu en kötü uyanışımdı. O alarm benim rüyamı yarım bırakmıştı. Artık resimlerinden sadece yüzünün her noktasına kadar ezberlediğim Sedef rüyamdaydı. Telefonumun not defterine unutmamak için hemen not almıştım. Yarım yamalak hatırladığım rüyamda...
Yağmurlu bir hava vardı. Sedefle aramda sadece 3-4 adım vardı gözlerimin içine bakıyordu. Bir kez gülümsedi, yanına kadar yaklaştım ellerini tuttum, boynuna sarılmak için eğildim ellerim beline koydum, sımsıkı sarılacaktım, kokusunu sanki hissettim. Ama oda bilinçaltımla ilgili bir şey sanırım. Ama sarılamadım. Teşekkür ederim alarm sesi...
Ama artık konuşmam gerektiği ile ilgili bir işaret gibiydi benim için. Bunu bugün işe gidince yapacaktım. Mesai bitimine doğru saat 16.45 civarlarında en ıssız yere çekildim resmine uzun uzun baktım reddedilmeye hatta bana karşı ters davranabileceğine hazırladım kendimi, tekrardan o sihirli kelimeyi yazdım
"Merhaba" ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17. Yaşım
Romance17 yaşıma bastığımda ailemden bir doğum günü hediyesi beklemiştim. Her zamanki gibi hiç bir şey yoktu hediyem bir ay rötarlı olarak ondan gelmişti. Her şeyi ayrıntılı olarak anlatacağım. İşte bu bizim hikayemiz...