;)2(;

63 17 0
                                    

Kapının eşiğindeki görüntü beni tam bir kalıba sıkıştırıp kanımı sıkıp boşaltarak şoka girmemi sağlıyordu. Üstelik "Benden kurtulamadın."ne demekti?
"Ooooo Oğuz hoşgeldin."dedi babama patron.
"Hoşbuldum patron. Nasılsınız bakalım?"dedi babam taş beyinliye bakarak.
"İyidir Oğuz ağabeyi sizden?"dedi. Nereden tanıyordu bu lavuğu babam.
"Ben de iyiyim Sonatcığım nasıl olsun? Bak sana arkadaş getirdim bu gün."deyince babam,gür sesle bir kahkaha duyuldu. Bu kahkahanın sahibi patrondu. Ayrıca adının da Sonat olduğunu öğrenmiştim bu gerizekalının. Gür sesli kahkahadan sonra bana kafasını çevirip baktı patron. İstemeye istemeye dişlerimi göstererek mecburi bir gülücük bıraktım. "Merhaba. Ben Ay."dedim. Bir basamak çıkıp babamı biraz sollamıştım elimi uzatarak. Adam telaşla kolumdan tutmaya çalışınca şaşırdım. Ellerine bakan gözlerimi anlamsızca adamın sert çehresine çevirdim. Bir süre olayın anlamsızlığı ile o da bana baktı. Sonra elini kalbine götürüp gözlerini yanakları ve göz kapakları büzüşene kadar sıktı. "Şey ya ben özür dilerim canım benim. 'Ben Ay' deyince isim kısmını ben sanki..."tebessüm ettim. Devamını getirmeye çekindiğini fark edince gülerek ben devam ettim.

"Düşüyorum da ondan ay diyorum diye algıladınız biliyorum. Sorun değil,tek değilsiniz."dedim gülerek. Patronda güldü. "Tekrar kusura bakma."dedi.
"Aslında benim teşekkür etmem lazım sonuçta kurtarmak için yaptığınız cömert bir hareketti. Sorun değ..."dememe kalmadan meymenetsiz konuştu.

"Ay,bu kadar kibar mıydın sen ya? Bu yanını bana göstermedin hiç."demesi ile sanki boyum kadar bir çiviyi beynimden çakıyorlar ve beni o lanet olası binada yere mıhlıyorlardı.

"Merhaba adını yeni öğrendiğim koca kı...kalpli arkadaşım. Bana kibar olana ben de kibar olurum tabi ki."

"Bak bunu bildiğim iyi oldu."

"Bunu daha yenimi bilgi kutuna kaydettin?"diye sordum bir hışımla. Babam ve patron nereden tanıştığımızı merak ediyordu eminim.
Ayrıca babam ve bu gür sesli otoriter adamın bizim konuşmalarımızı kestiremediğine de adım gibi emindim. Ama şu an o saf suratlarına bakmaktansa bu rengini çözemediğim gözlere bakıp meydan okumaya gerçekten yürekten bağlıydım.

Yani yanlış anlaşılmasın meydan okumak var işin ucunda.

"Aynı okula mı gidiyorsunuz Sonat?"dedi patron.

"Hımm. Evet baba aynı koltu...ay pardon aynı okula gidiyoruz."dedi. O gereksiz dil sürçmesini bilerek yaptığına emindim.

"Oğuz bey anlaşılan bir günlük değil bir yıllık arkadaş getirmişsin ha?"diye sorup güldü. Bir yıl boyunca arkadaş olacağımız ne malumdu. Dönem sonuna doğru gelmiş bir çocukla bir yıl arkadaşlık edebileceğimi hiç sanmıyordum.

"Aynen patron. İş bağlarımızı daha da bağladık desene."deyip güldüler bu sefer birlikte. Kol kola girip konuşa konuşa büronun masalarına doğru yürüdüler.

İçeri girdiğimizde garip hava dağılmıştı demek isterdim. Ama maalesef hala devam ediyordu. Ben Sonat'a dik dik bakıyordum ve o da bana sırıtıyordu. Meydan okuyan gözlerimin yanından babamın bir bana bir Sonat'a ardından patrona bakıp hayırdır der gibi göz kırpıp kafa salladığını görebiliyordum.

-Evet bunları gözümün ucu ile görebiliyordum.-

Babamın ve patronun isteği üzerine büronun mutfağına geçmiştim. Türk kahvesi yapmaya.

İçeride Ağaça vardı. Aslında benden dört yaş büyüktü fakat ona ağabeyi deme taraftarı değildim. Çünkü istemediğini söyleyip geçiştiren kendisiydi. Kendi bilirdi.

"Ne-haber kız? Ne ara geldin?"
"İyidir. Yarım saat oldu neredeyse."dedim. Elindeki koliyi kahve makinesinin yanına bırakıp,içinden bir kaç şey çıkarttı. "Kahve mi yapacaksın?"
"Hımmm evet."dedim isteksiz bir şekilde. Yaklaşıp yanağımı sıktı.
"Provadan gelen Ay Hanıma kahve yaptırılmaz."
"Çok centilmen-siniz gerçekten."dedim gülerek. Mutlu olmadım desem yalan olurdu.

Sesin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin