+12+

2K 206 31
                                    

-yine sınır koymuyorum lütfen sadece vote atmayı ihmal etmeyin kkkk-
-umarım beğendiğiniz bir bölüm olur❤-

Hayat garipti.

Birinin aniden karşınıza çıktığını düşünün. Buz tutmuş kalbinizi ısıtan elleri olduğunu, gülmemeye yeminli dudaklarınıza tebessüm yerleştirecek sesini, bakınca bile mutlu olmanızı sağlayan minik gözlerini düşünün.

Üstelik bu etkiyi sadece ilk görüşmede hissettiğinizi hayal edin.

Şimdide kalbinizi derinden etkileyen bu sevgiyi kendi isteğinizle geri çevirdiğinizi düşünün.

Jimin'in kalbi benim zaferim değil yenilgim olmuştu. Çünkü ondan vazgeçmem gerekiyordu. Ve bu hasarlı benliğimi dahada yaralamaktaydı.

Ben onun ilk çaresizliği, o benim ilk yenilgim olmuştu...

Odadaki küçük aynaya doğru gittim ve kendimi izlemeye başladım. Kahverengi koyu saçlarıma baktım. Yüzüme baktım. Kendimden sıkılmıştım. Hiç düşünmeden gidip turuncu saç boyası aldım ve bütün saçlarımı boyadım. Hayatımda değişikler istiyordum. Mutlu olmak istiyordum. Mutlu olduğum şeyleri yapmak güzel olabilirdi.

Odama gittim ve Agnes Obel'in Riverside şarkısını söyleyerek sesimi kaydettim. Hiç düşünmeden Lisa'nın stajyerlik yaptığı şirkete mesaj yoluyla sesimi gönderdim. Teklif gelmeyeceğini biliyordum. Abartılacak bir sese sahip değildim *yalaaaannnn djdndkd* ama babam ve Lisa her zaman benim bunu yapmamı istemişti fakat ben hiçbir zaman cesaret bulamamıştım.

Jimin'i unutmam için bir şeylerle uğraşmam gerekiyordu. Unutamayacağımı bilsem bile kafamı başka şeylerin doldurması iyi gelebilirdi.

Saate baktığımda 12'yi geçiyordu. Jimin beni merak etmiş miydi? Büyük ihtimalle bana oldukça sinirlenmişti.

Kafamı yastığa gömdüm ve düşüncelerim içinde uykuya daldım.

Gözlerimin hafif aralanmasıyla bir karartı gördüğüme yemin edebilirim...

Uyku sersemliğiyle gözlerimi açtım. Yatağımın kenarında oturmuş, beni izleyen Jimin'i görmeyi beklemiyordum tabiki. Hâlâ rüyada olduğumu düşünmeye başladım.

Gözleri kızarık ve yorgun olan Jimin'e hafif tebessüm ile baktım. Jimin yavaşça yanıma uzandı. Yüzüm ona dönük bir şekilde ne yaptığını anlamaya çalıştım. Belimi kavrayıp bana sarıldı. Boynumda hissettiğim sıvıyla ağladığını anlamıştım.

Gözlerim yanmaya başladı. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde donup kaldım. Rüya olduğunu düşündüğüm için sarılmasına izin verdim.

Sabah uyandığımda yanımda yatan Jimin'e baktım. O bir melek gibiydi. Çok güzeldi, melekleri kıskandıracak güzellikte...

Olayı sonradan fark ederek onu yataktan ittim ve hafifçe çığlık attım.

"Senin burada ne işin var?!"

Jimin uykulu bir şekilde bana baktı.

"İlk defa odana gelişim değil Chae. Sakin ol."

Nasıl yani odama daha öncede mi gelmişti?!

"Pis sapık, çabuk çık odamdan!"

Uyuşuk bir şekilde ayağa kalktı ve sakince yanıma oturdu. Kocaman açılmış gözlerimle onun bu sersem hâlini izliyordum.

"Saçlarını beğendim çok güzel olmuşsun. Aslında sen hep güzelsin."

Başını hafif sağa eğerek uykulu gözleriyle gözlerimin içine gülerek konuştu.

"Şey gibi... Rosé?"

Ne dediğini anlamaya çalışarak sordum.

"Rosé?"

Gözlerindeki gülümseme dolgun dudaklarına kaydı. Minik parmaklarını saçlarımda gezdirdi.

"Rosé işte. Bundan sonra sana Rosé diyeceğim. Benim Rosé'm."

🌾Orange Love || jimin•roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin