Merhaba sevgili okurlarım :) öncelikle hepinize teşekkür ederim. Kitabım tahminimden fazla ilgi gördü ama ne yazık ki hiç yorum gelmiyor :( yorumlarınız kendimi geliştirmem için çok önemli. Lütfen kaçamak bakışlar atıp hemen gitmeyin ufakta olsa bir yorum bırakın, hikayemin gidişatının siz okurlar tarafından değerlendirilmesine ihtiyacım var. Umarım bol yorumlu ve voteli bir bölüm olur :)
iyi okumalar :)
Elisa kendisi için hazırlatılmış devasa odanın ortasındaki yatağa oturmuş etrafını inceliyordu.
Oda çok güzel döşenmişti. Krem rengi ağırlıktaydı; perdeler, yatak örtüleri krem rengi dantel işlemeliydi ve duvarda çok zarif bir tablo vardı. Odasında büyük bir de balkon vardı. Oda tam olarak genç bir kız için döşenmişti.
Elisa bu yeni hayatının nasıl olacağı konusundaki belirsizliğin vermiş olduğu huzursuzlukla kalktı ve balkona doğru yürüdü.
Balkon kapısını açıp gözlerini kapadı ve temiz yaz havasını içine çekip gözlerini açtı.
"Aman Tanrım".
Elisa gözlerine inanamıyordu eğer yaşadığına inanmasaydı şuan cennette olduğunu düşünürdü çünkü karşısındaki manzara ancak cennette var olabilecek türdendi.
Önünde kocaman bir orman duruyordu ve ilerisinde kocaman dağlar vardı. Ormanın içindeki gölü de görebiliyordu.
Yüzlerce kuş cıvıltısı Elisa'nın tüm umutsuzluklarını unutmasına neden oldu ve bu evliliğin mutlu bir evlilik olması için elinden geleni yapmaya karar verdi Elisa.
Andrew güzel bir banyodan sonra aşağı inmiş akşam yemeği için sevgili karısını bekliyordu. Neyse ki bu kıza fazla katlanmak zorunda kalmayacaktı işini bitirince onu burada terk edip gidecekti.
Ne yazık ki bu düşüncesinden karısını gördükten birkaç saniye sonra vazgeçti.
Karısı merdivenlerin başındaydı ve çok güzel duruyordu acaba biraz daha mı kalsaydı çünkü bu lanet kız gerçekten Andrew'u bile baştan çıkarabilecek kadar güzeldi.
Evet niye olmasın ki sonuçta kız karısıydı ve karısı olmaya da oldukça gönüllü olduğunu tüm Londra'nın önünde göstermişti zaten.
"İyi akşamlar Lordum, kusura bakmayın biraz geç indim". diyerek zarif bir reverans yaptı Elisa ve kocasının karşısındaki sandalyeye oturdu.
Elisa o kadar güzel görünüyordu ki Andrew ona kızmaya kıyamadı, yeni banyo yapmıştı, saçları hala ıslaktı ve kuruması için açık bırakmıştı,pudra rengi bir elbise giymişti ve Andrew'un tüm erkekliğini harekete geçiren kokusu bütün eve şimdeden sinmişti.
İkisi de birbirlerine hiç bakmadan ve tek kelime etmeden yemeklerini bitirmişlerdi.
Elisa bu gerilimli ortamdan kurtulmak için odasına gitmeyi düşündü ama hangi odaya gitmesi gerektiğini bilmiyordu.
Kendi odasına mı yoksa Andrew'un odasına mı gidecekti?
Henüz zifaf gecelerini yaşamamışlardı ve Elisa'nın içindeki korku bu bilinmez gece yüzünden iki katına çıkmıştı.
Hiç tanımadığı ama yüzüne her baktığında nefesinin kesilmesine ve vücud sıcaklığının artmasına neden olan bu adamın ona dokunacak olması Elisa'yı heyecandan ve bir o kadar da korkudan titretiyordu.
"Titremen bittiyse Elisa odana çık ve beni orada bekle".
Elisa duyduğu tok sesle yerinden sıçradı. Tanrım, korktuğunu bu kadar belli etmemesi gerekiyordu. Titrediğini adam söyleyene kadar fark etmemişti bile.
"Ö-zz-üürr dilerim galiba biraz üşüdüm, biraz ısınırsam titremem geçer".
Ah!harika şimdi de kekelemeye başladı.
"Birazdan ısınacaksın Elisa. Odaya çık".
Elisa kendini daha fazla küçük düşürmeden odaya çıktı.
Odaya geldiğinde zifaf geceleri için hazırlanması gerektiğini biliyordu Elisa. Odasında bulunan dolabı açtı ve gelmeden önce onun için hazırlatılmış olduğu belli olan ve neredeyse tam üstüne dikilmiş elbiselere baktı.
İç çamaşır bölümünü açtı ve oradan böyle bir gece için seçmesi gereken geceliği seçti.
Elisa'nın içinden hiç istemese bile Lydia'ya dua etmek geldi çünkü o olmasaydı şuan ne yapacağını bilmeden eli ayağına dolaşmış şekilde odayı turluyor olurdu.
Bir erkek ve kadın arasındaki yakınlaşmanın nasıl olduğu konusunda Lydia ve eve gelen arkadaşlarının açık açık yüksek sesle sohbet etmeleri Elisa'yı her ne kadar utançtan kızartsa da şuan ki durumdan dolayı minnettardı.
Evet sonunda ince, dizinin üstüne gelen, kollarını ve boynunu açıkta bırakan beyaz geceliğini giymişti ve yatağının üzerinde oturmuş Andrew'u bekliyordu.
Neredeyse yarım saat geçmişti ama Andrew hala gelmemişti.
Elisa'nın içindeki gerilim neredeyse elle tutulur hale gelmişti. Daha fazla böyle durup bekleyemezdi, Andrew'a bakmak için kalkıp kapıya doğru yönelmek üzereyken kapı açıldı ve tüm ihtişamıyla kocası zifaf geceleri için odaya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUZAK
Fiksi SejarahKaranlık kabuslarla geçen bir çocukluk... Acımasız bir Dük... Elisa karanlıktan da daha korkutucu şeyler olduğunu Dükü tanıdıktan sonra anlamıştı ama artık kurtuluş yoktu Elisa Dükün karanlığına kendini çoktan bırakmıştı... Elisa Swan ailesini kaybe...