Güneş tepeden kavurucu bir şekilde Çanakkale'nin her yerini yakıyordu. Sıcağın böyle yapış yapış olması çekilmez olur. Hele bir de yük varsa omuzunda ya da elinde ve yürümek için ayaklanmışsan,işte o vakit sıcak daha bir dayanılmaz olur.
Temmuzun on beşi.Güneşin tam kıvamında olduğu aylar. Anadolu yokluğu yaşıyor. Osmanlı son demlerinde. Yedi düvel topunu,tüfeğini,askerini,atını toplayıp dayanmış Geliboluya şartlar zorlu ve cephede kayıplar çoğalmaya başlayınca Sivastan Konyadan Afyondan Ankaradan Vandan ve Diyarbakırdan 450 kisilik ordu ve başlarınada üsteğmen Ahmet Lütfi Beyi vermişler.Ve bu ordu çok bitkin konuşacak halleri yoktur.Ahmet Lütfi Bey'in İçi içini yiyor düşunuyor su nerden bulabilirim diye neyseki saatler ilerledikçe bir köye yaklaşırken uzakta bir çeşme başında ihtiyar ve elinde bir tane su testisi komutan içinden kendine kiziyor eyvah diyor ben ne yaparım diyor ve atını ihtiyara doğru sürüyor.Yanina gelince ihtiyarın yuzundeki o guzel ifadeyi ve tebessumu daha yakindan goruverdi
"Selamün Aleyküm Baba,Hayırdır?""Hayır Evladım.Hamdolsun Bizim Serle Isimiz Yok.Hayır,Çok Şükür.Asker Evlatlarima Su Ikram Edeceğim Insallah"
"Iyi De Baba Bir Testi Su 450 Kisi...Kime Yeter? Hem Çeşme de Kurumuş Akmıyor."
"Oğul Sen Esef Etme.Biiznillah Biz Bu Bereketli Düz Dünyayı Suya Kandırırız..."
Üsteğmen tedirgin olmuştu.Geri dönüp birligine baktı.Askerler,kumandanın konustugu ihtiyarı gormuslerdi.
Ihtiyar testiyi eline aldı ve askerlere doğru yürüdü.Büyük bir şefkatle:
"Hadi Evlatlarım Getirin Mataralarinizi.Kana Kana için,Hem De Doldurun Mataralarınızı."
Askerler onca susuzluk ve yorgunluk ile ihtiyarin uzattigi testiden kana kana su ictiler.Hem susuzluklari gitti hem de açlıkları. Sanki anlasilamaz bir kaynaktan gelen bir canlilik iksiriydi ihtiyarin elindeki su. Az once yurumeye mecali olmayan asker sirayla ihtiyarin onune geliyor,once kana kana sudan iciyor,sonra yuzunu gozunu yikayip matarasini dolduruyorlar,yeni dogmus gibi tum yorgunluklari aniden uzaklasmisti. Ladikli Ahmet bu ihtiyarin boş olmadigini, elindeki su kabinin bitmeyen, maneci bir pınarın ayağı olduğunu anlamıştı.
Tüm birlik susuzluğunu,açlığını,yorgunluğunu o suyla atmıştı. Ladikli Ahmet ozellikle en sona kalmisti. Muradı ihtiyarin kim oldugunu ogrenmekti.
Yaklaştı yanına. Edeble,daha önceki arkadaşlarının yaptığı gibi testiden suyunu içti, sonra matarasını doldururken ihtiyarın gözlerinin içine baktı.
Bu sırada ihtiyar,
"Yaralanırsan Oğul, Bu Sudan Yaranın Uzerine Birkac Damla Damlativer.Biiznillah Yaraların
Iyi Olur.Sıkıntı Çekmezsin."dedi."Baba,Adını Bagıslar Mısın?" Diye sordu.
"Adımıza Kaşıkcı Dede Derler. Öyle Biliniriz. Şu Aşağıda Kilitbahir Köyü Var, Oradayız Insallah."deyiverdi.
Ahmet sonra cepheye gitti.Düsmanla çarpışırken yaralandı. Sahra hastanesine kaldırdılar. Doktorların sardigi yaraya ihtiyarin verdigi suyu damlatti. Kisa surede toparlandı yaraları.
Aradan aylar gecti. Bir gun yeniden cepheye gitmek icin yola koyuldu Ladikli Ahmet. Ancak Eceabat'ta şehit olan ağabeyini de ziyaret etmeye niyet etmişti. Eceabat'a geldi ziyaretini yapti birden aklina o ihtiyar geldi. Kilitbahir Köyü yakın oldugu icin yonunu oraya cevirdi yurumeye basladi koyun meydanina varinca kahvehanesine girip ikram edilen cayı icti sonra ordakilere sordu ihtiyari.
"Burada Kaşıkçı Dede Isminde Biri Yaşarmış. Ağalar Ben Onu Görmeye, Hayır Duasını Almaya Geldim..."
Bu soru uzerine tum ahali birbirine garip garip baktı nihayet içlerinden birisi,
"Oğul Ben Yetmiş Beş Yıldır Bu Köyde Yaşarım. Ama Söylediğin Isimde Birisi Burada Yok."
Iyi ama nasıl olurdu?"Iyi Ama Nasıl Olur?" Diye tekrarladı tam bunları düşünürken kosedeki peykede oturan ve oradakilerin en yaşlısı olduğu her halinden belli olan birisi hafifçe öksürüp doğruldu.
"Evlat,Köyün Kıble Tarafındaki Çıkışında Bir Tepe Var. Orada Büyük Bir Zatın Mezarı Var.Ziyaretgâhtır. Rahmetli Dedem Ve Babam Anlatırlardı. Orada Yatan Büyük Evliyaullahtan bir zat imiş. Ismi de Kaşıkçı Dede Imiş. Öyle Söylerlerdi. Amma Bu Soyledigim Zat dört yüz,beş yüz sene önce yaşamış."
Yani Diyeceğim O Ki Allah Istedigi Her seyi Yapar. Alemlerin Rabbi'ne Şükürler Olsun O Hep Müslümanların Yanındadır
Not:Bu Hikaye Tamamı Ile Gercektir Ve Sayın Yusuf DURU'nun Çanakkale Kitabından Buldum Ve Kendisinden Hakkını Helal Etmesini Istiyorum.Ben Insanları Islamı Ogretmek Istiyorum Lutfen Anlayışla Karşılayın.