Arabaya resmen beni fırlatıp sürücü koltuğuna oturdu. Hiçbir şey demiyordu ve bu benim sinir krizi geçirmeme sebep oluyordu. "Sen ne yapıyorsun ya" diye cırladığımda "Kusura bakma, seni akşam yatağını dolduracağın çocuğun kucağından aldığım için..." daha devam edecekken "Sen ne diyorsun man kafa, sen bana karışamazsın". Arabanın gazını artırmıştı. Parmakları direksiyonu sıkıca kavramıştı. O kadar hızlıydı ki bir an ürpermemi sağlamıştı. "Daha babanın yasını tutmadan! Daha önce çok sürtük gördüm fakat senin gibisini ilk kez görüyorum" bu sözlerden sonra sustum ve aklımdaki planı gerçekleştirmeye başlayacaktım...
Eve geldiğimizde arabadan direk inip amcamın yanına gittim. Bir açıklama bekliyordum. Karşısına oturduğumda "Zamanı geldiğine göre anlatmaya başlayabilirim. Bildiğin üzere babanla babalarımız bir fakat annelerimiz farklı. Babanla aramızda 20 yaş var. Benden büyük. Deden eski eşi ölünce benim annemle evleniyor. İş seyahatinde tanışmış. O sırada baban okumak için İngiltere'deyken annenle tanışıyor. Senin annen aslında benim annemin kızı olduğu için dedenle babanın arası açılıyor. Baban o zaman her şeyi öğrenince bir daha dedenle de konuşmadı benimle de. Bildiğim kadarıyla uzun süre çocukları olmamış. Aradan geçen geçen 30 yılın ardından sen dünyaya gelmişsin. Senin doğumundan sonra annen evi terk etti." derin bir nefes aldı. Bu annlattıklarından hiç birini bilmiyordum babam 68 yaşındaydı. Ben biraz geç gelen mutluluk olduğum için bana karanlıktan gelen anlamına gelen Adriana ismini vermişti. Bu kadar karışık bir aile ilişkisi olduğuna inanamıyorum. Annemin beni terk ettiğini 5 yaşımdan beri biliyordum fakat babam bana hiç yokluğunu hissettirmemişti.
Amcam devam etmeye başladı "Annene ne oldu bilmiyorum fakat benim annemde kısa süre sonra vedat etti. Babanla bir iki kez görüşme fırsatım olmuştu. İlki dedenin ölümünde. O zaman sen daha yoktun ikincisiyse 1 yıl önce senin doğum gününe bir ay kala. O zaman yakınlaşmamız oldu. Beni kabullenmişti. Ara sıra konuşuyorduk. Bende İngiltere'den buraya taşındım. Eğer ölmeseydi doğum gününde seni bu çiftliğe getirecekti." Gözlerim dolmuştu. Babamın ailesi hakkında yeni öğrendiğim şeylerin şokunu hemen atlatmam mümkün değildi. Korkuyordum. Daha fazla duyacağım şeylerin hayatımı değiştirmesinden. Oturduğum yerde dikleşip ağlama seansımı odama saklıyordum. "Size söylemek istediğim bir şey var. Lütfen oğlunuza söyler misiniz beni bir daha bilmediğim yerde bırakıp kaçmasın." Amcamın kaşları çatılırken yüksek sesle Adrin diye seslenmiş pardon kükremişti. Benim burada daha fazla durmama gerek yoktu. Yerimden kalkıp odama yönelirken kapıda kuzenimle karşılaştım. Bana attığı ölümcül bakışları umursamadan omuz atarak ilerlemeye başladım. Planımın ilk kısmını gerçekleştirmiştim. Ondan yavaş yavaş intikam alacaktım.
Odama girdiğimde kapıyı kilitleyip yatağa attım kendimi. Telefonumdan Mihriban türküsünü açıp dinlemeye başlamıştım.
Babamın en sevdiği türküydü. Bana şunu söylemişti "'Lambada titreyen alev üşüyor' cümlesindeki inceliğe vurgunum. Hayatında hiç eğitim görmemiş birisinin yazdığı bu türküde ki anlamı fark ettiğinde büyüyeceksin." İşte babamın bu yönüne aşıktım. İnceliğe ve ayrıntılara önem veren kusursuz bir adamdı. Kendi emeğiyle başardığı işleri berbat etmekten de korkuyordum. Hayatım belirsizlikler üzerine kuruluyken babamın desteğine ihtiyacım vardı. Buradan kurtulmalı ve kendi ayaklarımın üzerinde durmalıydım.
Göz yaşlarımı silip yeni bir günün başlamasını bekleyecektim.
Arkadaşlar geri döndüğümü haber vermek için kısa bir bölüm. Bana destek olacağınızı biliyorum. Umarım sizi hayal kırıklığına uğratmam. Fark ettiyseniz hikaya Türkiye'de geçecek. Yıllar önce yazdığımda tamamen farklı bir konudaydı şimdiyse çok daha kendimden emin yazdığım bir şekilde. Diğer tüm hikayelerimi de düzenleyip tekrar koyacağım. İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AİLE YADİGÂRI
Teen FictionMASUM BİR KIZIN MASUM OLMAYAN HİKAYESİ... Her şey kusursuz mudur? Hayır! Benim annem yoktu ama onun yokluğunu hiçbir zaman hissetmedim ama babam yokken işte ilk kez yalnızlığı hissettim, ilk kez ağladım, ilk kez mutsuzdum çünkü babam ölmüştü... B...