WF - 1

7.4K 486 109
                                    

Genç kız, küçük kız kardeşinin uyuduğundan emin olduktan sonra kendini evden dışarı atmıştı. Evin köşeleri sanki üzerine üzerine geliyordu. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu. Bir zamandan sonra saymayı bırakmıştı. Unutamıyordu. Hiçbir şeyi unutmayı beceremiyordu..

Bir zamanlar sevgilisiyle gittiği deniz kenarına gitmiş, oturdukları banka oturup etrafı seyire dalmıştı. Her şey aynıydı. Tahtaya kazıdıkları harfler ilk günkü gibi belirgindi, silinmemişti. Dalgalar sakin, güneş batmak üzereydi.

O kadar garip hissediyordu ki. Sanki dünya uzun zamandır dönmeyi bırakmış, aynı yerde takılı kalmıştı. Başka açıklaması olamazdı. İçindeki özlem hiç mi geçmezdi? İnsan hiç mi alışamazdı? Ya du bu sadece kendisine mi özeldi? Tanrı ona eziyet etmeyi seviyor muydu?

Sevgilisi onu bırakıp gitmişti. Belki de iki yılı geçiyordu gittiği, bilmiyordu. Gittiği o günden beri bu haldeydi. Hiç değişmemişti. Hâlâ sevgilisinin aşkını taşıyordu kalbinde. Dudaklarındaki, ellerindeki izleri saklıyordu, başkalarının kirletmesine izin vermemişti. Vermezdi.

Esen soğuk rüzgar titremesine neden oldu. Elleri cebindeydi fakat yine de ısınamıyordu. Ne çok isterdi, sevgilisi çıkagelsin, üşüyen ellerini avuçlarının içine alıp sıcak nefesini ellerine üflesin. Ceketini omuzlarına örtsün, kolunu ona dolasın..

Ama biliyordu, o gelmezdi, gelemezdi.

Hava giderek soğumaya başladığında kalktı oturduğu banktan. Gözlerini sakin dalgalarda gezdirdi bir müddet. Ardından gözlerini kapatıp zihninde beliren sevgilisinin gülümseyen yüzünü izledi. Hiçbir zaman silinmemişti o yüz hafızasından. Kulaklarında çınlıyordu gülüşleri.. 

Gözlerini aralayıp derin bir nefes çekti içine. Bazen hep bu denizin kenarında durup hiç kalkmadan izlemek istiyordu, izledikçe anımsamak istiyordu güzel anılarını. Ama elinde olan bir şey yoktu. Eve, onu bekleyen kardeşinin yanına gitmek zorundaydı. Onu yalnız bırakamazdı. Tek dayanağı bu zamana kadar o olmuştu. Değilse çoktan pes etmişti..

Sevgilisinin kokusunu solurcasına derin bir nefes daha çekip denizin kokusunu ciğerlerine doldurdu. Ardından hep yaptığı gibi "Bugün de doldu sürem, gidiyorum, Kurabiyem." demiş ve sırtını dönmüştü denize.

Tanrı biliyordu ya, ölüm gibiydi onca anısının olduğu yere arkasını dönüp gitmek..

Her zamanki gibi eve dönüş yolunu uzattığında bir kalabalıkla karşılaştı. Kalabalığa yaklaştıkça duyduğu tanıdık şarkı adımlarının durmasına neden olmuştu.

Biri, sevgilisiyle kendileri için seçtikleri şarkıyı söylüyordu. Buğulanmış gözleri öylece yerde gezinirken zihninde canlanan anlar burukça gülümsemesine neden olmuştu. Sevgilisiyle de böyle karşılaşmıştı.

Adımlarını kalabalığa doğru yavaşça attı. İnsanları rahatsız etmeden aralarından geçip ön saflarda yerini aldı. Gözleri şarkıyı seslendiren genci bulduğunda dudaklarını ıslattı. Anıları zihninden silinmiyordu. Şarkı sözleri kalbine işliyor, canını yakıyordu.

"Keşke sana bunu söyleyebilseydim
Seni sevmek için doğdum
Seni tüm kalbimle sevmek için
Sana yönelen kalbimi durduramıyorum"

Kendine engel olamayıp şarkıya eşlik ederek adımlarını genç çocuğa doğru yönlendirdi. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. O şarkıyı nerde duysa hep eşlik ederdi fakat mırıldanmakla yetinirdi. Sonu ise hep aynı biter, dakikalarca gözyaşlarına boğulurdu.

Fakat bu kez öyle olmamıştı. Sevgilisiyle tanıştığı o günü canlandırmak, aynı hisleri hissetmek istemişti belki de.

İzleyenler böyle bir şey beklemediklerinden dolayı şaşkın bir şekilde genç kıza bakıyorlardı. Şarkıyı seslendiren gencin de onlardan farklı bir hali yoktu.
Yabancı biri şarkıya izinsiz girdiği için kızsa da bir yandan ne kadar güzel ve içten söylediğini düşünüyordu. Kızın sesinden etkilendiğini inkâr edemezdi. Aynı şekilde izleyiciler de genç kızın sesini beğenmiş, içtenlikle dinliyorlardı. Bazıları ellerine aldıkları telefonla bu anları ölümsüzleştiriyordu.

Genç kız şarkıyı söylerken hep sevgilisini düşünmüştü. Göz göze şarkıyı beraber seslendirişleri, şarkı bitimindeki gülümseyişi.. aklından bir türlü silinmiyordu.

Ağlamasına inat güzel çıkan dengeli sesi hep sevgilisi içindi. Onu duymasını istercesine tüm benliğiyle söylemişti. Şarkı sonlandığında gelen alkış sesleriyle kapatmış olduğu göz kapaklarını araladı. Gözlerini açmasıyla beraber göz yaşları bir kez daha süzülmüştü yanaklarından.

Burnunu çekip gözlerini kendisine bakan gencin yüzüne çevirip özür dilercesine baktı. Ardından kapüşonunu başına geçirdiği gibi kalabalığa karışıp gözden kayboldu.

Genç adam kalabalığa karışana kadar gözleriyle takip ettiği kızı kaybettiğinde kaşlarını çattı. Kim olduğunu bilmiyordu. Daha önce gördüğü biri değildi. Umuyordu ki yüzünü unutmazdı. Onunla tekrardan denk gelip şarkı söylemeyi isterdi. İlk kez bir kız ona eşlik etmişti, ve ilk kez ciddi anlamda birinin sesini beğenmişti.

Ayrıca fark etmişti de, kız ağlıyordu. Nedeni neydi bilmiyordu fakat ona rağmen sesi büyüleyici çıkmıştı. Bu kadar etkileneceğini düşünmezdi. Ona ulaşmak istiyordu. Gerekirse o anı kaydeden kişilerden videoyu alıp inceleyecekti.

Hayatına bir anda giren genç kızın kim olduğunu öğrenmeden durmayacaktı...

Genç kız ise kalabalıktan ayrıldığı gibi hiç durmadan yürümüş, eve varmıştı. Artık ağlamıyordu. Kardeşinin onu ağlarken görmesini istemiyordu. Kötü etkileniyordu.

Odasına gittiğinde kapıyı yavaşça araladı. Sessizlikten kaynaklı kardeşinin hâlâ uyuduğunu anlamıştı. Kapıyı kapatmadan yavaş adımlarla yatağın yanına yaklaşıp saçlarını okşadı ve alnına küçük bir öpücük kondurdu.

Annesi ve babasını kaybettiğinden beri ona kendisi bakıyordu. Bazen çok zorlanıyordu. Ona annesinin ve babasının yokluğunu hissettirmemek için elinden ne gelirse yapıyordu fakat yine de yetersiz olduğunu biliyordu. Kolay değildi. Hiçbir şey ya da hiçkimse onların yerini dolduramazdı.

Umuyordu ki kardeşi buna rağmen güçlü bir şekilde büyürdü. Çünkü kendisinin pek gücü kalmamıştı. Anne ve babasının ardından kaybettiği sevgilisi her şeye son noktayı koymuş gibiydi. Omuzlarındaki yükü kaldıramıyordu.

Kardeşinin alnına bir kez daha küçük bir öpücük kondurduktan sonra odasından ayrılmıştı. Yiyecek bir şeyler hazırlamalıydı. Kardeşi uyandığında aç olduğunu söyleyeceğini biliyordu. Kendisi de pek tok sayılmazdı.

Odasına geçip yatağının yanında olan komodinin üzerindeki ilacını alıp kapağını aralayarak avucuna bir tane düşmesini sağladı. İlacı ağzına atıp sürahiden bardağına doldurduğu suyu dudaklarına götürürken gözleri çerçeve içerisindeki fotoğrafta geziniyordu. Sevgilisiyle olan bir fotoğraftı ve ikisi de gülümsüyordu.

O ana geri dönmeyi o kadar çok isterdi ki. Her şeyini feda edebilirdi. Fakat burası dünyaydı ve burada istenilen her şeyi yapamayacağını biliyordu. Hayatındaki bu olaylara boyun eğmekten başka çaresi yoktu...

•••

Eski bir kitaptır, düzenlenecektir.

- Jimse.

We Forever ᴾᴶᴹHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin