;)3(;

68 14 4
                                    

"Sen nasıl babasın ya? Fıstık gibi kızını dün bir bu gün iki tanıdığın bir çocuğun yanında kıyafet bakmaya mı göndereceksin?"dedim sinirle babama,yan yan Sonat'a bakarken. Tek kaşını kaldırıp ağzını oynatarak "Fıstık mı?"diye sordu. Koluna vurdum. Sırıttı ve geçti. Fıstık gibi kısmını abartmış olabilirdim kabul. Ama bir baba normalde buna izin vermezdi değil mi? Şimdi düşünün;

"Baba ben Sonat ile alışverişe gideceğim. Bana kıyafet alacakmış akşamki davet için. Ama ben bu çocukla daha dün tanıştım. Sen tanışmış olsan da ne kadar tanıyabilirsin ki Amerika'dan daha yeni döndü. Ama ben yine de gideceğim."FARK ETTİYSENİZ İZİN ALMADIM. Peki babanın cevabı;

"Tabii kızım gidebilirsin..."

Kafayı mı yediniz ya?

"Güvendiğim bir adamın oğlu Ay. Sonat iyi çocuktur. Tatil zamanlarında geldiğinde konuşuyorum ben onla. Yemeklerimizi onla yapıyoruz hatta. Açılacak yer onun üzerine olacağı için."

"Nasıl onun üzerine oluyor onu da anlamıyorum zaten."

"Kızım sen de Sonat gibi on sekiz yaşındasın. Reşit bireyler olduğunuz için bunu sorun etmiyoruz."

"..."sesiz kalmayı tercih etmiştim.

"Şimdi Sonat'la git sonra istersen ben seni almaya gelirim."dedi babam. Öfleye pöfleye "Tamam."dedim ve telefonu tek elim ile kapattım.

"Ben sana demedim mi bahane değil bu diye."

"Ne cevap verdiğini bilmeden nasıl kesin düşüncelere dalabiliyorsun?"

"Babanın ne cevap verdiğini duymadığımı nereden biliyorsun?"diye soru. Soruma soru ile cevap verilmesi pek hoşlandığım bir şey değildi zaman zaman. Yoksa ben de yapmaktan hoşlanırdım. Mesela şu an Sonat'ın yerinde olsaydım soruya verdiğim cevap,soru olduğu ve haklı olduğum için mutlu olurdum. Kabul haklıydı. Belki duymuş olabilirdi. Çünkü ben de bazen telefonla konuşulanları duyabiliyordum.

"Peki tamam nereye gidiyoruz?"

"Gönlümün götürdüğü yere."

"Baştan tüttük desene?"

"Ne? Anlamadım?"

"Diyorum baştan yandık desene!"

"Ben hep güzel yerler seçerim bu konularda bana güven."

"Harbi mi?! Bak içim rahatladı şimdi."

"Ya şakam yok Ay! Amerika'da kızlar benden yardım alırlardı. Bunun için bir kulüp bile açtım. Biliyor musun?"dedi. ''Nasıl yani?'' dedim içimden. Acaba şey miydi?.. Yani yönelim...yok ya değildi bence. Hem olsa da fena olmazdı. Ama...bence değildi.

"Hımm anladım."

"Şimdi seni öyle bir yere götüreceğim ki ağzın açık kalacak -tatlım-."dedi.

"Tatlım derken?"dedim sinirle.

"Ben tatlım falan demedim sana ucube."dedi. Galiba bir an hayal ettiğim kişiyi giydirmiştim Sonat'a.

"Tamam be kızma koca şey."dedim. Güldü. Sırıtmaktan başka yapabildiği şeyi canlı canlı görebilmek güzeldi.

Yaşadığım yerin en elit en tiki en pahalı yerine geldiğimi hissedebiliyordum. Mağazalar o kadar pahalı duruyordu ki kendimi sümük gibi hissetmiştim. Fakir bir aile değildik. Ama böyle yerlerde fink atıp dolaşacak kadar da param yoktu. Buraya hayatım boyunca sadece üç kez falan gelmiş olmam da milleti şaşırtmıyor değildi. "Doğma büyüme buraya aitken nasıl gelmezsin?" diyorlardı. Bura ile yaşadığım en büyük hatıra AVM'ye giderken önünden geçiyor olmamdı. Sonat bir mağazayı gösterip oraya doğru aheste aheste yürümeye başladı. Boyu posu salınsın. Bu nasıl çocuktu? DİKECEKTİM Kİ YUTTUM TABİİ Kİ! Lanet olsun...

Sesin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin