Yürüdü adam...
Bir adım attı, sonra bir adım daha... Yanağının kenarından düşen gözyaşlarına aldırmadan devam etti...
Geçmiş gözünün önüne geliyordu genç adamın, yaşanmışlıkları, yaşayamadıkları... İçinde kalanlar geldi gözünün önüne... Simsiyah saçlarına aşık olduğu kadın geldi...
Yaşadıkları onu mutlu ediyordu, şimdi de mutlu olması gerekmez miydi? Olmadı, mutlu olamadı bu defa hatırladıklarıyla...
Acı veriyordu artık o görüntüler, her canı yandığında yaptığı gibi gidemedi genç kadına... Adımları onun ardındandı, ama ne yapsa yetişememişti ona, genç kadın çoktan ayaklarını çekmişti genç adamın yolundan...
Durdu genç adam, derin bir nefes aldı, gözyaşlarını eliyle silerken genç kadın geldi yine aklına, hep yaptığı gibi onun omuzlarında ağlamaktı adamın niyeti. Ama genç kadın yoktu yanında...
Adam durdu... Durdu... Durdu... Ta ki o korna sesini duyana dek. Hayatı da böyle kararmamış mıydı zaten, tek bir korna sesiyle...
''Dikkat etsene kardeşim, ölmek mi istiyorsun?'' Ölmek mi istiyordu genç adam? Peki, o... O ölmek istemiş miydi? Devam etti genç adam, ayaklarının götürdüğü yere hisleriyle gidiyordu... Gözyaşlarıyla, acılarıyla atıyordu adımlarını.
Demir parmaklıkların ardında bekledi adam, cesareti yoktu bir adım daha atmaya... Nasıl bırakmıştı genç kadını, sahi nasıl yapabilmişti?
Genç kadın karanlıktan korkardı, yalnız kalmaktan da. Karanlıkta yalnız kalmaktan daha çok korkardı genç kadın.
Bir anlık yaptığı yanlışın acısıyla doluydu, genç adamın kalbi. Güneş batıyordu, adamın gözleriyse demir parmaklıkların ardından ileriyi izliyordu... Bir kere yanlış yapmıştı genç adam, bir daha yapmayacaktı, buna söz vermişti o gün.
Bir adım daha attı...