Gecenin avucundan yıldızlar dökülüyordu kadının saçlarına. Rüzgar usulca öpüyordu perdeleri, sonra açık camdan içeri giriyordu ve masanın üzerinde mum alevini titretiyordu. Mum alevi üşümüştü. Kadın ayı görememişti. Dostu yoktu. Tek dostu o ve aydı. Geceleri aya anlatırdı. Yıldızlarda usulca onu dinlerdi. Kadın kimsesizdi ve mutluydu.
Adam yalnızdı. Uzayda, bitmek üzere olan oksijen tüpüyle kaybolmuş bir astronot gibiydi. Ölmek üzereyken kendini kadının yıldızlı saçlarında buldu. Elleri kanlıydı adamın. Kadını mutlu edemezdi. Kadına güller verirdi. Dikenler ellerini kanatırdı. Fakat kadın gülleri sevdi. Adamı da sevdi.
Adam ve kadın mutluydu. Fakat kadın geceleri yalnız olurdu. Adam bazen geceleri gelmezdi. Gündüzleri de uyurdu. Ama mutlulardı.
Kadın o gece güzel bir akşam yemeği hazırlamıştı. Adam giderken, ''Bu akşam yemeğe geleceğim.'' demişti. Birlikte hiç akşam yemeği yemezlerdi. Çünkü adam çok geç gelirdi. Küçük bir evde yaşıyorlardı. Bir tane odası vardı ve genelde kadın o odada yalnız uyurdu. Çünkü adam gelmezdi. Fakat adamı seviyordu.
Küçük salonlarındaki küçük masaya, beyaz örtüsünü serdi kadın. Bu örtüyü ilk kez kullanacaktı. Çocukluğundan hatırladığı kadarıyla, annesi bu örtüye benzer bir örtüyü yalnızca özel günlerde kullanırdı. Kadın bir vazo bulmak istedi. Güllerini vazoya koyacaktı ama bulamadı. Zaten gülleri hiç vazoya koymazdı. Yalnız o günün özel olmasını istiyordu. Masanın bir ucuna üç adet gül bıraktı. Mum yakmak istedi. Fakat şamdan bulamadı. Zaten o tür şeyleri kullanmazdı. Mumları yine de yerleştirdi. Masasına iki mum bıraktı. Daha sonra en güzel olduğunu düşündüğü tabaklarını çıkardı. Zaten dört tane tabağı vardı. Adam şarap severdi. O akşam için şarap çıkardı. Adamın en sevdiği yemekleri yaptı.
Fazla kıyafeti yoktu fakat en güzelini seçmeliydi. Beyaz bir gömlek giydi kadın. Açık renk kot pantolonunun da paçalarını kıvırdı. Çenesinin hizasındaki siyah saçlarını güzelce taradı kadın.
Zamanın yaklaştığını hissedince mumları yaktı ve kadehlere şarabı doldurmaya başladı. Masaya oturdu.
Kadın bekledi. Adam gelmedi. Kadın bekledi. Adam gelmedi. Kadın yıldızlarla, ayla sohbet etti. Adam gelmedi. Kadın iki kadeh şarap içti. Adam gelmedi. Kadın uyuyakaldı. Adam gelmedi.
Kadın uyandı, adam yoktu.
Pencereden içeri usulca giren rüzgar, mumları söndürmüştü. Güllerden biri masanın altına düşmüştü.
Kadın ertesi akşam hiç dokunmadı masaya. Gülü masadaki yerine bıraktı. Zamanın yaklaştığını düşündü. Mumları yaktı.
Kadın bekledi. Adam gelmedi. Kadın bekledi. Adam gelmedi. Kadın yıldızlarla, ayla sohbet etti. Adam gelmedi. Kadın iki kadeh şarap içti. Adam gelmedi. Kadın uyuyakaldı. Adam gelmedi. Rüzgar daha sert esti. İki gül masanın altına düştü. Mumlar daha çabuk söndü.
Kadın üçüncü güne uyandı. Merak ediyordu. Ama nerede olduğunu bilmiyordu. Adam, geleceğim, demişti. Gelecekti. Kadın inanıyordu. Üçüncü gün, masadaki yemekler ilk günki gibi duruyordu. Kadın gülleri masaya koydu. Dikenler elini kanattı. Şarapları yeniden doldurdu.
Pencerenin önünde beklemeye başladı. Gökyüzü griydi. Bir çocuk sokakta gazete satıyordu. Gazetenin manşetinde ''İki yılda beş kişiyi öldüren seri katil dün gece yakalandı.'' yazıyordu. Okuldan çıkan genç kız, her gün olduğu gibi aynı kafede kitabını okurken yeşil çayını yudumluyordu. Kadın bir süre onu izledi.
Sokaktan onlarca insan geçti. Kediler, köpekler, siyahın bir sürü tonu geçti o sokaktan fakat adam gelmedi.
Kadın uyuyakaldı.
Rüzgar önce birinci, ardından iki ve üçüncü gülü sürükledi masanın altına. Perde daha sert dalgalanıyordu. Mum devrildi. Beyaz masa örtüsünün kenarı tutuşmaya başladı. Ardından masa, ardından altındaki güller, ardından kadının üzerinde yattığı halı, ardından perde. Ve gecenin avucundan yıldızlar dökülürken kadının saçlarına, alevler kadının saçlarına ulaştı.
Kadının biriktirdiği tüm güller kül oldu. Kadının tüm anılarını biriktirdiği ev yanmaya başladı. Kadın yandı, adam hâlâ gelmedi. Kadın öldü, adamın haberi bile olmadı.
Komşular yangını söndürdü. Yangın kimsenin hayatını etkilemedi. Yalnızca kadın kül oldu. Sokaktaki çocuk, bu sefer manşetinde yangını yazan gazeteyi satacaktı. Fakat gazete, iki yılda öldürdüğü beş kişi yetmezmiş gibi, altıncı kişiyi de öldüren adamı yazmayacaktı. Çünkü kadını, adamın zaten öldürdüğünü kimse bilmeyecekti. Kadın yandı, diyeceklerdi. Fakat adam gelseydi kadın yanmayacaktı. Adam bir kişiyi daha öldürdü.
Kadın ise, katilini beklerken kül oldu.
29.04.2017 23:14
Serenay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafamın İçinde Uzay Var
Historia Corta"Kafamın içinde uzay var." dediğim zaman ne demek istediğimi anlamazlardı. Oysa bu mecazi cümle tanımlıyor ancak zihnimi. Kafamın içinde galaksiler var, gezegenler var. Karadelikler, yıldız kümeleri... Belki de ben her güne farklı biri olarak uyanı...