BÖLÜM4:TUTULMAYAN YAS

144 13 2
                                    

Kahvaltımı oyalana oyalana bitirdiğimde, bu sadece bir parça peynir ve biraz zeytin ezmesinden ibaret oluyor, masadan kalkıp ona yani kuzenime döndüm “Evet ben hazırım istersen gidelim” dediğimde o da yerinden kalktı. Onu takip ediyordum ki bu sinirlerimi bozuyordu.

Evden çıkınca anladım ki burası büyük bir çiftlik eviydi. Ben ağırın olduğu yere gideriz diye düşünürken o arabaya doğru yürüdü. Kapısını açıp binerken nereye gideceğimizi düşünmeye başlamıştım bile. Koltuğa kurulup ona döndüm “Nereye gidiyoruz? Ben çiftliği gezeriz sanmıştım” ah hadi ama bari cevap ver! Anıran eşek, ayaklı kütük, salınan öküz… ben içimden küfürler ederken, bu ne kadar sürdü belli değil, arabayı durdurdu.

Bana hiç bakmadan “İn 1-2 saat sonra seni buradan alırım” ben ona bön bön bakarken o daha yüksek bir sesle “in” diye emretti. Kaşlarımı çatıp ona bakarken “Sen neden bahsediyorsun ya beni bilmediğim bir yerde tek başıma mı bırakacaksın üstelik param bile yokken mi?” şu an sinirden köpürüyordum.

Ah bir de pişmiş kelle gibi sırıtması yok mu! Resmen ona muhtaç olduğumu kabullenmemi istiyormuş gibiydi. Daha fazla dayanamayıp arabadan indim. Kapıyı kapattığım an toz olmuştu. O giderken arkasından küfürler ediyordum ki ben bunu içimden söylediğimi sanarken aslında megafonla bağırır gibi söylemiştim. Herkes bana bakarken kıpkırmızı kesilip biraz ileriki banka yürüdüm.

Oturduğumda hala bana garip gözlerle bakan insanlar vardı. Sinirden iyice kızarmıştım. Ah Tanrım bana yardım et! Daha babamın acısını yaşayamadan olanlara bak. O ilaçları almadan önce daha iyiydim. Şimdiyse kendimi kasıyordum ve bu sinirlerimi bozuyordu. Babamı düşündükçe ağlayıp o gözyaşlarımla boğulmak istiyordum. Olanlar o kadar kolay değildi ve ben bunu kaldıramıyordum artık.

Yanağımdan birkaç damla yaş düşerken yanıma biri oturdu ve bana peçete uzattı “Al!” sesi kati ve itiraz istemez bir tondaydı. Elindeki peçeteyi alıp yanaklarımı kuruladım. Sustuk. İkimizde konuşmadık. Saliseler, saniyeler, dakikalar belki de saatlerce sustuk. Öylece yoldan geçen arabaları izledik. Boğazım kuruduğu için yutkundum. Bana dönüp “Su ister misin?” diye sorunca olumsuz anlamda kafamı sallayıp “Teşekkür ederim” diye mırıldandım.

“Seni daha önce burada görmemiştim. O çocuğun son sevgilisi misin?” dediğinde kendimi tutamayıp bu hüzünlü halime rağmen kahkaha atmıştım ve evet tekrar o bakışlar bana yöneldi. Çok geçmeden deli damgasını yiyecektim. Ona dönüp “Önce adımı sorman gerekmez miydi?” aslında cevap beklemiyordum ama vermişti “Mizacım değil”. Gülümsedim “Adım şey sahi adım neydi benim” diyip düşünür gibi yapmıştım. Adımı tabi ki unutmamıştım sadece söylemek istemiyordum o kuzenim olacak çocuğun kız versiyonu olmaktan haz etmiyordum. Hafifçe gülümseyip “Senin adın ne” sorum gayet normaldi fakat o gülüp “Bir şey değiştirir mi?” sorudan çok öylesine denmiş bir cümleymiş gibi geldi. Tekrar sustuk.

 Ama benim çenem açılınca durur mu “Peki niye buradasın” suratını buruşturup “Sana yazmıyorum” eliyle arkadaki kafeyi gösterip “Kız kardeşim zorladı. Üzgün biri görmeye dayanamıyor” dediğinde sırıtıp “Zaten yazamazsın…” cümlemi bitiremeden “Ne o yoksa seni buraya atıp giden sevgilin beni döver mi? Ov çok korktum” ellerini havaya kaldırıp abuk sabuk hareketler yaptı. Aslında ben buna izin vermem diyecektim ama o yanlış anlamıştı. Tabi bunun benim için zararı yoktu.

Bir an düşündüm. Hayatımda babamdan başka erkek olmamıştı hocalarımla bile konuşmaktan nefret ederdim ama şimdi hayatımda amcam ve kuzenim olmak üzere iki erkek ve birde şu an konuştuğum çocuk vardı. Daldığım için beni dürterek “Hey! Sevgilin geldi” dediğinde ona bön bön baktım. Jeton düşünce ayağa kalkıp işaret ettiği yöne baktım. Bana sen öldün bakışı atan bir adet kuzenim vardı. Kaşları v şeklini almıştı. Yanımdaki çocuğa tam teşekkür etmek için ağzımı açmıştım ki kolumu bir el kavradı ve sürüklemeye başladı. Ne kadar engellemek istememde sinek kadar etki ediyordum.

Arabaya resmen beni fırlatıp sürücü koltuğuna oturdu. Hiçbir şey demiyordu ve bu benim sinir krizi geçirmeme sebep oluyordu. “Sen ne yapıyorsun ya” diye cırladığımda “Kusura bakma, seni akşam yatağını dolduracağın çocuğun kucağından aldığım için…” daha devam edecekken “Sen ne diyorsun man kafa, sen bana karışamazsın”.  Arabanın gazını artırmıştı. Parmakları direksiyonu sıkıca kavramıştı. O kadar hızlıydı ki bir an ürpermemi sağlamıştı. “Daha babanın yasını tutmadan! Daha önce çok sürtük gördüm fakat senin gibisini ilk kez görüyorum” bu sözlerden sonra sustum ve aklımdaki planı gerçekleştirmeye başlayacaktım…

AİLE YADİGÂRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin