TANITIM.

2.2K 275 1.2K
                                    

(Yukarıda koyduğum şarkı Tanıtım şarkısıdır. İyi okumalar..)

***

Ayağımın altındaki kuru yaprakları ezerken bile doğaya zarar veriyormuş gibi hissediyorum. Yaprakların çıkardığı ses düşüncelerime karışıp beni bu tuhaf karmaşanın baş karakteri yapmak istiyordu. Bulunduğum mekanın sessizliğinden ötürü saatin akrep ve yelkovanının dönüş hızını sabitleyebilmiştim, Yelkovan belirlediğim kısıma geldiğinde her şey yeni başlamış olacaktı, akrep ise her an belirlemediğim kısımda yer alabilirdi. Saatlerin ve zamanın değerli olduğu bu Dünya'da her şey dengesizdi. HER ŞEY ZITTI. Ve benim zamanımın değerli olduğu bu zaman kesiminde ne akreptim ne yelkovan, ben sadece saniyelerden ibarettim. Bir kaplumbağa hızında ilerliyor, fakat saniyelerimi düşünmeye yoruyordum. Bulunduğum alanda üç. bin. yedi. yüz. seksen. üç. Tane ağaç olması gerekliydi. Yürüdüğünüzde bunu saymak kolaydır, fakat bir kağıda geçirecek olursak ve üzerinde düşünürsek sadece zaman kaybı. Attığım adımların aksine beynimin işleyişi hızlıydı ama aynı zamanda adımlarımında hızlanmasının gerektiğinin bilincindeydim. Adımlarımı hızlandırmamış olsamda bu yolda büyük adımlar ile başladım. Sonunda Orman yolunun sonundaydım, bir orman bile sona erebiliyorken bir şeylerin mükemmel olabilmesi aykırıydı. Atılan her adım bir sondu, Ama her son tam bir son değildi. Son dediğim her anda yeni bir son ile karşılaşacak ve bunun tekrar bilincine varacaktım. Aracımı beklerken yerdeki kurumuş yaprakların altında toprak ve kumun birbirleri ile bütünleşmiş olduklarını gördüm. Eğilip avuçlarımın arasına aldığımda katılaştığını farkettim, Avucumda sıktığım anda akmadığını gördüm. Bu bana bir çok şeyi hatırlatabilirdi, demek ki bazı şeyler yinede akıp gitmemekteydi. Evrenin verdiği bu mesaj ile irkildim, ceketimden bir bez parçası çıkarttım, arasına yerleştirdim ve bağlayıp tekrar yerine koydum. Aklımdaki düşüncelerin beynimi yiyip bitirdiği saat dilimindeydim, zaman olarak doğru zamandaydım ama aksini söyleyen ve kanıtlamak için birlik olup duvar ören ve geçmemi sağlamayan düşüncelere sahiptim. Aracım gelmişti, teslim ettiğim adamdan aldım, yerime oturdum çalıştırdım ve hızı önemsemedim. Çünkü bu yolun bir sonu yoktu ve ben bu yoldaki küçük olan o saniye kadar değerli, önemli olan bir romanda hafızada kalan o tek kelimeydim.

-4 Saat Öncesi-

Hastanedeki boş sandalyeler, boş koridorlar ve beyine işleyen bu tuhaf koku bir ruhun Azraili misali insanı ürpertiyordu. İlerlediğim bu koridorun sonundaki gerçeklik ile yüzleşemeyecek kadar aciz olmak zorunda mıydım? Sadece tek bir insan için olmadığım herşey olabilirdim. Yürüdüğü koridorun zeminini titreten fakat bedenine yansıtmayan tek insan. Beyninin uyuşmasını yok sayan ama düşünme yetisini zorlayan tek insan. Tek zaman, tek kavram. Yaşamak adına hayatındaki insanı yaşatmaya çalışanda o tek insan. Bütün bu karmaşanın içinde kaybolan, fakat kayboldukça derinleşen derinleştikçe kendini bulduğun o Araf. Bu Araf ki, insanın zihnini dolduran ama asla kirletmeyen. Şimdi bir kapının önündeyim ve bu yeni Arafın hikayesinde kaybolmamayı dilemekteyim.

Kapıyı açtığımda Doktor ile karşılaştım. Gözlerinizin önünde zamanın akıp gittiğini ve bunun sizin bilincinizin dışında gerçekleştiğini hayal edin. Zaman her zaman akıp gider fakat kimileri kullanır, kimileri ise sadece akıp gitmesine izin verir. Doktorun söyledikleri beynimde ayrı ayrı yer edinmiş tek bir dizeye gelecek cesareti edinememişlerdi.

"Beni duyuyor musunuz? Anneniz çok hasta ve en fazla on günü var. Bakın bunu söyle-"

"Sen ne diyorsun. Sen."

Sustum. Karşımdaki adam bana zamanı kullanmamı söyleyenlerdendi. Bakışları yoğundu, duygularım yoğundu. Yinede bunların aksini kanıtlayan çekingen bir ifade ile konuşuyordu. Bu tüm kavramların yer edinemediği anlamsızlık Dünyasıydı. Kafamın içini enkaz bölgesine çeviren bu adamın bana verebileceği en iyi seçeneğin bu olmasına inanmak güçtü.

BİRİKİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin