''Kahvaltı hazırla Heat.''

338 21 5
                                    

Arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayız. Muhteşem yorumlarınız için teşekkür ederiz lütfen böyle devam edin. Fakat 6. bölümde neden Read'lar geç geldi? Lütfen bu bölüm öyle olmasın. Sizin için gerçekten çaba sarf ediyoruz. Neyse iyi okumalar bölüm sınırı +350 read ve +10 vote.

-Harry'nin ağzından-

Çok sinirlenmişti. Belliydi. Sinirden olarak tahmin ettiğim elleri titriyordu. Kolay değildi ama şu anda yaptığı. ''Cevap versene!'' diye gürledi. Hazırlıksız yakalandığım için irkildim. Ona bakamadım. Bakmaya yüzüm yoktu çünkü. Aynısını benim kızıma yapsalardı. Şu anda yaşamıyordu bile. Ama Dylan farklıydı. Her zaman sabırlıydı. Sakin ve sessizdi. Bu hareketi beni olduğundan fazla şaşırtmıştı. Ben yerde oyalanıyordum. İnceleyebileceğim bir halı deseni bile yoktu. Halıları pek sevmem. Evin belirli yerlerinde var sadece. Gözlerimi Dylan'a çevirdiğimde gözleri dolmuştu. Akmamak için can çekişiyordu. Öylece durmuş titeyen elleriyle bana bakıyordu. ''Bişey de! Yalvarırım bişey de. Ona hiçbir şey yapmadığını söyle!'' Sesi sonra doğru alçalmış ve titrekleşmişti. Korku vardı içinde. Kaybetme korkusu. Özlem vardı sanki birazda. Umutsuzluktan da ödünç alıyordu. Hiç tatmadığım türden duygularsı bunlar. Ben her zaman en iyisiydim. Özleye bilecek kimsem yoktu. Belkide vardırda unutmuşumdur. Sonunda aklımdakileri def edip Dylan'a odaklandım. Ona baktığımda dudaklarını sıkıyordu. Göz yaşlarının akmasına çok az kalmştı. ''Niall Heather'ı getir.''  diye bağırdım. Ne yapabilirdim ki? Eğer hiç göstermezsem Heather'ı kesin vururdu beni. Yapardı. Biliyorum. Uzun bir sessizlik oldu. Kimse konuşmuyordu. Herkez Heather'ı bekliyordu. Uzun bir aradan sonra bodrum kapına inen merdivenlerden Niall ve Heather belirdi. Heather ayılmıştı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı kesinmiş ve şişmişti. Aramızda biraz mesafe vardı ama görebiliyordum. Niall'ın suratı düşmüş Heather'ın kolunu tutup yürümesine yardım etmeye çalışıyordu. 

Heather'la gözlerimiz buluştuğunda sadece ona baktım. İfadesizce. Ne pişmanlık vardı yüzümde, nede iyi ki yaptım düşüncesi. Sadece baktım. Savunmasızlığına baktım. Çaresizliğe. Nefretine. Tanımlayamadığım onlarca hisse baktım. Dylan'a gözüm kaydı bir kaç saniye sonra. Akmamak için direnen göz yaşları sonunda pes etmiş. Yanaklarındaki yerlerini almışlardı. Heather'a baktı. Benim aksime aşk dolu baktı. Ben asla bir kıza böyle bakamayacaktım. Ben anca insanların acı çekmesine yarayacaktım. Ne kadar boktan bir şey olduğunun farkına yıllar önce varmıştım. Ne kadar geç olduğunu da keşfetmiştim. Ama iş işten geçmişti bir kere. Düzelemezdim. Dylan'ın sanki kanı donmuştu. Bem beyaz kesilmişti adeta. Ölü gibiydi. Ama canlıydı. ''H-Heather?'' diye kekeledi sonunda Dylan. Göz yaşları daha fazla akmaya başlamıştı. 

Heather hiçbir şey yapmıyordu. Yapamıyordu yada. Ayakta dikilmiş öylece duruyordu. Ağlamıyordu. Gülmüyordu. Çok güçlü durmuyordu. Ama yıkılmamıştıda. ''Heather? B-bişey desene sevgilim?'' . Heather değil ama Dylan yıkılmışa benziyordu. Heather bişeyler söylemek için çabalıyordu. Ama kelimeleri dökemiyordu. Sadace birşeyler mırıldanıyordu kendince. Yani gördüklerimin göstergesiydi bunlar.

Dayanamadı Heather. Sonunda direnen dizlerinin dizlerinin üstüne düştü. Hazırlıksız yakalandığı için tutamamıştı Niall onu. Ağlamaya başladı. Bu durumuna gerçekten içim acımıştı. Koskoca Harry Styles'ın canı acımıştı. Dylan hala konumunu bozmamış bir şekilde Heather'a bakıyordu. Eminimki benim acım onun acısının yanında hiç kalırdı. Heather'ın böyle yapması onun bana olan sinirini ikiye katlıyordu. 

Kısa bir saniye sonra beni buldu Dylan'ın gözleri. Ateş gibiydiler. Sanir ve öfke ile gözlerime bakıyordu gözleri. Titreyen elinden eser kalmamıştı. Tam tersine silahı yalar bir biçimde sımsıkı tutmuştu. ''Ne hale getirdin kızımı pislik herif!'' diye gürledi. Siniri gözlerinden okunuyordu. Kaçış yoktu Styles. Kesin Niall'da kimseye haber verememişti. Göt. ''Bişey de! Seni öldürmemem için bana bişey söyle!''. Bu bağrışı diğer bağrışına göre bu seferki bağrışı daha kuvvetliydi. Söyleyebilecek bir şeyim yoktu. Ama bu geçek beni öldürebileceğini göstermezdi. Gösterir miydi ki? Hiç birşey söylememem onu daha çok sinirlendirdiğine emindim. Ama ne yapabilirdim ki? ''Ş-şey...'' diye kekeledim. ama bu onun için hiçbir şey ifade etmemişti. Çünkü aynı sinirle bana bakmayı sürdürüyordu. ''Neden seni daha once öldürmedim ki?'' diye tısladı dişlerinin arasından. Fısıldar gibi söylemişti. Ama rahatça anlayabilmiştim. Silahı tamamen kavrayıp bana doğru doğrulttu. 

Death ConfidantHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin