2.Bölüm"ŞEHİDİMİZ VAR"

339 36 10
                                    

Taha'dan
Gözlerimi açtığımda gördüğüm beyaz tavan 'herhalde öldün, cennettesin ama ilk önce sorguya çekilmen lâzım oğlum Taha' dememe sebep oldu. Bir kadın sesinin "uyandı" diye bağırması sonucu beynimdeki uğultusu kesilmiş yerini başımın ucundaki makinelerin sesine bırakmıştı.

Kafamı çevirdiğimde beyaz önlüklü, kır saçlı bir adam gördüm. Hastanede olduğumu anlamam çok uzun sürmedi. "Merhaba Taha Bey" dedi adam. Merhaba nedir, Allah'ın selamı dururken? Yakasındaki karttan okuduğum kadarıyla adı 'Haldun ÇELİK'miş.

"Aleyküm Selam Haldun Bey, ne kadar süredir uyuyorum?" Doktor gülümsedi. "Askerin hali bir başka oluyor tabi, çok değil buraya dün geldiniz, akşam bir çatışma olmuş, yaralanmışsınız." dedi gülümserken. Çatışma?... Yahya komutan?

"Ya...Yahya komutan" dedim yerimden doğrulmaya çalışırken. Hemşire bana yardımcı olup sırtımdaki yastığı dikleştirdi, yatakta oturur vaziyete geçmiştim.

"Dünkü çatışmadan 1 şehit var, ve sanırım oda Yahya BAŞAL" dedi. Yüzündeki gülümseme silinmişti. "Başınız sağolsun" dedi doktor. Sesi bir öncekine nazaran kısık çıkmıştı. "VATAN SAĞOLSUN" derken benimde ondan pek bir farkım yoktu.

Hemşire kolumdaki bitmiş serumu çıkartıp yerine başka bir tane taktı, aradan yaklaşık 10-15 dakika geçti. Kapı çalındı. İçeriye 22-23 yaşlarında bol siyah elbisesinin üzerine beyaz önlük giyinmiş, başına geniş siyah bir eşarp takmış bir kadın girdi, iffetiyle dikkat çekiyordu. İç sesimin 'Oğlum haram lan, bakma' demesi üzerine bakışlarımı Haldun Doktora çevirdim.

Kızı görünce yüzü gülümsedi. Kızı falanmıydı acaba? "Hoşgeldin Zeynep" sonra bana döndü: "Bu Zeynep, benim öğrencim" dedi ve tekrar adının Zeynep olduğunu öğrendiğim kadına döndü. "Daha doğrusu senin bir nevi hayatını kurtarmış olan kişide diyebiliriz." dedi. Anlamayan gözlerle bakınca sözüne devam etti: "Zeynep seni acilden girerken görmüş,şans eseri, hemen ameliyathaneye göndermiş, eğer seni görmeseydi muhtemelen bizim sağlık görevlileri seni acile alacaktı orada biri sana müdahale edene kadarda kan kaybından ölürdün." dedi.

Bayana pardon... Zeynep Hanım'a döndüm. "Allah razı olsun" dedim. Gözlerinin altındaki morluklar uyumadığını ele veriyordu. Gülümseyerek "Allah asıl sizden razı olsun benimki tevafuk, denk geldi. Ama siz bilerek o kurşunun önüne kendinizi atıyorsunuz. Asker olmak kolay değil." dedi.

Gözlerim dalmıştı gülümsemesine o ise bana değil yere bakıyordu. İç sesimin 'Lan oğlum yakacanmı sen bizi, indir kafanı çabuk yere' diye bağırıp beni tekrar uyarmasıyla kendime geldim. Şu an Zeynep Hanım'a ne cevap vereceğimi düşünüyordum. Oda sanki bunu anlamış gibi "Hocam ben izninizi isteyeyim." dedi.

"Tamam kızım sen çık, yeterince yoruldun." deyip onayladı. Kafasını saygıyla eğip odadan çıkmak için arkasını dönüp kapıya doğru yürüdü. Sonunda söyleyecek birşeyler bulduğumda konuşmaya başladım. "Mesele vatan ise askerlik bile insana kolay geliyor." dedim. O ise açtığı kapının önünde birkaç saniye durakladı ve sonra kapıya kapatmadan önce gülümsemesini gösterip dışarı çıktı.

Zeynep Hifa'dan
Askerin odasından çıkıp asansöre doğru yürüdüm. Kapıdan girerken ve çıkarken yüzünü görmüştüm. Kumral biri idi. Siyaha çalan koyu kahverengi gözleri vardı. İç sesim konuşup 'aman sanane Allah sahibine bağışlasın. Haram' dediği için düşünmeyi kesip asansöre bindim. Abimi görüp eve geçmeyi düşünüyordum. Asansörün kapısı açılınca inip giyinme odasına girdim. Tevafuk odada kimse yoktu. Dolabımın önüne gelip açtım, spor ayakkabılarımı çıkarttım. Siyah sporlarımı çıkartıp lacivert sporlar ayakkabılarımı giyindim, çıkardığım spor ayakkabıları dolabıma koyup kapattım. Beyaz önlüğünün çıkartıp astıktan sonra feracemi giyindim ve sırt çantamı alıp odadan çıktım.

Umut Kapıları Ardında: VATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin