;)4(;

60 16 0
                                    

     Dinlemek istemediğimden kestirip attım;

"Ben sanırım dinleyeceğimin fazlasını aldım Sonat."

"Buna ben karar veririm."dedi sert bir şekilde. Bu hakkı ona kim vermişti? Sinirle arkamı döndüğümde donuk bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ağzımı aralayıp konuşmaya başlayacaktım. Ne kadar dengesiz olduğunu ne kadar kırıcı olduğunu bir bir ona anlatacaktım fakat bir laf çıktı ağzından. İki kelime.

"Özür dilerim." Durdu. Bir kez daha açtı ağzını. Tek kelime.

"Üzgünüm." Yine durdu. Ben de durdum. Tek kelime tekrardan.

"Affet." 

Derin bir sessizliğe tutundum o an. Boş bakıyordu ama gözleri her an yuvalarından akacakmış gibi titriyordu. Avuç içlerimi gözlerine bastırma isteğimi dizginlemeye çalıştım. 

"Hep böyle hata yapıp özür dilersin sanırım."dedim. Canım acımıştı o halini görünce. Ama o da benim kalbimi kırmıştı bir kere. Kolay affetmeyecektim.  Gerçi ne demişti ki? Geçekleri söylemişti. Onun ne hatası vardı? İnsan düşüncelerini hep sakladığı zaman hatalar daha çok artıyordu. İstenmeyen arkadaşlıklar, çatışmalar neden çıkıyor sanıyordunuz. 

"Ben... Bu hep sana vurdu. Hep tersledim, rencide ettim. Bu yüzden..."

"Rencide etmedin. Etsen de ancak ettiğini sanırsın. Senin laflarına dakika üzülürüm sinir olurum sonra geçer. Çünkü ne çocukluk arkadaşımsın ne aile ferdim. Umursama beni. Söylediklerine üzülecek bir yakınlığımız yok zaten. Salak olan benim. Asıl özür dilemesi gereken de benim. Çünkü belki de benim yüzümden istediğin kişi ile gidemiyorsun açılışa. Ya da arkanda bıraktığının kızın yokluğunu yaşayamıyorsun. Bırak gideyim. Babana rahatsız olduğunu söyler konuyu kapatırız. Sen yoluna gidersin ben de yoluma. Duvarları kırmaya çalışmaktansa örmek daha iyidir bazen."dedim. Aslında böyle konuşmak içinde bir yakınlığa sahip değildik. Hatta bu lafların hiçbir anlamı yoktu. Daha yeni tanışan iki insandık. Nereden gelmiştik bu konulara? Ben de salaktım. Bir erkeğin fiziksel özelliklerimle fütursuzca dalga geçmesine izin vermiştim. Yine akıllıca davranamamıştım. Yine salaklık etmiştim. Ama geç değildi. Şimdi çıkacak ve bütün her şeyi düzeltecektim.

"Haklısın... Tamam haklısın dinle. Gitme. Sadece dinle. Şimdi sana düzgün güzel bir kıyafet seçelim. Ben görmeden alsan da olur. Alalım açılışa katılalım. Sonra okulda bile yüzüne bakmamaya iletişim kurmamaya dikkat edeceğim. Tamam mı? Bireysel  flüt dersleri dışında suratımı görmeyeceksin söz. Yeter ki bu gün yanımda ol. Lütfen."dedi. Gözlerindeki çaresizlik beni şaşırtmıştı. Anlamsız bir şekilde suratına baktım o an. Köpeklerin başını bir yana yatırıp baktığı gibi baktım. Köpekler bana öyle baktığı zaman "Ne salak kız  bu ya."dediklerini hissederdim hep. Çıkardığım sesler normal sesler değildi çünkü. Ben köpek olsam ben de aynı şekilde tepki verirdim. 

"Tamam. Peki. Sadece bu gece için."dedim. Başını salladı.

"Sadece bu gece için."

        Aldığım kıyafet içime sinmese de en azından mor değildi. Çivit mavi bir renk seçmiştim. Kırmızı bir ayakkabı vermişti Meryem Hanım'da. Giydikten sonra yaksa mıydım acaba? Gördükçe hatırladığım salak anılar beni yeyip bitirirdi eminim. Fakat iyi para kusmuştu Sonat. Sırf parası için bu kıyafetle okula bile gidebilirdim. Ne kadar dengesiz bir varlığım dedim o an. Sonat'a desem de bende de bir dengesizlik vardı aslında. Ama Sonat'ın ki kadar olamazdı. Çok emindim. Saten kumaştan askılı uzun bir elbiseydi. Yırtmacı dizimin bir karış üstünden başlıyordu. Belime oturduğunu hissedebiliyordum. Sırtımdaki derin dekolteden vücuduma dokunan hava bazen ürpermeme sebep oluyordu. Aslında hoştu. Sade, şaşalı olmayan bir elbiseydi. Ama başka nereye giyerdim ki? Bir kez giyeceğim şeyi neden seveyim? Bir kez giyiyorsan sevmiyorsun demektir öyle değil mi? Acaba mezuniyetime de mi giysem? En azından iki kez giymiş olurum.

Sesin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin