Çikolata misali tenine dokunarak o japon çiçekleri gözlerine daha cesurca, daha dolgun bakıyordun.
Günün geri kalanını o öpücüğü tekrar yaşamanın ateşini hissetme çabalarınla geçirdin. Çıkış zili çaldığında hızlı adımlarla evine yöneldin. Bir kaç dakikayı daha karanlıkta geçirdikten sonra ön bahçenize varmıştın. Fakat o sırada durdun, Jongin'in evine başını çevirip uzun bir soluk aldın. Bu seferde kendine hiç olmadığın kadar güveniyordun ve Jongin'i kapıyı açar açmaz duvara yapıştırıp karanlığın yobazlığında tenine küçük ısırıklar bırakmak istiyordun. Annenin telefonuna bir mesaj bırakarak Jongin ile ders çalışacağını belirttin, beraber büyüdüğün arkadaşın ile yapacağın herhangi bir şey anneni sinirlendirmezdi fakat aşırıya kaçıyor olman elbet annenin bilmesini gerektirmeyen, özel hayatının yalnızca senin yönetebildiğin tek özgür seçimin olmasından gerek sadece ders çalışacağınızı söylemiştin.
Kapının zilini çalıp bir adım ötede beklemeye başladın. Jongin, kapıyı açtığı sırada duştan yeni çıkmıştı. Göz bebeklerin büyümüştü. Düşüncesi bile yorgun kalbinin delice atmasına yol açıyordu. Bir eliyle kapının kolunu tutarken öbür elindeki havlu ile ıslak kahverengi saçlarını kuruluyordu. Saçları yüzüne düştükçe gözlerini çekiştirme ihtiyacı hissediyordu Jongin, şu haliyle, arzuların iyice karanlığın üstüne, gömülü olduğu günü birlik ruh halinin üstünden su yüzüne çıkmıştı.
Fazla zaman kaybetmeden, kendini yerden toplamaya çalıştın. Ardından ateş basan ayaklarını, kendini içeri sürüklemesine izin verdin. Kapıyı sürgüleyip kollarını Jongin'in sırtında birleştirdin, başını göğsüne bastırdın. Omzuna küçük bir öpücük konduracaktın ki, Jongin söze girişti:
"Eli, iyi misin? Bir şeye mi ihtiyacın var?"
Derin sesi kulaklarında çınlıyordu, tek kelime etmeden, onu duvara yapıştırma kararı aldın. Göbeğinden ileri sol elinle, yumuşak fakat hızlıca
duvara örgülendiniz. Ellerini vücudunda gezdirdikçe Jongin'in kalbi, ağzından çıkacak tüm o sözleri her an söylettirebilecekmiş gibi, o denli hızlı, o denli şevkle atıyordu.
Sertçe dudaklarına yapıştın, Jongin, sağ eliyle tuttuğu, belinin altına serili olan havluyu bırakıverdi ve elleriyle başının iki yanına koyup dudaklarına tutku dolu öpücükler bırakmaya başladı. Yumuşacık ve ıslak dudaklarını seninkine ittirmek onu tatmin etmiyordu, halbuki seni kucağına alıp odasına götürmek için sabırsızlıkla senin hazır olmanı bekliyordu.
Dudağını ısırdığın anda Jongin seni kollarıyla kucağına bastırdı, seni yatak odasına götürdü.
Seni yatağın üstüne fırlattı, kendini göğsüne çekti ve uçan bir kara ejderha misali vücudunu senden yana hareket ettiriyordu.Delice öpüyordu dudaklarını...
Vücudu bir ileri bir geri sana sürtünüyordu.
'Acısı düşlerimde çıkacak.."diye düşündün.
Ellerini sevgilinin aşk çeşmesinde gezdiriyordun. Yumuşak fakat ateşçe dokunuşların Jongin'i öylesine baştan çıkarıyordu ki senin vücudunu akan su misali delip geçmemek için sana dokunmuyordu, artık elleri herhangi, her yerdeydi. Dudaklarını senden uzaklaştırıp seni soydu ve bir süre gözlerini vücudunda gezdirdi. Sende onu süzüyordun...Her şey düşündüğün gibi yerli yerindeydi, kas yapmıştı! Çok seksi görünüyordu. Yumuşacık tenine bakmaya doyamamıştın. İlk düşüncelerden sonra sana dokunmaya devam etti, elleri düşünceleri gibi alev alevdi. Seni düz yatırıp bacaklarını açtı. Yavaşça geniş omuzlarını aşağı çekti. Kaşlarının altından sana kötü kötü bakıyordu. Nefes nefese gözlerini araladın ve ellerinle yüzünü kapattın.
"Ah Jongin!"
İlerledikçe Jongin'in saçlarını çekiyordun. Bedenin ıslak darbelerle bir daha acı basıyor, bir kez daha rahatlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kim Jongin: Bir aşk hikayesi
RomanceMerhaba gençlik Bu sefer Jongin-smut ile sizi karşılamaktayım... Uzun bir hikaye olacak...sabrınız için şimdiden teşekkürler... Umarım beğenirsiniz^^