Meraba arkadaslar gercekten güzel bir bölum oldu umarim sizde begenirsiniz...
Yorumlarinizla bana destek olmayi lütfen eksik etmeyim bu arada multi medya yeni karakterimiz adini bi dahaki bolum söyleyeceğim; )
Keyifli okumalar...Taner amcanın kurduğu cümleler beynimde bir şok etkisi yapmıştı.Yaptığı kötü bir şaka olmalıydı.Burak nereye gidebilirdi ki?Pardon yanlış söyledim düzeltiyorum.Burak tekerlekli sandalyesiyle nereye gidebilirdi?Adam yürüyemiyordu Taner amca ne dediğinin farkında mıydı?Kendi kendimle konuşmaya bir son verip dilimin bağını çözdüm.
"Sen ne dediğinin farkında mısın Taner amca? Burak nereye gidebilir ki?"
"Bende anlam veremiyorum ya Gaye kızım. Burak ı merdivenlerin yanındaki boş yere bırakıp Onun için aşağı kantinden su almaya gittim. Geri döndüğümde yoktu."
Taner amca lafını bitirdiğinde Selma hanımın rengi hızla attı.
"Ne demek yok? Ne duruyorsun öyle karşımda o zaman.Hadi çabuk birilerine sor bir şey yap Taner!"
Otoriter bir sesle dediklerinin ardından, hepimiz bir köşeye ayrılıp Burak ı aramaya başladık.En büyük dezavantajımız hastanenin fazlasıyla geniş olmasıydı...
Koşar adımlarla girdiğim yedinci odadan da çaresiz bir şekilde çıktığımda artık dizlerimin bağı çözülmüştü. koridoru baştan başa turlamam bittiğinde hiçbir iz bulamam kalbimde bir korku tohumunun filizlenmesine sebep oldu.İçimi bir sarmaşık gibi hızla saran bu duygu gözlerime telaş olarak yansırken etrafta tek tük birkaç kişiden başkasının olmaması sinirlerimi gittikçe daha da fazla bozuyordu.Her panik halinde olduğu gibi beynim işleyişini bozarken sessizce akan zamanda umudum yavaşça azalıyordu.Kalbim yaşadığı duygu karmaşasıyla uğraşırken beynim çeşitli komplo teorileri üretmekle meşguldü?
Neredeydi bu adam?Yoksa kaçırmışmıydılar? Sonuçta paralı insanın düşmanı çok olurdu.Her ihtimale karşı radarlarını açan beynim yoksa organ mafyası mı kaçırdı diye evhamlanmaya başladı.
Düşüncelerimin gittiği mantıksız yöne bir dur deyip felaket tellallığı yapan yanımı susturdum. İçimden nedensizce gelen ağlama isteğini de bir kenara itip hızlı adımlarla diğer tarafa doğru gitmeye başladım.Fakat ileriye doğru attığım ayağım yumuşak bir şeye dolarak dengemi bozdu.Süratle yere doğru düşerken refleks olarak ellerimi öne doğru uzatımda başımı yere çarpmaktan kurtuldum.Neyse ki bu sefer terslikler verdiği peş peşe baskınlara bir son verip bu darbeden beni kurtarmıştı.Sinirimden ayağıma takılan şeyi tekmeleyip ayağı kalkmaya çalışırken gözlerimin takıldığı ayrıntıyla ağzımdan çıkan 'hah' sesine engel olamadım.Gökte aradığım şey ayağıma takılarak beni yerde bulmuştu.
Düşmeme sebep olan şey sabahleyin Burak ın dizlerinde gördüğüm örtüydü.Şu ana kadar görememiş olmama çok şaşırmıştım çünkü gayet de göze batan bir yerdeydi.Artık telaş gözlerimi nasıl bürümüşse önümü bile göremeyecek hale gelmiştim demek ki.Yaşadığım şaşkınlığı bölen şey o sırada merdivenlerden yeni çıkan bir teyzenin bana uzattığı eli oldu.Böylece hala düştüğüm yerde oturduğumu da fark etmiş oldum.Kendimi hızla toparlayıp elinden tutarak ayağa kalktım.İçten bir şekilde teşekkür edip merdivenlerden aşağı inmek için yönlendirdim adımlarımı.İçimdeki merak örtüsünü görmemle daha da çok artmıştı.Allah aşkına örtüsü buradaysa kendisi nerdeydi? Tamam dünya ya zembille inmiş kadar yakışıklıydı ama zembille tekrar çıktığına inanacak kadar ütapik bir zamanda yaşamıyorduk.
Yanımdan geçen iki genç kızın kendi aralarında yaptığı konuşma kulağıma çalarken içime yeni bir umut dalgası yayıldı.
"Nasıl uğursuz bir gündü anlamadım kızım. o merdivenlerden düşen Bahadır holdingin sakat veliahtı değimliydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEKEME AŞK-(ASKIDA)
ChickLitkoyu kahverengi gözlerinin buğusunda saklıydı yaşadıkları Burak Bahadır ın... O Bahadır holdingin tek ve en genç varisiydi... Magazin dergilerinde geçen adıyla 'SAKAT VELİAHT'... Ve yalnız kaldığı dünyasında ona uzanan yumuşacık bir el... Gaye Akman...